Bugün çevremizde gördüğümüz binaların, konutların ve gökdelenlerin her birinin bir hikayesi var. Her bir konutun altında ezilen yüzlerce inşaat işçisi, her binanın yükselişinde yüzlerce işçinin eli, her konutun altında en az bir işçinin mezarı var. İnsanlık barınmak için elindeki taş ile bir dağın içine senelerce oyuk açmak için uğraşan ilkel insana ve bugünün fedakar inşaat işçisine çok şey borçlu. Kapitalizm ise bize koca bir hayat ve gelecek borçlu!
Dört bin küsür yıl geçmiş, ilk piramidin yapımının ardından... Bilim ve teknolojinin imkan verdiği ölçüde ve binlerce köleyle yapılmış bu Mısır Piramitleri. Arkasında, hayranlık bırakacak bir mimari yapı ve binlerce kölenin ölümünü bırakmış. O günün teknolojisi ve bilimin gelişmişlik düzeyi bu kadarına el veriyordu. Peki ya bugün?
Teknoloji ve bilimin geldiği düzey ve türlü iş makinelerinin var olduğu bugün; bunca teknolojik alet, "işçi"lerin iş başında ölmemesi için alınabilecek türlü tedbirler... Mısır Piramitlerini yapmıyor modern köle, 21. yüzyılın binalarını yapıyor. Peki nasıl oluyor arkadaş? Hala daha işçiler ölüyor! Nasıl oluyor da Finans Merkezini yapmak için milyonlarca dolarla oynayan sermayedarların, bir işçinin ölmemesi için tedbir alması bu kadar zorlaşıyor. Hani o kadar ihtilal yapmıştık beraber. Hani artık özgürdük. Hani artık kendimiz için çalışıyorduk. Benim dedem sahibi için çalışıyordu ama... En azından barınacak yeri, beslenmesi, giyinme hakkı vardı. E biz kalkalım 16. yüzyılda o kadar ihtilal yapalım ‘beyfendiler’ için... O kadar özgürlük kazanalım... Sonra da özgürlük, firavunun yaptıklarının süslü kanunlarla gizlenmesi olsun. Allah razı olsun cidden kendimiz çalışıyoruz.
Kendimiz için çalışıyoruz ama patron alıyor tüm emek gücümüzün karşılığını. Bir de buna "ben köle sahibi gibi direkt almıyorum hakkınızı" dememek için artı-değer diyorlar. Kendimiz için ama tüm hayatımızı, ay sonunu getirme yani "ev kirasını, faturaları ödeyecek miyim?", "karnımı doyurabilecek miyim?", "bu kış 6 ay taksitle mont alırsam ödeyebilecek miyim?" derdiyle yaşıyoruz. Yav tarih sen nelere kadirsin? Bu "modern" zamanda firavunun adaletini aratıyorsun.
Adalet önemli bir şey yani. Biz işçiler için adaletin olmaması üzüyor insanı. Adalet mülkün temelidir sonuçta. Bugünün adaleti de burjuvazinin kendi adaleti. Adaletin temeli neyden yapılıyor biliyor musunuz? Yalnızca çimento, tuğla, demir, iş makineleri sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Adaletin temelini atarken ölen binlerce inşaat işçisi... İşçi güvenliğini sağlamak için ayrılması gereken paradan daha az değer gören inşaat işçileri... O harç, işçilerin kanıyla yoğruluyor. O tuğla geleceğimiz ve hayallerimiz üzerine konuyor.
Bu sektör ağır bir sektör. Genç işçilere, taze güçlere ihtiyaç duyar. O yüzden yoğunlukla biz genç işçiler çalışıyoruz. Açlık; kapısı sürekli açık, kucaklayarak karşılıyor bizi her zaman. Üniversiteler ve liselerin kapısı ise kapanmış çoktan bizlere. “Eve artık senin de ekmek getirmen gerek” dendi. Biz de hem eve ekmek getirelim, hem de olmayan adaletin temelini atalım dedik öyleyse. Sonra öğrendik gerçeği. Türkiye'de adaletin temeli; inşaat işçisinin çalınan alınteri, geleceği, hayalleri ve ölü bedenleri üzerine atılmış.
Marx demiş ya sadece iki sınıf var! Birinin adı burjuvazi ötekinin proletarya. Proletarya sürekli üretim yapacak, burjuvazi de proletaryanın emek gücüne el koysun, onun ürettiği şeyleri alıp satsın, hatta satma işini dahi proletarya yapsın ki, burjuvazi sadece parayı cebine koysun. Vursun kırbacı; polisiyle, ordusuyla, tankıyla, topuyla "yav arkadaş dünyayı biz kendi ellerimizle yaratıyoruz, yiyeceği, içeceği, binaları, arabaları... ama ne karnımız doyuyor ne kafamızı sokacağımız doğru dürüst bir yer var" diyene.
Vefa yoldaş anlatmıştı bir kere, Spartaküs diye birini. Bu Spartaküs de iyi biri. Adaletli yani. Adalet anlayışı öyle mülk üzerine falan da değil. Hatta mülkü bile olmayan köleler için adalet istiyor. Neyse, anlattığından hatırladığım kadarıyla bu Spartaküs iyi bir gladyatörmüş. MÖ. 70'li yıllarda gladyatörler ve köleler arasında örgütlenip köle sahiplerine ve Roma İmparatorluğuna karşı isyan başlatmış. Hatta direkt savaş başlatıyor. Roma İmparatorluğunun karşılaştığı en şiddetli savaşlardan biri oluyor bu. Öyle işte...
Ne insanlar var değil mi ? Özgürlük için savaşanlar ve kölece yaşayanlar. Herhalde sınıflı toplumlarda ezilen sınıfların ortak yönlerinden biri de bu. Bilimin gelişmediği, insanların barbarca yaşadığı dönemde bile hep birileri baş kaldırmış. Hep birileri kaderi köşeye itip, geleceğini kendi belirlemeye çalışmış. Spartaküs köleci dönemde yaşadı. Ondan sonra feodalizm ve kapitalizm geçti. Sosyalizm diye hakkaniyetli bir sistem ortaya çıktı. Ancak Spartaküs, bugünün insanına bile örnek olacak bir yol gösterdi bize: Örgütlülüğün ve mücadelenin gücünü gösterdi.
Genç Bir İnşaat İşçisi