Geçen hafta SDG heyetinin dinci faşist çete lideri Colani ile görüşmesinden sonra çatışmaların artması, görüşmenin olumsuz bir şekilde geliştiğini gösteriyor. Aynı gün içinde Halep’e bağlı Eşrefiye ve Şeyh Maksud mahallerine sızmaya çalışan çeteler, halk milisleri tarafından etkisiz hale getirildi.
Eşrefiye ve Şeyh Maksud mahalleri hala SDG ve Özerk yönetimin kontrolü altında. Bu iki mahalle, Suriye iç savaşının başlarında direnişin kaleleri idiler. Mahallede savaş deneyimi ve yıllardan beri sayıları yüz binleri bulan yoğun bir nüfus var. Görüşmelerin başarısız olması durumunda, çemberde olan bu iki mahallenin önümüzdeki dönemde Türkiye ve onun güdümündeki çetelerin bir sonraki hedefi olması yüksek.
Geçen günlerde savunmadan çıkıp saldırıya geçen SDG, bu süreçte Minbiç’te özellikle güney ve doğu bölgelerinde bir çok köyü ve mahalleyi Türkiye beslemesi SMO çetelerinden özgürleştirmişti.
SDG sözcüsünün iki gün önce yaptığı açıklama, Rojava devrimi için yürünecek yol haritasını da göstermiş oldu. SDG sözcüsü Farhad Şami "Sahada ne kadar güçlü olursak, masada elimiz güçlü olur" ifadelerini kullanmıştı. Bu yaklaşımn yansımasını sahada gördük. SDG'nin savunma pozisyonundan saldırı pozisyonuna geçmesi, Rojava devrimi açısından alınan önemli bir karar. Bunun hangi amaçla yapıldığını ileriki süreçte daha net görebileceğiz. Rojava devrimi ilk dönemlerinde sürekli savunma pozisyonundaydı. Minbiç'in düşmesinden sonra bu kararın alınması, sahada etkisini şu an için göstermiş durumda.
Rojava, yeni yıla yoğun saldırılar ve buna karşı gerçekleştirilen kahramanca bir direnişle yanıt vermeye devam ediyor. Yaklaşık üç haftadır süren yoğun saldırılar karşısında Tişrin ve Karakozak cephesi düşmana ağır darbeler indirmeye devam ediyor.
SDG basın merkezi, Türk devletine ait son üç günde iki İHA düşürdüklerini bildirdi. Türk devleti ve ona bağlı çetelerin saldırıları Tişrin barajı ve Karakozak köprüsüne yoğunlaşmış durumda
Birleşmiş Milletler'den bir heyetin Tişrin barajına gelmesi ile çatışmalar belirli bir şekilde durmuştu. Kısa süren bu sessizlikten sonra, çatışmalar tekrar yoğunlaştı.
Sıcak temas Tişrin ve Karakozak cephesinde olsa da, saldırılar bütün Rojava'ya yayılmış durumda. Rojava'nın farklı bölgeleri 24 saattir aralıksız bir şekilde ağır silahlarla ve SİHAlarla saldırı altında.
3 haftadır süren çatışmaların en yoğunu, iki gün önce 2 Ocak günü Tişrin cephesinde başladı. Çatışmalar aynı yoğunlukta devam ediyor.
Çeteler farklı kollardan Tişrin bölgesindeki cephe hatlarına yoğun bir saldırı başlattılar. 2 Ocak günü saldırılara katılan çetelerin çoğunun Huras ElDin çete grubuna bağlı Özbek ve Türkistan uyruklu oldukları yönünde bilgiler var. Son iki günde Türkiye destekli SMO çetelerinde onlarcası direniş güçleri tarafında etkisizleştirildi. Çeteler burada büyük kayıplar vererek geri çekildi.
Minbiç Askeri Meclisinin düşmanı şaşırtan taktik hamleleri çeteler arasında kargaşaya neden olurken, kimi çeteler SDG'ye teslim oldu.
Genel sahaya baktığımızda SDG’nin eli şu an askeri olarak güçlenmiş gibi duruyor. TC bu durumu son iki gündür yoğun hava saldırlarıyla ve Rojava'yı topyekun bombamdıman altında tutarak değiştirmeye çalışıyor. Direnişi kırmak için tüm gücüyle bastırıyor. TSK, öne sürdüğü SMO ile başarılı olamadı.
