Mücadele Birliği Platformu, ESP ve Kaldıraç Hareketi 18 Ocak Cumartesi günü "Emperyalist Savaş ve Devrimci Çözümler" başlığıyla Halkevleri Adana Şubesinde panel gerçekleştirildi. Panele konuşmacı olarak Mücadele Birliği adına İbrahim Dursun, ESP adına Sezin Uçar, Kaldıraç Hareketi adına ise Hakan Dilmeç katıldı.
Mücadele Birliği Platformu adına “Dünyada Savaş Değerlendirmesi” başlığıyla ilk sözü alan İbrahim Dursun 3.Dünya Savaşı tespiti yaparak emperyalizmin yayılmacı politikasının ve devamlı bir savaşa ihtiyaç duymasının altını çizdi, “11 Eylül 2001 saldırıları, emperyalist sistemin kendini yeniden tanımladığı bir dönemin başlangıcını işaret etmektedir. Bu saldırılar, ‘terörle savaş’ adı altında küresel ölçekte yeni bir savaş paradigmasının hayata geçirilmesine zemin hazırlamıştır. Afganistan ve Irak işgalleri, yalnızca askeri müdahaleler olarak değil, aynı zamanda emperyalizmin stratejik hegemonya projelerinin birer yansıması olarak değerlendirilmelidir. Afganistan'da Taliban rejiminin devrilmesi sonrası süregelen kaos, bu müdahalelerin sürdürülebilir bir düzen inşa etmekten ziyade bölgesel istikrarsızlığı derinleştirdiğini göstermiştir. Irak işgali ise, kimyasal silahlar bahanesiyle başlatılmış ancak gerçekte enerji kaynaklarının kontrolü ve Ortadoğu’daki güç dengelerinin yeniden şekillendirilmesi amacı taşımıştır. İşgal sonrası dönemde yükselen mezhep çatışmaları, bölgenin uzun süreli istikrarsızlığa sürüklenmesine neden olmuştur.” dedi.
Öte yandan NATO’nun Ukrayna’daki kışkırtıcı rolü ve Donbass ve Luhansk’taki gelişen hareketler, Suriye’deki vekalet savaşları, Filistin’deki siyonist işgal, Rojava’da halkların kendi kaderini tayin hakkı mücadelesine de kısaca değinen Dursun, özellikle 2008 küresel ekonomik krizinden itibaren, finansal sistemin aşırı şişmesi, tekelleşme ve özelleştirme politikalarının etkisiyle işçi sınıfı üzerindeki baskıların dayanılmaz bir hal aldığını, bu krizin, yalnızca ekonomik boyutta değil, sosyal ve çevresel boyutlarda da büyük bir çöküşü tetiklediğini belirterek Amazon ormanlarının tahrip edilmesini, kutupların erimesini örnek gösterdi.
Dursun sözlerine şöyle devam etti: "Emperyalizmin sonsuz büyüme miti kendisini vurmaya başladı. Dünya genelinde gelişen hareketlere baktığımız zaman, Arap Baharı’ndan tutalım da Avrupa'daki Sarı Yelekliler hareketine kadar, baskıcı politikalara karşı bir hareket geliştiğini görüyoruz. Sonrasında bu kolektif bir mücadeleye dönüştü. ABD'de gelişen hareketleri görüyoruz. Emperyalizm kendi başlattığı savaşla aslında sonunu hazırlamış oluyor."
“Bunun yanında görüyoruz ki, ayaklanmalar çağındayız. Küresel çapta mücadelenin dinamiklerini incelediğimizde, Latin Amerika’dan Asya’ya uzanan geniş bir mücadele hattının oluştuğunu görmekteyiz.
Son olarak Dursun, "Sosyalist hareket gelişiyor. Tekelleşmiş sermayenin elinde milyarlarca insan aç, eğitim ve sağlık özelleştiriliyor, halk bu hizmetlere ulaşamıyor. Bunlara karşı ayaklanmalar sürecektir. Gezi'yi yaşadık. Tek bir olayla insanlar sokağa dökülmüyor. Bizim yapmamız gereken her daim hazır olmak, emperyalizme karşı halk olarak savaşmaktır." dedi.
Daha sonra Kaldıraç Hareketi adına söz alan Hakan Dilmeç, 1980'le beraber neoliberal politikaların başladığını ve bunun kapitalizmin krizi olduğunu söyledi. "Dünya parası olarak dolar gelişti ve ABD hegemonyası sürdü. Kapitalizmin krizini aşmak için neoliberal politikalar devreye sokuldu. Sosyal devlet politikalarından vazgeçtiler SSCB yıkıldıktan sonra. Bir taraftan da kendi içlerinde hegemonya savaşları başladı. Emperyalist merkezleri bir arada tutan SSCB'nin yıkılması, durumu biraz değiştirdi. Balkanlar paylaşıldı. Yugoslavya parçalandı. Eski SSCB ve Varşova Paktı, kapitalist ve emperyalist sistemin dışında kalan bazı ülkeler, dünyanın üçte birini tutan bu ülkeler yıkılınca buralar sömürge haline gelmeye başladılar" diyen Dilmeç, bir taraftan emperyalistlerin kendi aralarında hegemonya kurma savaşının, diğer taraftan da işçi ve emekçilere dönük saldırıların geliştiğini söyledi.
