Güncel politik durum değerlendirmeleri o kadar yüzeysel yapılıyor ki, düşünce oluşumu üstünde hiç iz bırakmadan silinip gidiyor.

Yerel seçim sonuçları sonrası ortaya çıkan siyasal ortama ilişkin, burjuva ve küçük burjuva çevrelerin yaptığı değerlendirmelerin, politik bilincin şekillenmesinde hiçbir etkisi yok. Devrimci işçilerin ve devrimci işçiler partisinin bu konuda söyleyecekleri, gerçek durumu anlamak için büyük önem taşıyor.

Türkiye ve Kürdistan’da ezilen sınıflara yönelik, siyasi baskı, devlet terörü, onyıllar boyu hiç eksik kalmadı. Baskı, yönetici sınıfın ve devletin, toplumu yönetmede başvurduğu temel egemenlik yöntemidir. Baskı, saldırı egemenliğin tek yöntemi değildir. Fakat etkin bir yöntemdir. Bu, bir sömürü ve baskı toplumudur. Baskı, sömürüden ayrılamaz. Ezilen insanlara yönelik baskı, bazı dönemler çok daha ileri noktalara vardırılır. Bugünkü siyasi iktidar döneminde de böyle oldu. Emekçi halklara uygulanan baskı, uç noktaya götürüldü.

Ağır baskı dönemlerinde, emekçilerin yaşam koşulları iyice kötüleşir. Çelişkiler keskinleşir. Kitlelerin hoşnutsuzluğu derinleşir. Patlayıcı toplumsal durum, çok belirgindir. Süreç sayısız küçük patlamalarla ilerler. Tüm küçük patlamalar, büyük toplumsal patlamayı, birleşik ve genel ayaklanmayı oluşturur. Gezi Halk Ayaklanması ve 6-8 Ekim Ayaklanması bu şekilde oluştu. Sadece yangın için bir kıvılcım gerekiyordu. Gezi’yi yaratan koşullar fazlasıyla var. İktidar baskıyı artıracak, muhalefet ise yalandan umutlar yaratarak, küçük burjuva reformist hareketler ise, iyileştirmeleri öne çıkartarak, büyük toplumsal ayaklanmayı önleme peşinde. Ne var ki, ayaklanmayı yaratan koşullar varoldukça yeni ayaklanmalar kaçınılmazdır ve günceldir.

Yerel seçim sonrası insanlar sokağa çıktı. Bu, iktidara duyulan öfkenin bir ifadesidir. En büyük muhalefet partisi bunu, kendini iktidara taşıyacak bir araç olarak görüyor. İnsanların bu şekilde ve bu sınırlar içinde sokağa çıkmalarının, sisteme karşı, devrimci tarzda olanları önleyeceğini düşünüyorlar. Kendilerini bu denli öne çıkarmalarının nedeni bu. Emperyalizm de, büyük muhalefet partisini bu amaçla iktidara hazırlıyor. Uluslararası sermaye muhalefeti sadece Türkiye’deki çıkarlarının yeni bekçilerini değil, aynı zeminde devrimi engelleyecek bir güç olarak görüyor. Sermayenin istediği gibi at koşturması için, ezilen insanlar kontrol altında tutulmalıdır. Böylece, toplum isyan ve devrimden kurtulacaktır. Burjuvazinin bunu başaramayacağı çok net. Varolan koşullarda ve ortamda, devrimci ayaklanma günceldir. Her yeni gelişmede bu durum yeniden ve yeniden kendini gösterir.

Dinci gerici burjuva iktidar, varacağı yere, iktidarının zirvesine çıktı. Artık gideceği bir yer yoktur. Zirvede ilerlemek aşağıya inmek, daha doğrusu, siyasi iktidar açısından aşağıya yuvarlanmak demektir. Siyasi iktidar, henüz tüm hedeflerine ulaşamadı; fakat yıpranmış, güç kaybetmiş, zayıflamış ve teşhir etmiş olarak, hedeflerine ulaşması kolay olmayacaktır. İktidarın düşüşü daha da hızlanacak. Bu açık.

Bugüne kadar izlediği politika temelde devam eder. Sömürü ve tahakküm uçlarda ilerleyecektir. Emekçi halk kitlelerine yönelik baskı ve saldırılar yeni bir boyut alacağı apaçık. Van seçim sonuçlarına müdahale etmesi ve bunu protesto eden halka saldırması, bundan sonrasının bir göstergesidir. Burjuvazi ve siyasi iktidar yaralı olduğu zaman daha da saldırganlaşır. Bunu Gezi ve 6-8 Ekim sonrasından biliyoruz. İktidarın yumuşayacağını bekleyenler, kendilerini aldatmış olurlar. Daha çok güce ve baskıya başvurması bir sonuç getirir mi? Getirmez. Baskıyla şimdiye kadar sonuç alamayan iktidar, bu kadar güçten düşmüşken, hiç sonuç alamaz. İnsanları en ağır şartlarda devletin, siyasi iktidarın saldırılarına, gerici burjuva şiddetine yanıt verdi. Yaygın bir cesaret oluştu. Bugün, iktidar-devlet saldırılarına daha etkin olarak yanıt verecek bir durumda.