Türkiye cephe hattında dinci faşist çetelerin içinde var olan karışıklığı gidermek için yoğun bir çaba içinde. Çetelerle birlikte Türk askerleri de işgal saldırılarına katılmaya başladı. Çetelerin bozguna uğramasından sonra TSK Tişrin bölgesi ile birlikte Minbiç'in güneyinde olan Deyr Hefir köyü ve etrafında yoğun bir hava saldırısı yaptı. Bölge defalarca F-16 savaş uçakları tarafından bombalandı. Bu hava saldırıları devam ederken, Rojava'nın bütününe yönelik ağır silahlar ve havadan SİHA ve İHAların uçuşu devam ediyor. SDG dün (3 Ocak) yapılan saldırılar sonrasında saldırıların kırıldığını ve onlarca çetenin ellerinde olduğunu, çetelere ait bir çok aracın imha edildiğini açıkladı.
Türk devleti Tişrin Barajının bir tepesinde askeri üs inşa etmeye çalışırken, bu askeri üs SDG'ne bağlı hava birlikleri tarafından etkili vuruldu.
TSK Rojava'da bulunun temel ihtiyaç yerlerini sistemli bir şekilde bombalamaya devam ediyor. Yoğun bombalanan Tişrin barajının yıkılması tehlikesi de artıyor. Saldırılar bu boyutta devam ederse, baraj kullanılamaz hala gelmekle beraber, insani bir felaketin yaşanma ihtimali yüksek.
2 Ocak'ta Suriye'nin en büyük şeker fabrikası ağır silahlarla Türk devleti tarafından bombalanmıştı. Bu fabrika Deyr Hefir'deydi. Dün ise savaş uçakları bu fabrikayı kullanılmaz hale getirdi. Bu fabrika, bölgenin tek şeker fabrikası olduğundan halk için büyük bir önemi var. Elektrik santralleri de bombalanmaya devam ediyor.
SDG çatışmaları özellikle stratejik bir yer olan Tişrin barajından uzak bir alana çekmek istiyor. Tişrin barajında çetelere vurulan ağır darbeler direniş gücünün Minbiç düştükten sonra toparlanmasını sağladı. Özellikle yeni geliştirdikleri taktikler ile Minbiç Askeri Meclisi ve SDG şu an başarılı bir tarz ile süreci ileri taşıyorlar. Bu konuda savaşın seyrini değiştiren SDG'ye bağlı Şehid Harun Hava Birlikleri oldu. Bu birlikler çetelere yoğun hava saldırıları yaparak düşmana büyük darbeler vurmaya devam ediyor.
Türk devleti ve ona bağlı SMO çeteleri ise Suriye için hayati olan Tişrin barajının kontrolünü eline almak istiyor. Tişrin barajı Halep başta olmak üzere bütün bölgeye su sağlayan bir barajdır. Su sıkıntısı çekilen Suriye gibi bir ülkede bu barajın önemi büyüktür. Belirsizliğin sürdüğü merkezi bir gücün olmadığı bu süreçte kazınılan her bir metre, gelecek müzakereler için elin güçlenmesini ifade ediyor. Dolayısıyla sahadaki savaşan güçler yeni oluşturulmaya çalışılan sürece en güçlü şekilde katılmak istiyorlar. Bu güçler dışında emperyalistler doğrudan işin içinde ve genel yönelimi onlar belirliyorlar.
Siyasi belirsizlik ise halen devam ediyor ve bunun yakın bir zamanda düzeleceğine dair bir hava yok. Ortadoğu'da neyin ne zaman olacağına dair genelde belirsizlik hakimdir, şimdi durum çok daha karmaşık. Onun için kesin ve net bir şey söylemek gerçeği yansıtmaz. Bu adımların nasıl bir yere evrileceğini zaman gösterecek. Her şeyin sahada belirlendiği bir coğrafyadayız. Özellikle güç dengelerinin her gün her an değiştiği sahada, güçlü olanın sözü geçiyor.
Bu sürecin nereye evrileceğini şimdiden söylemek zor. Rojavalı devrimci güçler durumu halka bütün açıklığıyla sunuyor. Üstüne basa basa "direnişten başka yol yok" diyorlar. Uzlaşmacı ve teslimiyetçi eğilimlere rağmen ağır bedeller pahasına devrimci savaşı geliştirmeye çalışıyorlar.
Bu sürecin nasıl bir politik hatta kayacağını güç dengelerine baktığımızda çok da zor olmasa gerek. Ama şunu eklemekte fayda var, Rojava'nın şu an bunu düşüneceği bir koşulu yok. Yoğun bir abluka ve yıkılma tehlikesi ile bu süreci nasıl atlatabilirim derdinde. Çünkü bu hamlenin başka bölgeleri ve alanları da çok kapsamlı etkileyeceğinin farkında olan Rojava, mevcut koşullarda buna göre kendini konumlandırmaya çalışıyor.
Ortadoğu ve dünya büyük değişimlerin eşiğinde. Ve değişimin kilit noktası Türkiye'dir. Rojava devrimi, ancak TC yıkıldığı zaman özgürlüğüne ulaşabilir. Yapmamız gereken birleşik devrimi zafere taşımak olmalıdır.
Nidal Araf