30 Eylül tarihinde Damat Berat, "Değişim Başlıyor" başlığı altında önümüzdeki 3 yılı kapsayacağı varsayılan Yeni Ekonomi Programı açıkladı. Programın açıklanmasının IMF heyetinin yaptığı ziyaretin hemen sonrasına denk gelmesinin ise bir tesadüf olmadığı programın detaylarına bakılınca daha iyi anlaşılıyor.
Her şeyden önce program her ne kadar "yeni" başlığı ile duyurulsa ya da "Türkiye yeni bir ekonomik modele geçiyor" diye lanse edilse de programda "büyüklere masallar" dışında yeni bir şey yok. Üstelik bir önceki programın da "yeni" başlığı ile sunulduğunu akıldan çıkarmamak gerekiyor.
Bir önceki programda Bütçe Açığı tahmini 80,6 milyar lira olarak tahmin edilmişken "yeni" programda açık tahmini, 125 milyar lira olarak belirtiliyor. Hem de bu yıl Hazine, "Yedek Akçe Fonu"na resmen el koyduğu halde! (Öyle ya, cümle alemin diline dolanmış olan "hükümet, Ali Ağaoğlu gibi batık inşaatçıları kurtarmak için Yedek Akçe Fonu'na el koydu" sözleri orta yerde dururken buradan aktarılan meblağların nereye gittiğini tahmin etmek zor olmasa gerek) Denilebilir ki, "bu kadar bütçe açığı herkeste olabilir"; elbette olabilir, kapitalist ekonomiler özellikle de Yeni Evre'de buna benzer bütçe açıklarıyla karşılaşıyorlar ve karşılaşmaya devam edecekler; ama hiç kimse bu kadar bütçe açığına rağmen "gayet iyi durumdayız" vb diyemiyor.
Damat Berat, bu yılın son çeyreğinde büyüme oranının %0,5 olarak gerçekleşeceğini, önümüzdeki yıl da bu rakamın %5'e çıkacağını söylüyor. Ekonomistlerin çoğuna göre bu tutturulabilir bir rakam değil. Türkiye'nin yılda 40 milyar dolar dış borç almadığı koşullarda böyle bir sürdürülebilir büyüme oranı yakalaması mümkün değil. Dış borç alabilmesi de istikrarlı bir ekonomi olmasına bağlı. Oysa Türkiye içinde bulunduğu politik belirsizliklerden dolayı yabancı kredi derecelendirme kuruluşları tarafından "riskli" ülkeler kategorisinde bulunuyor. Üstelik bu tahmin Türkiye'nin bir dış savaşa henüz girmediği koşullarda yapılmış bir tahmin durumunda. Yani Damat Berat, %5'lik büyüme hedefini açıklarken Türkiye henüz "Barış Pınarı" ile Ortadoğu'yu sulamaya başlamamıştı!
İşin bir de cari açık yönü var tabii. Damat Berat, bu büyüme oranının cari açık verilmeden ("sıfır cari açık") yakalanacağını iddia ediyor. Bu artık bir tahmin olmaktan öte olsa olsa bir temenni olarak değerlendiriliyor. Bir çok iktisatçı buradan yola çıkarak Damat'ın hazırladığı programa "merdiven altı hazırlanmış bir program" diyor, yani fason olarak üretilmiş bir program. İktisatçılar bu noktada da kalmıyor ve "bizi değil daha çok kayınbabasını ikna etmek için hazırlanmış bir program" diyorlar. Damat, ihracatın önümüzdeki sürede artacağını varsayarak cari açık vermeyeceklerini düşünüyor; ama gelin görün ki, Türkiye'nin ihracatı artmak yerine azalıyor.
Damat Berat, "yeni" programda bu yılki enflasyon tahminlerinin bir miktar üstünde kalacaklarını, ama önümüzdeki yıllarda enflasyonun düşeceği müjdesi veriyor. Bunun olup olmayacağı bir yana, programın gerçekleşen enflasyon yerine beklenen enflasyonu kendine baz aldığı anlaşılıyor. Yani bizim anlayacağımız şekilde "evdeki hesabın pazara uymadığı" anlaşılıyor. Damat'a bakarsanız, üç vakte kadar enflasyon tek haneli rakamlara iniyor! Halka sorarsanız bir baba hindi sürekli onların sırtına biniyor!
