Rivayet odur ki, Timur Lenk, Çubuk’ta esir aldığı Yıldırım Bayezid’e dönmüş ve demiş: “Feleğin işine bak. Şu koca dünya kala kala senin gibi bir kör ile benim gibi bir topala kaldı!” Malum, Timur’un bir ayağı topal. Lakabı Aksak Timur. Yıldırım’ın ise bir gözü kör.
O kör ve topal, bugünün burjuva dünyasının yöneticilerinin yanında ulaşılmaz zirveler olsa gerek! Dünyanın en güçlü ülkesinin dümenine geçmek için yarışanlara bir bakın! Biri mahkeme tescilli sahtekar, diğeri daha düne kadar adaylıkta ısrar eden pedofil bir bunak. Şimdi adaylıktan çekildi, yerine ise zeka seviyesi dillere destan, kokainman yardımcısını önerdi.
Burjuva dünya sınırsız bir çürümedir. Dibi olmayan bir bataklık. “Artık bundan kötüsü olamaz” sözünün asla geçerli olmadığı bir cüruf yığını... Tersine bir zirve. Bu dipsiz kuyuda en tepeye çıkmak demek, en dibe batmak, her tür pisliğe, çamura en fazla bulanmak demek. Sermaye, “yeterince kirlenmemiş” hiç kimseyi başına taç yapmıyor!
Anlı şanlı ülkelerin başına her biri bir öncekinden daha kötü, daha çapsız, daha kıt zekalı birileri geliyor. Müptezeller, müptelalar, vurguncular, zimmetçiler, pedofiller, kötü ünlü Epstein’ın listesinin müdavimleri!..
Bütün propaganda kanallarından üstümüze boca ettikleri o ünlü “demokrasi” işte bu! Her biri birbirinden kötü, birbirinden çapsız, dünyanın en seçkin suç şebekelerinin bileşeni ve hizmetkarı olma dışında bir meziyete sahip olmayan “adaylar” arasından birini seçme özgürlüğü!..
Burjuvaziye aklı çalışan, yetkin yöneticiler gerekmiyor. Hani bir zamanlar RTE’nin bakanlarından biri kalkıp “bize eğitimsiz nesiller lazım” diye buyurmuştu. İşte o çapsız “bakan”, fazlası yok eksiği var, tüm sermaye dünyasının ihtiyacını resmetmekteydi. Sermayeye sadece eğitimsiz nesiller değil, çapsız, çürük, yoz, kıt akıllı yöneticiler lazım. Bu “yönetici elitlerin” dosyaları ne kadar kabarık olursa o kadar iyi. Parmaklarında oynatabilecekleri, diledikleri yere sürükleyebilecekleri “liderler” gerekiyor onlara. Burnunu kokainden çürüten Zelenskyler, “şuh kahkahaları” ile anlamsız çıkışlar yapan kokainman Harrisler, para-sermayenin emireri Macronlar, komisyoncu Reisler lazım. Kendi küçük menfaatleri için tüm bir toplumu yakıp yıkabilecek, her şeyi üç kuruşa satabilecek tamahkarlar lazım.
Çürüme ve yozlaşma budur işte. Hem de kılcal damarlarına kadar! Sermaye sınıfı çürüyen, ölmekte olan bir sınıf. Sermaye düzeni ise en kesif kokuların yükseldiği bir bataklık. Çöküyor, çözülüyor, dağılıyor!
Adına demokrasi dedikleri (burjuva demokrasisi) sermaye diktatörlüğü, hiçbir propaganda gücünün bir daha parlatamayacağı, yaldızları dökülmüş kof bir kabuktan başka bir şey değil. Tüm dünya halkları her geçen gün daha fazla farkına varıyor bu gerçeğin. Her geçen gün daha fazla yüz çeviriyor bu köhne, çökmekte olan düzenden. Her geçen gün daha geniş kesimleri sarıp sarmalıyor isyan duygusu.
Bir yol kavşağında dünyamız. Çırpınıp duruyor değişmek için. Sermayenin kanlı güneşi battı çoktan. Ufukta yepyeni bir dünya beliriyor.