HBDH Yürütme Komitesi, 1 Mayıs dolayısıyla yazılı bir açıklama yayınladı ve “Kapitalist sömürüye, emperyalist saldırganlığa ve faşizme, erkek egemenliğine karşı: 1 Mayıs'ta alanlara!” dedi.

Yürütme Komitesi’nin açıklaması şöyle:

Erkek egemen kapitalist, emperyalist sistem insan emeğini, doğayı, alabildiğine tüm kuralsızlığı, zorbalığıyla sömürü çarkı içine alıp kuşatıyor. Emek ve sermaye arasındaki çelişki tüm dünyada derinleşiyor. Kapitalizm kendi yarattığı çoklu krizlerle birlikte kendi tarihi sonunu hazırlıyor. Çelişkiler derinleştikçe işçi sınıfının, emekçi halkların, kadınların, gençlerin öfkeli çıkışları daha bir gür duyulmaya başlanıyor.

İşçilere, emekçilere açlık sınırında yaşam dayatılıyor. İşçi ücretleri ve sosyal haklar sürekli budanıyor. Kadınlar cinsiyetçi, ataerkil politikalar nedeniyle öldürülüyor, ‘üç çocuk’tan sonra, ‘normal doğum’ argümanlarıyla bedenleri üzerinde söz sahibi olunarak evlere kapatılmak isteniyor. Gençler her türlü entelektüel gelişimleri için ekonomik imkandan yoksun olarak, gelecekleri için hayal dahi kuramadığı gibi büyük bir çaresizliğe sürükleniyor. Tüm toplumun büyük bir çaresizliğe itildiği mevcut koşullarda yüzbinlerin öfkesini kuşanıp sokaklara döküldüğü günlerden geçiyoruz. Bu toplumsal koşullar içerisinde 1 Mayıs’a yürüyor işçi sınıfı, ezilenler…

1 Mayıs’a gençliğin isyanı ve öfkesiyle yürüyoruz. Bu öfke geleceklerinin karartılmak istenmesinedir. Bu öfke kapitalizmin kar hırsı için iliklerine kadar sömürülen ve sayıları 3-4 milyona ulaşan ve son iki yılda hayatını kaybeden en azan 1000 çocuk işçi içindir.  Üniversiteli, işçi-işsiz gençler MESEM’lerle ölmemek için, geleceklerinin yok edilmemesi için, anti bilimsel eğitimlerle itaat eden gençler olmayacaklarının beyanı için 19 Marttan itibaren meydanlardalar. Toplum, çocuk işçilik; eğitim-öğrenim, yetişecek eleman argümanlarıyla meşrulaştırılmaya, çocuk işçi ölümlerine alıştırılmaya çalışılıyor. Türkiye sanayisinin dünya pazarlarında, özellikle AB pazarında, var olmasının yegâne yolu ucuz işgücü ihracıdır. Sermaye için çocuk işçilik de aranan ucuz işgücünün kendisidir. 1 Mayıs çocuk işçiliğine, çocuk işçi ölümlerine karşı öfkenin mücadele gücüne dönüşmesine, geleceğin kazanılması mücadelesine basamak olmalı.

Kadınlar 8 martın umudu, coşkusuyla, erkek egemen faşist ataerkiye öfkeyle 1 Mayısa yürüyor!

2025 yılını aile yılı ilan eden, özne olan kadının yok sayılmasına, emeğinin ve bedeninin sömürülmesine, yoksullaştırmaya, kayyuma, erkek-devlet şiddetine direnişte. Nafaka hakkının gaspına, ‘normal doğum’ baskısına, ‘üç-beş çocuk’ politikası ile bedeni üzerinde söz sahibi olmak isteyen erkek egemen devlete karşı direnişte. Kadınlar, AKP’nin “makbul”ü olmamakta çok kararlı olduğunu direnerek gösteriyor. Kadınlar ve çocuklar için yoksulluk, açlık, ölüm, tecavüz, şiddet demek olan emperyalist ve gerici savaşlara karşı direniyor.

