Dört yanımız kelimenin gerçek anlamında bir cadı kazanı. Savaş yangını dalga dalga yayılıyor.

2011'de tıpkı Libya gibi kısa sürede düşürecekleri düşüncesiyle başlattıkları Suriye'yi çökertme savaşı, 14 yıla yakın bir süreyi kapsadı. Emperyalistlerin ve sahadaki faşist tosuncuklarının hiçbir umudu kalmamışken, Baas rejimi iki haftadan kısa süre içinde çöktü! Çürüme böyle bir şey. Dünyanın güçlerine onca zaman kafa tuttuktan sonra, kendi içinde hala açığa çıkmayan dinamikler tarafından emperyalizme altın tepside sunuldu.

Suriye'nin düşürülmesini en az İsrail kadar çok isteyen Türkiye, "rüyalarının gerçekleştiği" anda, evet tam da o anda, gerçekliğin hayal ettiğinin çok ötesinde ve dehşetli olduğunu fark etti. "Evinde muazzam bir yangın" sürmekteyken, hemen sınırın ötesinde her tür dengenin birden bire yerle bir olduğu bir Ortadoğu vardı. Cehennemin kapıları açılmıştı!

Faşist devlet, o meşhur ifadeyle "devlet aklı", içeride derin bir yoksulluk ve gerçek bir açlık tarafından dolu dizgin kavgaya sürüklenen geniş emekçi kesimler ve özgürlüğe susamış Kürt halkı tarafından böylesine sıkıştırılırken, bir de böylesi bir cehennemin içine dalacak olmanın yaratacağı tehlikelerin elbette farkındaydı. Bahçeli üzerinden başlatılan "el uzatma" tam da bu koşulların sonucudur.

Ama dünyanın bütün güçlerinin halihazırda yığılmış olduğu daracık bir Suriye'de, öyle masabaşında yapılan hiçbir hesap tutmaz. Hem de koca emperyalist ülkelerin hesapları bile sürekli şaşıyorken! "Sahada" askeri olarak üstünlüğünü kabul ettiremeyenin masada şansı olmaz bu kurtlar sofrasında. Bunu da en iyi TC bilir. Tosuncukları eliyle Rojava'ya saldırı üstüne saldırı düzenlemesi bundan.

"Emevi Camii'nde namaz kılmak" (yani Şam'ı fethetmek), Halep'ten Musul'a "misak-ı milli"yi ve hatta daha ötesini ele geçirmek için yanıp tutuşan ordu, kendini tam bir ateş çemberi içinde buldu. İçeride dalga dalga gelişen işçi eylemleri, direnişler... dışarıda sınırına dayanan ateş çemberinin içine sürdüğü ordu... Sabahın kör karanlıklarında insanların evlerinin basılıp tutuklanmasına kim şaşar bu şartlarda alık liberallerden başka!

Tarihin düğüm noktalarından birindeyiz. Bu vahşetin, yağma ve talanın, savaş yangınının içinden ancak emekçi halkların mücadele birliğini güçlendirerek, proleter devrimleri geliştirerek çıkabilir insanlık. Rosa'nın "Ya Sosyalizm Ya Barbarlık" sloganı yankılanmaya devam ediyor hala.