Bakırköy Zindanı’ndan leninist bir kadın tutsak olan Zuhal Sürücü’nün 6 Kasım 2022 tarihinde Adil Okay ve Görülmüştür ekibine yazdığı mektubunu paylaşıyoruz:

Merhaba Adil Abi,

2000 öncesi yıllarda TEM’de 15’er gün gözaltında olurduk sıkça. Hiçbir şeyin verilmediği, zamanın belirsiz olduğu, bazen çook uzun bazen çok kısa gelen günler. O günlerde sorgu aralarında beklerken, içme suyunun üzerinde yazan her bir satırı ezberlediğimizi hatırlıyorum. Diyeceksiniz ki nerden aklına geldi bunlar, sizin kartınızı aldığım zaman da yine o günleri anımsatan koşullarda oluşumuzdan. Yolladığınız kartın her bir detayını ezberledim neredeyse :)

25.10.2022 tarihinde Hapishane İdaresi “kısımı arama”ya geldi. Ellerinde siyah büyük çöp poşetleri ve kamera ile. Ne yapıyorsunuz dedik, bütün kitap ve defterlerimizi “incelemek için alacaklarını” söylediler. Gerekçe sorduk “Bakanlık talimatı” dediler. Kişisel eşyalarımızın koğuşta aranmasını istedik, dinlemediler bile… Tabi aslında diyalog gibi anlatıyorum, ama diyalog yoktu. Bizim tüm kitaplarımız, defterlerimiz, radyolarımız, masa, sandalye ve ders kitaplarımız, tüm kırtasiye malzememiz, fotoğraf ve mektuplarımız… tek bir boş kağıt parçası kalmayacak denli poşetlere doldurulurken geçen, arada uçuşan kelimeler cümleler… İdarenin bu yaklaşımını protesto ettiğimiz için de koğuştan sürüklenerek hücrelere götürüldük. 4-4,5 saat kadar hücrelerde tutulduktan sonra koğuşa getirildiğimizde, hiçbir şeyimiz kalmamıştı. Ranzalar, TV ve yataklar dışında bomboş bir koğuş… Bu olaydan 2 gün sonra geldi kartınız.

Bu iki gün ne yapacağımızı bilemedik. Hiçbir tutanak tutulmadan yılların emeği çalışmalarımız, kitap ve defterlerimiz yoktu. Evlat acısı gibi derler ya öyle oturdu içimize… Yaşar Kemal 60’larda cezaevindeyken kitap vermemişler, bu sorunla uğraşırken bir de yazı yazmış. O yazıdan aklımda kalan “kitapsız insan ölür” diyen cümlesi (bire bir olmayabilir ama içerik buydu) Şimdi tüm hapishanede kitaplar tane ile iki ayda bir 7 ila10 arasında veriliyor… Bize de iki ayda bir 7 kitap sınırı koyuldu. Devrimci tutsakların düşünsel canlılığını yok etmenin daha ala bir yolu bulunsa hevesle uygulanır. -Dışardaki hapishanenin duvarları her gün fersah fersah yükseltilirken, içerdeki hapisanenin tecridi de sınırları zorluyor-

Görüş saatimiz koşullar mevcut olmasına rağmen 35 dakika hala- Yıllardır hiçbir sosyalist yayını alamadığımız gibi, kültür sanat dergilerini de alamıyoruz- Bu son aramadan önce 21 Ekim günü de dikişli ve şişme mont yasak deyip (daha doğrusu önce alıp, sonra deyip) yelek ve montlarımızı topladılar. Önceden haber verip, “ya biz bunları size verdik ama şimdi yasaklanıyor, yerlerine yenisini temin edin” bile demek yok. Kışın başında montsuz kaldık. Bu konuyla ilgili suç duyurusu yaptık savcılığa. Pek çok fiili uygulamanın “eziyete, zalimane biçime” dönüştürülmesi üzerine ceza infazında temel ilke madde 2/2’yi kim dikkate alıyormuş göreceğiz.

Burjuva hukuktan beklentimiz yok elbette. Kimsenin hukuk taktığı yok zaten. “Gücü gücüne yetene” denir ya halk arasında, o hesap- Orman kanunları işliyor ve biz bu ormanda emekçilere güveniyoruz. Biz içerde ve dışarda aynı koşullardayız. Sorunlarımızın kaynağı ortak ve ortak çıkarlara sahibiz. Daha güçlü, daha aktif bir dayanışma için İran halklarının geçtiği ve şimdi onları devrime ikna etmiş olan kanlı yollardan geçme gereği olmadan, yolun başında omuz omuza olmayı umuyorum.

Hapisane idaresi hepimize ucu hücre cezasına çıkan bir disiplin soruşturması açtı. Biz bu süreci lehimize sonuçlanmaz ise AYM ve AHİM’e kadar taşıma niyetindeyiz. Sesimiz duyulsun istiyoruz. -Hiçbirimizin hiçbir yerde yalnız olmadığının bilinmesini istiyoruz-

Sevgili Adil Abi, 4 Kasım’da alınan eşyalarımın yalnızca boş defter, A-4 kağıt ve adıma gelmiş mektuplar ile resmi belgelerimin bir kısmı ancak verildi. Karikatür çalışma dosyam, çizimlerim hala verilmedi. Ne kadarı da verilir bilmiyorum. Bu nedenle size hazırladığım çizimleri yollayamıyorum. Sonra yeniden hazırlarım. Kaba bir tükenmez kalemle ne kadar estetik olursa artık.

Stuttgart’taki serginin fotolarını görmeyi çok isterim eğer mümkünse. Umarım beklediğiniz gibi olmuştur.

Buradaki tüm arkadaşların sevgi ve selamlarını yolluyorum. Şiir kitaplarım ve defterlerim yok ama hafızamdaki birkaç dizeyle bitireyim:

“Yasaklanmadı açlık-yokluk

Yasaklanmadı ölmek-öldürülmek

Yasaklanmadı savaşlar

Ama yasaklandı kitaplar”

Sanırım Brecht’in şiiri. Eğer hafızamın eksiği varsa affola!

NOT: Kafesin hikayesini unuttum! Eskiden madenciler bülbül ya da kanarya indirirmiş madene. Gaz sızıntısı varsa kuş ölür, madenci kaçarmış…

Sevgiler

Zuhal SÜRÜCÜ

Kadın Kapalı Hapishane B-6

Bakırköy/İSTANBUL