Ezilenin de ezileni, ölümleri rakam dahi olamayanlar onlar, göçmenler… Evlerinden, topraklarından edilen, başta Suriyeliler olmak üzere göçmenler, gittikleri topraklarda hayatta kalabilmek adına en ağır işlerde çalışsalar da, insanlıktan en uzak koşullarda yaşayanlar yine onlar.
Kol emeği gösteren hemen her çeşit alanda yok pahasına çalışan işçilerin hayatları da yok sayılıyor. Kayıtsız olarak çalışan göçmen işçiler her tür sosyal güvenceden mahrum kaldıkları gibi, ölümleri de kayda geçmiyor, istatistiklerde bir rakam dahi olamıyorlar. 2018’de kayıtlara geçen Suriyeli işçi sayısı 48, ancak gerçek rakamın bunun çok üstünde olduğuna kuşku yok.
16 Ocak günü yaşanan bir iş cinayeti de, kendisine ancak birkaç haber sitesinde yer bulabildi. Ankara’da mobilyacılar sitesinde 5 Suriyeli işçi bir yangınla hayatını kaybetti…
Evet, onbinlercesi gibi bu 5 işçi de sigortasız çalıştırılıyordu. Ve asgari ücretin de çok altında atölyelerde, merdivenaltı tezgahlarda, çoğu 18 yaşının altında yani çocuk işçiler… Bir ailede ancak ailenin tüm fertleri çalışırsa ev geçinebiliyor.
Atölye sahipleri, Türk işçi çalıştırsa maliyeti (sigorta, yol, yemek) 3 bin lira, Suriyeli işçi çalıştırsa maliyetinin ancak bin lira olduğunu söylüyor. Kendilerini dahi geçindiremedikleri için ancak Suriyeli işçi çalıştırabildiklerini söylüyor. Ve bölgedeki atölyelerin hemen hemen tümünde Suriyeli veya Afgan göçmen işçiler çalışıyor.
Siteler’de bir mobilya firmasının döşeme atölyesinde çıkan yangında 5 Suriyeli işçi, yangın merdiveni olmayan, bina içinde yangın söndürme ekipmanı olmayan ve odun sobası yakılarak ısınılan binada, trafik ve buzlanmadan dolayı itfaiye çok geç gelince yanarak can verdi…
Onlar ilk değildi, son olmayacak… İşçinin canının çok ucuz olduğu sermaye düzeninde göçmen işçilerin ise hiç değeri yok. Madenden inşaata, tekstilden tarıma işçiler mücadele etmedikçe, koşullar her geçen gün daha kötüye gitmeye devam edecek. Kurtuluş, işçi sınıfının demirden yumruğunu sistemin üzerine indirmesiyle başlayacak…