İktidarın, büyük düşüşüne rağmen durumu kolay kolay kabullenmeyeceği, güç ve olanaklarını sonuna kadar kullanacağı bilinmelidir. Önemli olan burjuvazinin sınıf egemenliğine, siyasi iktidara, devlete karşı devrimci kitle eylemlerinin düzenlenmesidir. Önemli olan, iktidarın devrimci halk ayaklanmasıyla devrilmesidir. Devrimci eylemler, burjuva egemenliğine karşı gelişirken, toplumu devrimcileştirici ve dönüştürücü bir rol oynar. Ezilen insanların mücadelesi devrimci yönde ilerleyecek, olaylar devrimci biçimler alacaktır. Van halkının verdiği eylemsel yanıtı, sınıf çatışmasının, ezilen halkların özgürlük mücadelesinin alacağı biçim hakkında açık bir fikir veriyor. İşçi sınıfı ve halkların kurtuluşu için şimdi isyan ve devrim zamanı.

Muhalefetin en büyük partisi, toplumun siyasi iktidara karşı duyduğu derin öfkeyi, kendine maletmek, bu güce dayanarak iktidar olmayı hedefliyor. Fakat gerçek durum daha farklı. Ezilen ve sömürülenler yalnızca bu iktidar karşıtı değil, esas olarak sistem karşıtı. Bu toplumsal sistem varoldukça, sorunlarını çözemeyeceklerini biliyorlar. Bu bağlamda, kitlelerin sokak eylemleri sistem karşıtıdır. Yani muhalefeti aşan ve onun dayandığı temelleri de havaya uçurmaya yöneliktir. Kitleler özgürlük için, yeni bir gelecek için sokağa çıkıyor. Dolaysıyla egemen olana karşı gelişiyor. Muhalefet ise egemen olanın bir gücüdür. Ecevit 1974’te nasıl halkların özgürlük mücadelesini kontrol edemedi ve onları da karşısına alarak geliştiyse, bugün de muhalefet devrimin sistem karşıtı ilerlemesini durduramayacaktır.

Tekelci sermayenin ve emperyalizmin muhalefetten istediği ya da daha iyi bir ifadeyle, dikte ettirdiği şey, bugünkü iktidardan, muhalefetin iktidarına yumuşak bir geçiş sağlamak. Böylece emekçi halkların “aşırı” hareketleri yani devrimci eylemleri etkisizleştirilmiş olacaktır. Ama Türkiye ve Kürdistan halklarının devrimci eylemleri, her tür burjuva oyunu bozacaktır. İnsanların yeni, özgür ve insani bir gelecek özlemini yaratan bu toplumdur. Bu topluma dayanan hiçbir parti, insanların özlemlerini gideremez. Dolaysıyla, yeni gelecek tüm burjuva güçlere ve bu topluma karşı mücadeleyle gerçekleştirilir. Bu demektir ki, ezilen kitlelerin insani ve özgür yarınlara yönelik hareketi, sonuç alınana kadar durmayacak ve durulmayacaktır.

İşçi sınıfının devrimci komünist güçlerin yıllarca, en ağır baskı ve saldırı altında süren mücadelesi sonucu doğan politik ortam, henüz harekete geçmeyen geniş halk kitlelerinin eyleminde patlamalara yol açacaktır. Son günlerde artan kitlelerin dalga dalga sokağa çıkması, nesnel toplumsal koşulların yanında, verilen gerçek devrimci kavganın sonucudur. Devrimin yükselişi yeni bir atılım gösterdi. Milyonlarca ezilen insan, büyük güçler halinde eyleme yönelecektir. Burada bütün sorun, devrimin yükselişini, yeni eylem dalgasını karşılayacak ve kucaklanacak bir pratik yetenek göstermektedir. Devrimci komünist güçler, devrimci yığın eylemlerini sonuna kadar götürme becerisini ortaya koymalıdır. Bu pratik devrimci inisiyatifi gösteremezse, burjuva muhalefet, reformist partilerin de desteğiyle, devrimin kazanımlarını gasp edecektir. İşçi sınıfı iktidarı devrimci yoldan ele geçirmek uğruna dövüşmezse, bir burjuva gücün yerine başka bir burjuva gücün iktidara gelmesinin bir aleti olur.