Türkiye-Bakur Kürdistan işçi emekçilerinin öfkeleri sokaklara taşmış durumda. Zorbalıklara, faşist devlet terörüne, kapsamlı tasfiye saldırısına rağmen, yine de gürül gürül yükseliyor işçi sınıfının, ezilenlerin sesi. Ezilenlerin sesi öfkeli gücü parçalı ama haklılığından aldığı güçle derinden geliyor. Yıldırma, teslim alma, saldırısının perdesi artık kitlelerce de yırtılmış durumdadır. İşçiler, emekçiler, gençler ufukta kendi direnişiyle yarattığı ışığı görmüştür.

Kürt halkı ulusal özgürlüğü için direnişini sürdürürken 1 Mayısa yürüyoruz!

PKK’nin tek taraflı ateşkes kararına rağmen, faşist rejim Kürdistan’da bir yandan askeri operasyonları sürdürüyor, bir yandan Kürt halkımızın ve kadınların kazandığı mevzilere kayyum atıyor; Kürt siyasetçilerin, seçilmişlerin üzerindeki faşist terör sürdürülüyor. Zindanlarda tecrit başta İmralı Adasında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın üzerinde olmak üzere tüm zindanlarda ağırlığıyla sürüyor, Kürt halkının ulusal kimlik ve hakları üzerinde sömürgeci baskılar devam ediyor. Tüm bunlara rağmen Kürt halkının ulusal özgürlük talepleri için direnişini, mücadelesini sürdürdüğü koşullarda 1 Mayıs’a yürüyoruz.

Faşist rejim tüm toplumu yönetmek için devletin tüm imkanlarını dizginsizce kullanarak psikolojik savaş da dahil, sömürüyü, terörü, baskı ve zulmü arttırmaktan başka elinde argümanı kalmamıştır. Devrimcileri gözaltına alarak, tutuklayarak 1 Mayıs günü alanların coşkusunu, gücünü, iradesini zayıflatmaya çalışıyor olsa da nafile.

Artık yönetilenler eskisi gibi yönetilmek istemiyor. İşçiler, emekçiler, kadınlar isyanda. Gençliğe vadedilen bir gelecek yok. Faşist Türk devletinin kitleleri yönetmek için elindeki en büyük koz şovenizm. Bunu elinden çekip almak Türk işçi-emekçilerinin politik özgürlük mücadelesiyle, Kürdistan işçi emekçilerinin Kürt ulusal demokratik mücadelesinin ortaklaştırılmasıyla başarılacaktır. Bu mücadelelerin birleşmesi işçi-emekçilerin, kadın ve gençlerin umudu; faşizmin de korkulu rüyasıdır. “Faşizme, şovenizme savaşa, işgale ve sömürgeciliğe karşı birleşik halk direnişi” ni yaratabilirsek faşist sömürgeciliğe büyük bir darbe vurabiliriz.

İçinden adeta koşarak geçtiğimiz mücadele günlerinde yüzbinlerin dilindeki ‘kurtuluş yok tek başına’ sloganı ortak mücadelenin zaruriliğinin kitlelerce de farkındalığının yansıması olmaktadır. Bu nedenle ‘ya hep beraber ya hiç birimiz’ sloganı güncel durumu ve görevleri  tarif etmektedir. Bu slogan etrafında 1 Mayıs’ta faşizme karşı mücadelede; Türkiye-Kürdistanlı işçi-emekçilerin, kadınların, ekolojistlerin ezcümle faşizmin zulmünün hedefinde olan milyonların buluşabilmesi faşizme karşı politik özgürlük mücadelesini de ileriye sıçratacaktır. Dünyada olduğu kadar coğrafyamızda da ‘ya barbarlık ya sosyalizm’ tek seçenektir.

Bunun için mücadele dinamiklerinin gücünü birleştirmek elzem hale gelmektedir.

1 Mayıs; Türkiye işçi ve emekçileriyle Kürdistan işçi ve emekçilerinin, kadınların, gençlerin,  kapitalist sömürüye, zulme, şovenizme, faşizme, erkek egemenliğine karşı sokaklarda direnişin yükseltilmesinin manivelası olmalı.