"Yeni" programın, en "yeni" yanlarından biri de, "az kazanandan az vergi, çok kazanandan çok vergi alınması" hedefi! İlk etapta insanın kulağına hoş geliyor değil mi? Aslında olay tam tersi! Getirilen yeni düzenlemelerle "doğrudan gelir vergisi" hedefleniyor; yani vergi bundan sonra tabana yayılıyor. Yani aldığınız asgari ücretin belli bir kısmına devlet vergi olarak el koyuyor. Ve bu şimdi bir marifetmiş gibi lanse ediliyor. "Hokus pokus, el çabukluğu marifet" denilerek vatandaşın cebindeki üç-beş kuruşa da göz dikiliyor.
Bir diğer "yenilik", dolarizasyonun azaltılması oluyor. Nasıl yapılacağına dair hiçbir belirleme yok; ama "hedefleniyor". Kim bilir belki de Rusya ile yapılan ticarette karşılıklı olarak doların kullanılmaması, yerli paraların kullanılması göz önünde bulundurularak programa konmuş bir maddedir; ama gerçek yaşamda hiçbir karşılığının olmadığı/ olmayacağını anlamak için müneccim olmaya gerek yok. Dolarizasyonla mücadele bu şekilde olmaz. Küba gibi yerli paranızı ABD dolarıyla birebir, hatta daha değerli olacak şekilde eşitlersiniz ve dolarla alış verişi yasaklarsınız o zaman dolarizasyonun hakkından gelirsiniz. Yoksa konjonktürel gelişmelere göre, "küstüm oynamıyorum" diyerek dolarizasyonu düşüremezsiniz.
Şimdi bir çok iktisatçı, ekonomideki gidişi, navigasyondan gelen "rota yeniden belirleniyor" sözüne benzetiyorlar. Bir önceki ekonomik programla gidilemeyen yol, şimdi rota yeniden belirlenerek gidilmeye çalışılıyor. Ve tabii bir kazaya kurban gitmezse! Gidebileceğinin belirtileri, Trump'ın attığı "Türkiye'nin ekonomisini mahvederim" tweetlerinde görülüyor. Yani Damat'ın anlattığı masallar, Trump'ın bir tweetiyle kabusa dönüşebiliyor. Anında dolar yükseliyor; piyasalar tepetaklak oluyor. Elbette bunu da "aslında biz hedeflerimizin hepsini tutturacaktık; ama gelin görün ki küresel güçler bize karşı ekonomik savaş başlattılar" diyerek yutturmaya çalışacaklardır.
Damat Berat harikalar diyarında gezinirken işçi ve emekçilere ne olduğu ya da olacağı ise kimsenin umurunda değil anlaşılan. Bu programın hayata geçmesi için işçiler daha fazla güvencesizleşecekler; reel ücretleri daha fazla düşecek; söylenilenin tersine istihdam düşecek ve işsizlik daha fazla artacak. Bunların üzerine savaşın getirdiği/ getireceği ağır yıkımlar eklenecek. İnşaat sektörünün patronlarını kurtarma sevdasına fona aktarılan her şey çarçur edilirken, olası bir İstanbul depreminde insanlara toplanma alanı bile bırakılmayacak. Ve tabii en önemlisi "yeni" programda hiç bahsi geçmeyen kıdem tazminatları uygun bir ortamda fona devredilerek iç edilmeye çalışılacak.
Ama unutulmaması gereken bir şey daha var: Damat harikalar diyarında gezerken sınıflar mücadelesi de devam ediyor olacak; işçiler ve emekçiler kendileri için hazırlanan bu karartılmış geleceği kabul etmeyecek ve er ya da geç büyük gövdeleriyle ayağa kalkıp masaldaki devin neler yapabileceğini de gösterecekler.
Ali Varol Günal