Sokaklarda, meydanlarda, atölyelerde, fabrikalarda, okullarda, yaşamın her alanında devrim için mücadele veriyor, devrimi ilmek ilmek örmeye çalışıyoruz. Ancak bugün gençlik hareketine baktığımızda işçi gençliğin örgütlülüğünün yok denecek kadar az olduğu, öğrenci gençlik örgütlenmesinin çok zayıf kaldığı bir süreçten geçiyoruz.
Faşizmin saldırıları yoğun bir şekilde devam ederken bir yandan belediye seçimlerinde başkan olacakların ya özgürlüğü getireceği ya da tüm dertlerimizi çözeceği safsatalarıyla emekçi halk ve gençlik demagoji dolu burjuva demokrasisine kanalize edilmek isteniyor. Genel seçimlerde AKP'ye yaramasın diye politikalarını burjuva muhalefet düzeyine kadar indirgeyerek, halkı Kılıçdaroğlu'nun özgürlük perisi olduğu yalanlarının ardından başını kaldırmaz dediğimiz reformistler, belediye seçimleriyle sosyalist belediye yöneticiliği adı altında halkı utanmazca bir kez daha kandırabiliyor. Bahane hazır: “Halkın bilinç düzeyi bu, halk seçimlere gidiyor. Seçime gittiklerinde önlerinde üçüncü yolu açacak sosyalistleri bulmalılar.” Baştan söyleyelim: Halkın önündeki tek yol devrimdir. Halk kitlelerinin kapitalist düzenden hiçbir umudu ve güveni kalmadığı böyle bir dönemde halkın geri olduğunu iddia ederek, halkın düzeyinin de gerisine böyle düşüyor işte reformistlerimiz. Gençlik hareketini ele alacağımız bu yazımızda, öğrenci hareketi içerisinde etkin olan siyasetlerin bileşeni olduğu parti ve örgütlerin durumu işte bu şekilde. Ayrıca öğrenci hareketi içerisindeki gençlik örgütlerine baktığımızda da çok farklı sonuçlara ulaşmayacağız. Gençlik hareketine geçmeden önce belirtelim; biz seçimlerin bir araç olarak kullanılmasına karşı değiliz. Biz, işçi sınıfının bu düzene, yasalarına ve toplumun ihtiyaçlarını karşılayabileceğine olan güveninin olmadığı; burjuva meclisin, faşizmin işçi sınıfına yönelik saldırılarının komuta merkezi olduğu dönemlerde seçimlere karşıyız. Ve bugün reformlar mücadelesini amaç edinmiş ve devrimi, seçimlerde kitlelere giderken kullandığı araç olarak gören reformizme karşıyız.
Gençlik hareketine geldiğimizde ise gerek gençlik örgütleri, gerek gençlik hareketinin eylemlerine baktığımızda politik düzeyin “öğrenci hareketinin kabullendiği düzeye” yani kitlelerin düzeyine indirgendiği durum burada da söz konusu. İsimlerinin devrimci olduğu, devrimin konuşulduğu masada tozu dumana katan gençlik örgütleri, iş pratiğe geldiğinde kitlenin düzeyine inme, hatta öğrencilerin geniş kesimlerini korkutmamak ve yanlarına almak için bayrak, imza, devrimci söz dahi kullanmayarak ‘devrimcilik’lerinden vazgeçebiliyorlar. Sözümüz sadece bunu yapan siyasetlere değil. Genel olarak gençlik örgütleri eylemlerine baktığımızda birçok gençlik örgütünün tek bir politik hedefte ortaklaşması için herkese uygun ortak metinlerin çıktığı, uzaktan örgütlemesi daha kolay gözüken eylemler görüyoruz. Bu eylemlerde ortaklaşılması zor olduğu kadar güçlü eylemler örmenin öneminin (faşist saldırıların arttığı bu dönemde) çok fazla olduğunu vurgulamak gerek. Bu ortaklaşmanın önemiyle birlikte bugün gençlik örgütlerinin yaptığı eylemlerin politik içeriğine baktığımızda “kitlelerin düzeyine” indirgenmiş politikalarda ortaklaşıldığını görüyoruz. En geniş kitleleri kapsamak adına düzeyini kitlelerin düzeyinin aşağısına çekerek iyi bir eylem -ama devrimci eylem değil- örgütleyen hareketlere en uygun cevabı Lenin'in şu sözlerinde buluyoruz:
“... bayağı "devrimcilik"in geçerli bakış açısından, öğrenciler arasında ideolojik birliğin sağlanması bütünlüklü bir dünya görüşü gerektirmez, devrimci düşüncelerin çeşitli türlerine karşı "hoşgörülü" bir tutum ve herhangi belirli bir düşünceler dizisine olumlu bağlılıktan kaçınmayı isteyerek, onu, hatta dışarıda bırakır. Kısacası, bu siyasal ukalaların gözünde, ideolojik birlik (tabii ki, görüşlerin genişliği ne pahasına olursa olsun ve derhal birliğin önemi vb. hakkında harcıalem sözlerle az ya da çok ustalıkla gizlenen) ideolojik ilkelerin belirli bir yokluğunu gerektirir.” (V. İ. Lenin-Stalin, Komsomol ve Parti, s. 9)
Evet, iyi bir eylem örgütlemek için Lenin'in de dediği gibi “ideolojik ilkelerin belirli bir yokluğu” gerekiyor. Ve bugün gençlik örgütlerine baktığımızda ise bunun birçok örneğine rastlamak çok zaman almayacak bir iş olacaktır. Komünistlerin görevi kitlelere öcülük etmek, onlara öncü müfrezesinin ileri politikalarını götürmektir. Öncü müfrezeden ve ileri politikadan yoksun her hareket gibi bu hareketler de ya kitle içerisinde eriyor ya da bağımsız öğrenci hareketlerini eleştirerek küçük-burjuva dar görüşlülükleriyle yerinde sayıklayarak o hareketin gelişme evrelerini görmezden geliyor. Kafalarında sınırladıkları eylem şablonuna uygun gelen bir hareket olduğunda da öğrencilerin en geri hatta dinci-gerici, karşı-devrimci kesimleriyle dahi ortaklaşabiliyorlar (Yıldız Teknik Üniversitesi’nde tekbir çeken dincilerle beraber Filistin eyleminde ortaklaşıldığı gibi).
Biz eylem değil devrim örgütlüyoruz. Ve sayımız kaç olursa olsun, kitlenin örgütlülük düzeyine bakmadan onlara devrimci politikayı götürecek ve öğrencilerin ileri kesimlerini devrimci saflara davet edeceğiz. Öğrencileri devrim saflarına davet ettiğimizde hızla akın akın devrim saflarına gelmeyebilirler, hatta bizden uzak durmak isteyebilirler; ama şunu çok iyi bilerek yılmadan çalışacağız. Öğrenci hareketi, işçi sınıfının sosyalizm kavgasında kendisini sosyalizmin zaferi için devrim saflarına katacak birliğini tanıyor ve ihtiyaç duyduğunda ona ulaşacaktır.
Biz Deniz Gezmişlerin bıraktığı bayrağı zaferle buluşturmaya baş koymuşuz!
Denizlerin Yolunda Devrimci Öğrenci Birliği Saflarına!
T. Uğur Özgür
Z.K.Genç yoldaş Dergisinin 3. sayısından alınarak yayınlanmıştır.