Bir insan için belki de en zor şey, yanı başında toprağa düşen bir yoldaşının ardından yazmak. Hele de bu Murat ise...
Murat’ı anlatmak, bütün yönleriyle tanıtmak; onun kişiliğini, yiğitliğini satırlara sığdırmak mümkün mü hiç! Onu biraz daha yakından tanıyanlar, bunun mümkün olmadığını hemen söyleyeceklerdir.
Yine de Murat’ı anlatmak, onu kendinden sonraki kuşaklara tanıtmak; örnek alabilecekleri bir kişiliği onlara tüm yönleriyle tanıtmak gerekiyor. Bu, O’nu tanıyanların, bizim, bizden sonraki kuşaklara karşı görevidir, görevimizdir. Çünkü bunu yapmamak, gelecek kuşakları Murat’la ilgili bilgiden yoksun bırakmak, onlara yapılabilecek en büyük haksızlıktır. O’nu yakından tanımış olmayı bir ayrıcalık olarak kendimize saklayamayız.
Evet, gerçekten de onu tanımış olmak, O’nunla uzun yılları gün gün paylaşmış olmak bir ayrıcalıktı bizim için. Bu ayrıcalığı genç devrimci kuşaklarla paylaşmak, örnek almaları gereken tepeden tırnağa komünist, boydan boya cesaret ve yiğitlikle yoğrulmuş kişiliği tanımalarını sağlamak, devrime karşı bir görevdir aynı zamanda.
Tek tek özellikleri sayarak Murat’ı anlatmak, anlatmaya çalışmak; Murat’ı bu özelliklerin toplamı olarak tanımlamak, O’na yapılacak en büyük haksızlıktır. Dahası, genç devrimci kuşakları eşsiz bir örneğin bilgisinden yoksun bırakmak anlamına gelecektir. Cesaret, yiğitlik, görev adamlığı, görevde titizlik, yaratıcılık, disiplin, devrime, partiye ve yoldaşlarına bağlılık; bütün bu özelliklere sahip olmanın getirdiği özgüvenin sonucu alçak gönüllülük vb. vb; bunların hiçbiri ya da birkaçı Murat’ı anlatmaya, tanımlamaya yetmez. Murat, bütün bu özelliklerin toplamı değil, bileşkesidir.
Yaşamına ilişkin şu somut özellikler, onu genç devrimci kuşaklara tanıtmada ipucu olabilir diye düşünüyoruz. Örneğin, Murat’ın yaşamında “imkansız”, “olanaksız” vb. sözcüklere yer yoktu. Zindan yaşamında, maddi ve teknik olanakların en kısıtlı olduğu; koşulların bizim için son derece zorluklar içerdiği bir dönemde Murat, yaratıcılığı, ilişki kurmadaki ustalığı ve engel tanımazlığıyla kısa sürede pek çok teknik ve maddi olanağı yarattı. Öyle ki, on yılların zindan birikimine sahip siyasi yapıların elde edemedikleri olanakları Murat, iki-üç yıl içinde elde etti.
Kimileri için görev adamı olmak başlı başına bir özelliktir. Murat için, “görev adam”lığı yetersiz bir kavramdı. O, “görev adamı”ndan çok daha öte bir kişilikti. Örneğin, O, toplantıya mı katılacak, mutlaka ön hazırlığını yapmış, önerilerini not etmiş, yapılacak işlere ilişkin ayrıntılı planını oluşturmuş olarak gelirdi. O’nun bu çalışkanlığı ve disiplini, tüm yoldaşların işlerini kolaylaştırırdı. Herkes bilirdi ki, Murat’ın katıldığı toplantı mutlaka verimli bir şekilde sonuçlanırdı.
Murat, hiçbir alanda görev ve sorumluluk üstlenmekten kaçınmazdı. Sosyal etkinliklerden askeri işlere; koğuşun komün yaşamının sorumluluğundan dışarıdaki mücadeleye ilişkin görev ve sorumluluklara kadar, akla gelebilecek her alan ve konuda en önde yer alırdı. Öyle ki, pek çok konuda başka siyasi yapılar dahi, O’nun kendileriyle ilişkili görev ve sorumluluk üstlenmesine itiraz etmezlerdi. Çünkü, Murat’ın hiçbir şekilde haksızlık yapma, bencil düşünme durumuna düşmeyeceğinden emindiler.
Murat, partiye bağlılıkla bencil düşünceyi hiçbir zaman karıştırmamıştır. Partiye bağlılık adına küçük, dar ve bencil çıkarların peşinde koşmayı O, her zaman dar kafalılık olarak görmüştür. Uzak görüşlü olmak ve ilkeli davranmak, O’nun için bir yaşam biçimiydi.
Zindanda günlük yaşamın tırtıklayıcı, yıpratıcı küçük küçük sınavlarından olduğu gibi, büyük olayların sarsıcı sınavlarından da başarıyla çıkmayı bilmiş, komünist bir kişilikti Murat. 19 Aralık katliamı işte böyle bir sınavdı. Sadece zindanlarda değil, bütün toplumsal yaşamda sarsıcı bir etki yarattı 19 Aralık katliamı.
Murat yoldaş, bedenin bedenle çarpışması biçiminde geçen bu kanlı çarpışmada, en ön saflara fırlayarak sınavını başarıyla verdi. İlk kurşun sesiyle birlikte ateş hattına koştu. Ateş yağmuru altında ilk barikatın kuruluşunda en önde yer aldı. Birinci barikat düşman tarafından ele geçirilince, ikinci barikatı kurdu. Geri çekilmek zorunda kaldığımızda, üçüncü barikatı yoldaşları ve siper yoldaşlarıyla birlikte kurarak düşmanı oyaladı. 19 Aralık katliamı, Murat yoldaşın gerçek bir komutan, gerçek bir savaşçı özelliklerine sahip olduğunu ortaya çıkardı.
Dışarıda O’nu eylem içinde tanıyanlar ve zindanda O’nunla birlikte sayısız çalışmada bulunanlar, Murat yoldaşın nasıl yiğit ve cesaret dolu bir kişiliğe sahip olduğuna tanık olmuşlardır. O, son anlarına kadar bu özelliklerine uygun hareket etti, öyle yaşadı; öylece öldü. Vurulma anı da, bir siper yoldaşının yardımına koşarken karşısına çıktı. Havalandırma denen bahçede gaz bombalarından etkilenen bir siper yoldaşının yardımına koştuğu için geride kaldı, koğuşa giremedi. Düşman, Murat’ı işte orada yakaladı ve kullanımı yasak mermilerle vurdu.
Son nefesini verirken bile Murat, Partisini, yoldaşlarını düşünüyordu. Saatlerce yaralı kaldığı için, tükenen gücünün son parçasını yoldaşlarını düşünürken harcadı. Son cümlesi, “Yönetici yoldaşı ve yaralı yoldaşları koruyun” oldu.
Muratımız kahramanca yaşadı, kahramanca öldü. Mücadelesi, anıları ve kişiliği bize daima yol gösterecektir
Yeni Evrede Mücadele Birliği Dergisi, 10-24 Aralık 2003 tarihli 5. sayısında yayınlanmıştır