Bu düzen artık kokuşmuş bir ceset. Çürüyor, dağılıyor. Ve hala yıkamadığımız için... yıkılmadığı sürece, tüm toplumu çürütüyor, çözüyor. Dayanılmaz kokular geliyor dört bir yandan!
Yoksulluk, açlık, yıkım, ahlaki çöküş, yozlaşma... Tarikatlar, cemaatler, kopkoyu bir ortaçağ karanlığı... Ve öfke ve isyan... İnsanlıktan çıkarılmamıza, her şeyimizin çalınmasına... Her gün, her saat çocuklarımızı çalan, bizi korkunç bir yokluğa mahkum eden bu düzene, her şeye isyan!
Bir vaka koca bir düzenin resmi olur bir anda. Bir çırpıda anlatır ne mene bir toplumsal yaşam sürdüğümüzü. 8 yaşında bu dünyadan koparılan Narin’in öyküsü gibi.
Diyarbakır'da 8 yaşındaki Narin 19 gündür kayıptı. Cansız bedeni günlerdir arandığı evin 3 km ötesinde, 4 kere arama çalışması yapıldığı söylenen derede, suda beklemesi nedeniyle tanınmayacak hale geldikten sonra bulundu. Arkasında çıkacak hikayenin ayrıntıları ne olursa olsun, işin özü değişmeyecek. AKP’li Ensarioğlu’nun “bazen bilip söylemememiz gereken şeyler var. Çünkü aile bizim dostlarımızdır” demesi yeterince anlatıyor gerici, karanlık durumu.
Bu küçücük cansız bedenin ardında neler mi var? Her gün en az 32 çocuğun kaybedildiği, her geçen gün çocuk istismarı sayısının katlanarak arttığı, her gün en az üç kadının öldürüldüğü, çocukların meslek eğitimi adı altında ucuz iş gücü haline getirildiği, çocuk işçiliği adı altında sömürüldüğü gerçeği var.
Kadınların ve çocukların hapsedildiği dinci gericiliğin, erkek egemenliğin en küçük zindanı kutsal ailede çocuklar istismar ediliyor, şiddete uğruyor, katlediliyor. Kadınlar şiddet gördükleri evlerde yaşamak zorunda bırakılırken, o kutsal ailelerin içerisinde her gün nice suç işleniyor. Narin de o nice suçlardan bildiklerimizden sadece biri.
Daha ötesini söylemeye gerek var mı?
Tek başına ve soyut “çocuğuma dokunma” demenin, “hesap soracağız” demenin yeterli olmadığını biliyoruz. Çocuklarımızın daha fazla öldürülmesini, cinsel saldırılara uğramasını ve yoksulluk içinde yaşamasını engelleyecek gerçek güç, emekçi halklar olacaktır. Dinci gerici sistem emekçi halkların öfkesinden kurtulamayacaktır.
Hiçbir çocuğun güvende olmadığı, açlıktan öldüğü, okula aç gittiği, yatağa aç girdiği, istismara uğradığı, öldürüldüğü, her geçen gün ölülerimize yenilerinin eklendiği bu düzene mecbur değiliz!
Unutmayın! Çürümenin, tel tel dökülmenin olduğu yerde, işçi ve emekçilerin ilmek ilmek örülen kavgasında yepyeni bir hayatın tohumları da yeşeriyor.
İnanın, güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler göreceğiz!