Muhalefetin yerel seçimlerde gösterdiği başarı, onların iktidar iştahını iyice kabarttı. Bunun için de genel seçime ihtiyaçları var. Bir süre sonra yüksek perdeden erken seçim çağrıları yapacakları çok kesin. Toplumun bütün dikkatini buraya yöneltmek için uğraşacaklar. Topluma seslenişleri, iktidarı devirmek için ayaklanmaya, devrimci yollara başvurmaya gerek yoktur. Genel seçim yoluyla bu mümkündür. Böylece tüm çabaları insanları birkaç yıl daha oyalamaktır. Bu, toplumu bir yönetme yöntemidir.

“Teknik olarak birkaç yılda bir düğmelere basarak seçimlere katılmalarına izin verilir, ancak esasen politikayı formüle etmede hiçbir rolleri yoktur. Başkaları tarafından alınan kararları onaylayabilirler.” (N. Chomsky)

Reformist ve oportünist parti ve hareketler, muhalefetin bir parçası olarak davranıyor. Sermaye, sistem partilerine söylettiği seçim yoluyla iktidar değişikliğini, uzlaşmacılar, siyasetler, kendi ağızlarıyla, biraz daha süsleyerek ileri sürüyorlar. Bunun yanında parlamento dışı mücadeleden söz etmeleri, tamamen seçimlere güç toplayarak katılmak içindir.

Sistem güçleri arasında ne zaman çıkar çatışması çıksa ve bununla ilintili politik kriz derinleşse, reformistler, hemen bundan şu uzlaşmacı sonucu çıkarırlar: Birine karşı, diğerinin yanında yer almak. Birine karşı diğeri politikası temelde hiç değişmedi. Son genel seçimde ve bu yerel seçimde yaptıkları budur. Oysa doğru devrimci taktik; sistem güçlerinin kendi aralarındaki sürtüşme ve çatışmadan, proletaryanın bağımsız devrimci sınıf politikası izleyerek yararlanılır. Taktik, sistem güçlerinin aralarındaki krizden yararlanıp onların egemenliğini devirmek olmalıdır.

Birine karşı diğeri siyasetini, politik bir erdem olarak takdim edenler, bir sınıf gerçeğini, emekçi kitlelerinin gözünden saklamak istiyorlar. İşçi sınıfı ve diğer emekçilerin iktidara yürümeleri ve iktidarı alacak konuma gelmeleri durumunda tüm burjuva partilerinin tek düzen gücü olarak hareket ederler. Sınıf gerçeğini sınıflar mücadelesi gerçeğini hiç unutmadan, birine karşı diğeri politikası değil, burjuva güçlerin, sistem güçlerinin tümüne karşı devrimci sınıf mücadelesini sonuna kadar geliştirilmelidir. Sermayenin sınıf egemenliği ve sınıf düzenini yıkmak için savaşa devam edilmeli. Toplumun kendisini dönüştürmek için mücadele edilmeli.

Politik ortamı tek başına burjuvazi biçimlendirmiyor. Politik ortam, iki sınıf arasındaki mücadele tarafından; sınıfların karşılıklı ilişkisi ve etkileşimi, sınıfların güç dengesine göre biçimlenir. Politik ortamı iktidarla, sistem muhalefeti arasındaki mücadele tarafından şekil aldığını düşünenler devrimci güncel sınıf mücadelesini bir kenara bırakıyorlar. İşçi sınıfının verdiği devrimci mücadeleyi ve emekçi halkların gücünü ağırlığını ve verdikleri özgürlük ve yeni bir gelecek mücadelesinin cazibesini yok sayıyorlar. Devrimci durum varsa, kapitalist toplum sürekli kriz içindeyse, politik mücadele iyice şiddetleniyorsa, emekçilerin verdiği devrimci savaş sonucudur. Bugün politik ortamı biçimlendiren devrimci işçi sınıfı, yarın insanlığın geleceğini yön verecek bir konumdadır.

Siyasi iktidar, baskı ve saldırılarını artırarak, muhalefet ise, değişim olacağına dair kitleleri oyalayarak, ezilen insanların devrimci eylemlere başvurmaktan alıkoyacağını sansalar da aksine devrimci olaylar düne göre belirgin olarak artacak, mücadeleye yeni uyanan insanların da katılımıyla, öncekileri çok aşacaktır. Devrimci durumun yaşandığı dönemlerde, kısa süreye çok olay, çok eylem sığar. Türkiye ve Kürdistan’da bu gerçeklik yıllardır yaşanıyor. Bundan sonra daha fazlası olacak. Bunu daha önce söyledik: daha fazlası önümüzde. Bugün tam büyük devrimci yürüyüşünü hiçbir güç durduramayacaktır. Toplumun kendisi değişene dek, bu kavga sürecektir. Zaferimiz kesindir.

C.Dağlı