< < İşçi Tulumu Giymiş Hürriyet

Artık vaka-i adiye halini aldı işçi direnişlerinin, eylem ve grevlerin mülki idare amirlerinin genelgeleriyle, olmadı "mahkeme kararı"yla yasaklanması!

İşçiler her yerde canlarını dişine takmış direniyor. İşleri için, ücretleri için, ücret artışı için, sosyal haklar için, toplu sözleşme için... Çünkü hayatta kalmak için en zorlu savaşımları vermek zorundalar. Öyle "ağır şartlarda çalışmak" eşiğini çoktan geçtik. Düpedüz açlığa karşı, sözün gerçek anlamında hayatta kalabilmek için mücadele ediyor işçiler. Bir gün bir kule-vinç tepesinde, diğer gün fabrika önünde yaktıkları ateş başında, bir başka gün direniş çadırlarında, yahut Ankara yollarında yürüyüş halinde.

Hemen her yerde jandarma ve polis dikiliyor işçilerin karşısına. Uzunca bir süredir buna "grev yasakları", hatta "süreli her tür eylem ve etkinlik yasakları" eklendi. Devlet, en tepedeki cumhurbaşkanından illerdeki valilere kadar, doğrudan "yasaklama emri" çıkartarak kendi sınıfsal niteliğini bütün çıplaklığıyla ortaya seriyor: Devlet, patronların devletidir, burjuvazinin devletidir!

Bu "burjuva devlet", Antep'te tekstil işçilerinin eylemlerini yasakladı. Eylemlerin önü yasaklarla alınamayınca, sendika başkanını zindana attı. Çünkü işçiler "yasak kararı"na boyun eğmeyeceklerini duyurarak, eylemi Ankara'ya taşıma kararı aldılar.

Bu aynı devlet aylardır sürdürdüğü gözaltı, tutuklama, ev hapsi vb akla gelecek her yolla tüm toplumun üzerine karabasan misali çökmüş durumda. Artık sayı olarak "12 Eylül faşist askeri cuntası" ile yarışır düzeyde gözaltı ve tutuklama furyası. Her gün, istisnasız her gün onlarca insan... gazeteci, sendikacı, belediye meclis üyesi, belediye başkanı, siyasi parti yönetici ve üyeleri, dernek yönetici ve üyeleri, "kent uzlaşısı" savunucuları, meslek odaları, gençler ve kadınlar... evleri basılarak gözaltına alınıyor, çoğu tutuklanıyor. Yasal "mevziler" art arda "terör örgütü" kapsamına alınıyor. Kayyumlar, el koymalar, hadi onların jargonuyla söyleyelim, belediyelere ve şirketlere "çökmeler" gırla gidiyor.

Bunlar, umutsuzluk saldırıları!.. Yönetememenin, ayakta duramamanın yansımaları.

İşçiler ve emekçiler yaşama tutunmak için ayağa kalktıkça bu boğucu karanlığın ufkunda gün ışıyor! "İşçi tulumu içinde hürriyet" zorlu mücadelelerin ufkunda bizleri bekliyor!