2008 krizinin etkisine dikkat çeken Dilmeç "Bunu savaşla aşmak durumunda kaldılar. Vekaletlerle başladı, bölge devletleriyle devam ediyor. Almanya'da bir savaşa hazırlık olduğunu görüyoruz. Silahlanmaya bütçe ayrılıyor. Toplum psikolojik olarak hazırlanıyor. Sığınakların kontrol edilmesi ve güçlendirilmesi bunu gösteriyor. Bu bir hazırlık sürecidir. NATO sekreterleri açık açık söylüyorlar, 'Savaşa hazırlanıyoruz' diyorlar. Savaş kapıda, bunu görmek gerekir. 1. Dünya Savaşını ne bitirdiyse bunu da o bitirecek. 1. Dünya Savaşını devrim bitirdi, bunu da devrim bitirecek."
Son olarak Suriye'de yaşananlarla ilgili konuşan Dilmeç, "Ortada Suriye diye bir ülke kalmadı. Suriye diye bir devlet yoktu, zaten de sınırları da belli değil. Şu anda sadece bir toprak parçası ve ne olacağı ne kadar zaman sonra belli olur, bilmiyoruz. İran planını hayata geçirmeden Suriye'de durmayacaklar. Bölgenin son halini biz engelleyip başka bir şey çıkaramazsak, Ortadoğu'da hiçbir toprak parçası aynı kalamaz. Ürdün bir ülke gibi duruyor mesela. Ortadoğu'daki önümüzdeki dönem ya halkların ortak mücadelesini büyütecek ve siyonizm ortadan kaldırılacak ve halkların ortak bölgesini kuracağız, bu sosyalizmdir bize göre. Ya da herkes kendi payına göre bir şey çıkaracak" dedi. Aynı zamanda antiemperyalist bir mücadele blokuna ihtiyacın altını çizdi.
Son olarak ESP adına söz alan Esin Uçar, "Hiçbir ülkedeki tek başına bir devrimin belli bir aşamadan sonra uzun süre ayakta kalabilmesi mümkün değil, Rojava'da görüyoruz" diyerek, devrimi korumanın, onu başarmaktan daha zor olduğuna işaret etti. Uçar, "Emperyalist bloklar tarafından baskılanıyor. Sömürgeci Türk devleti tarafından baskılanıyor. Kurucu bir devrim biçiminde yayılamazsa baskılanmaya devam edecek. Bölge devrimi fikrinin temel dayanaklarından biri budur" ifadelerini kullandı.
Emperyalist küreselleşmenin koşullarını vurgulayan Uçar, "Sermayenin merkezileşmesi ve yoğunlaşması ve sömürge ülkelere doğru yayılan sömürüden bahsediyoruz. Çelişkinin devrimle sonuçlanması için dahi bölge devrimine ihtiyaç olduğu açık" ifadelerini kullandı.
Bölgesel devrimin bir ihtiyaç olduğuna değinen Uçar 3. Dünya Savaşı demenin ise doğru bir tespit olmadığını şu sözlerle vurguladı “Bu tespiti yapabilmek için, 1 ve 2. emperyalist paylaşım savaşlarının niteliğine göz atmak gerekir. Bu savaşların hepsi dünyasal ölçekteydi ve emperyalistlerin doğrudan içinde olduğu savaşlardı. Şu anda Filistin ortada, Rusya'daki gelişmeler ortada, ama aynı ölçekte bir savaş olduğunu söylemek zor. Bugünkü koşullarla o günkü koşullar arasında farklar var elbette. Bu tespiti yapıp ona göre konumlanan bir politik özne söz konusu değil. Bazı emareler var 3. dünya savaşıyla ilgili ama bugün var demek doğru bir tespit olmaz".
Emperyalistlerin bir savaş hazırlığı içerisinde olduğunu vurgulayan Uçar, "Ne yapmalı peki? Birisi barış mücadelesi. Türkiye'de önemli deneyimler var. Barış için Kadın Girişimi, Irak işgaline karşı barış faaliyetleri ve dahası. Türkiye-Kürdistan tarihinde önemli tarihsel deneyler var. Dikkat çekmek gereken bir nokta var. Bahçeli'nin el sıkışmasıyla başlayan ve İmralı görüşmeleriyle devam eden süreç için bunu söylemek istiyorum, büyük bir tasfiyeye karşı bunu söylüyorum, içeriksiz bir barış söylemi halkları pasifize eder. Barış istemek kadar doğal bir şey olamaz ama içeriksiz olursa bir anlamı olmaz. Çok büyük bir tasfiye hazırlığı içinde devlet. Halkı pasifize eden söylemlerden kaçınmak gerekir. Emperyalizme karşı mücadeleyle ve Türk sömürgeciliğine karşı mücadeleyle birleştirilmeli mutlaka." şeklinde konuştu.
Panelin son bölümü, forum şeklinde alınan sözler ve soru cevaplarla sona erdi.