ABD'de bu yılın Mart ayında yayınlanan "Başkanın Ekonomik Raporu"nda, "Sosyalizme Karşı Piyasalar" başlığı altında 45 sayfa boyunca sosyalizme yapılan "eleştiri"ler, bir gerçekliği gözler önüne seriyor. '90'lı yıllar boyunca "sosyalizm öldü; serbest piyasa ekonomisi, dolayısıyla kapitalizm kazandı" yalanıyla vaftiz olanlar, aradan 30 yıl geçmeden şimdi "kapitalizmi kurtarma" ayinlerine koşuyorlar.
Raporun adeta itiraf gibi olan bir bölümünde "Böylesi (kapitalizmle-sosyalizm arasındaki tartışmaların ABD kamuoyunda yoğun yapıldığı-bn) benzer bir dönemin yeniden yaşanmak üzere olduğu açıktır. Kendini sosyalist olarak tanımlayanların geliştirdiği detaylı politika önerileri mecliste destek topluyor ve kamuoyunda da ciddi biçimde ilgi görüyor" deniyor ve bakla ağızdan kaçırılıyor. Trump'ın da yakın zamanda etekleri tutuşmuşçasına "Amerika'nın asla sosyalist bir ülke olmayacağına dair kararlılığımızı bugün bir kez daha ortaya koyuyoruz" şeklinde açıklama yapması da, sosyalizmin bütün dünyada olduğu gibi ABD'de de güncel bir olgu haline geldiğini gösteriyor.
2006 yılı 1 Mayıs'ında Los Angeles'ta toplanan 1 milyon insan ve 2011 Eylül'ünde New York'ta başlayıp hızla ülkenin başka şehirlerine yayılan "İşgal Et" eylemleri bu gerçekliği doğruluyor. 2020 seçimlerinde başkan adayı olması beklenen ve kendisini "demokratik sosyalist" olarak tanımlayan Bernie Sanders'in şu sözleri durumun anlaşılması için bize yardımcı olacaktır: "Kapitalizm ve kurumsal ABD'nin açgözlülüğünün bu ülkenin ahlaki ve ekonomik kumaşına zarar verdiğini anlamalıyız. Bunlar Trump'ın 2016'da başvurduğu şeylerdi. Büyük paranın peşindekilerin çıkarları kontrolden çıktı ve bizim bunlara karşı koyacak bir başkana ihtiyacımız var". Elbette bu söylemden kapitalizmin sorunlarına kapitalizm içinde çözüm bulmaya çalışan yeni Keynesçilik akımının güçlendiği sonucu da çıkabilir.
Keynesçiliğin ikinci kez kapitalizmi bunalımdan kurtarıp kurtaramayacağı kehanetinde bulunabilecek durumda değiliz elbette; ama dünya üzerindeki bütün gelişmelerin kapitalizmin genel bunalımının bu kez ölümcül olduğunu gösterdiğini söyleyebiliriz. Kapitalizmin içinde bulunduğu Yeni Evre'si, onu sıçramalı bir çöküş süreciyle karşı karşıya bıraktı. Amerika'dan Avrupa'ya, Asya'dan Afrika'ya kapitalizme karşı yükselen isyan ve ayaklanmalar, kapitalizmin sıçramalı çöküşüne sosyalizmin sıçramalı yükselişinin eşlik edeceğini gösteriyor. Tarihsel sınırlarına gelip dayanmış olan kapitalist sistem, 3. Dünya Savaşı ile uzatmaları oynuyor; ancak tarihin hızlandığını artık herkes görüyor. Mahşerin Dört Atlısı Açlık, Savaş, Salgın Hastalık ve Kıtlık, dünya üzerinde doludizgin at koşturuyor ve kıyametin yaklaşmakta olduğunu gösteriyor. Birilerinin tıka basa yeyip birilerini baktığı bir dünyada başka türlü olması da beklenemezdi. Kıyamet (birbiri ardı sıra gelebilecek devrimler) koptuğunda kapitalizm için yolun sonunun göründüğünü herkes daha iyi anlayacaktır. Kapitalizmin beşiği olan İngiltere'de İşçi Partisi lideri, kendisini sosyalist olarak ifade eden, Jeremy Corbyn'in bu derece popüler olması bile üzerinde düşünmeyi hak ediyor. Ateş olmayan yerden duman çıkmayacağını görmek için bilge olmaya gerek kalmıyor.
'90'lı yıllarda "sosyalizmin tek yanlı örnekleri"nin geriye düşüşlerini tahlil ederken adeta bugünleri görmüş ve "sosyalizm kazanacak" demiştik. O yıllarda yaşananların sosyalizmin kapitalizm karşısında yenilgisi anlamına gelmediğini, umutsuzluğa kapılmamak gerektiğini, kapitalizmin zaferine dair naralar atanların bu sevinçlerinin çok geçmeden kursaklarında kalacağını söylerken tamamen diyalektiğe dayanıyorduk, bugün de kapitalizmin yolun sonuna geldiğini ve sıçramalı bir çöküş sürecine girdiğini, sosyalizmin güncel olduğunu söylerken yine diyalektiğe dayanıyoruz. Bilimsel sosyalizme pamuk ipliği ile bağlı olanların ipliklerinin pazara çıkması için fazla beklememize gerek kalmadı.
Gelinen aşamada ne emekle sermaye arasındaki çelişkiler yumuşadı, ne tarihin asıl devindirici gücü olan sınıflar mücadelesi son buldu, ne de kapitalizm insanlara yeni bir şey sunabildi. Doğanın ve insanın o günden bugüne tahrip edilmesinden, insanların tüketim çılgınlığına güdülenmesinden başka bir "gelişme"den bahsedilemez. Böyle söylediğimizde birilerinin hemen itiraz ederek "peki ya teknoloji alanındaki gelişmeler" diyebileceklerini tahmin ediyoruz. Doğrudur, insanlık bugün "yapay zeka" üzerine tartışmalar yapıyor; ancak büyük bir heyecandan çok, büyük bir korku ve kaygıyla. "Algoritma Diktatörlüğü"nden bahsediliyor; yani eğer kapitalist sistem yıkılmadan bir süre daha devam ederse "yapay zeka"ların yaratacağı algoritmaların bütün hayatımızı kontrol altına alacağı, dahası belirleyeceği üzerinde duruluyor. Kapitalizm altında gelişmelerin nereye doğru gidebileceğini tartışmak önemlidir elbette; ama korkuya kapılmak için değil, aksine hızlanan tarihi Lenin'in deyimiyle "arkasından itip" bir an önce kapitalizme son vermek için.
Dünya üzerinde kapitalizme karşı gelişen son eylemlerde proletaryanın öne çıkmasıyla komünistler tarihi yeniden omuzlamış durumdalar. Dünyanın bir çok yerinde 21.yüzyılın ilk yıllarında kendiliğinden gelişen, yer yer küçük burjuva anarşistlerin vb öne çıktığı eylemler, şimdi proletaryanın öncülüğünde yeniden kendi kulvarına dönüyor. Komünist Partilerin bu sürece öncülüğü, hareketi bulunduğu noktadan çok daha ileri noktalara sıçratacaktır. Güncel ve somut olan sosyalizmi yeniden dünya üzerinde parlayan kızıl bir yıldıza çevirmek, biz komünistlerin en öncelikli görevidir.
Burjuva dünyası korkmakta ve kendi çürümüş cesetlerinin olduğu mezarlıktan geçerken ıslık çalmakta haklı; çünkü bütün dünyada sosyalizmin güneşi yeniden, bu kez daha parlak olarak doğuyor.
Ali Varol Günal