ABD şirket medyasında yankılanan Fransız propagandası Malcolm X'in ünlü sözlerini hatırlatıyor: “Eğer dikkatli olmazsanız, gazeteler baskı gören insanlardan nefret etmenizi ve baskı yapanları sevmenizi sağlayacaktır.”

Fransa, bağımsızlık yanlısı yerli Kanak gençlerinin önderliğindeki halk ayaklanmasına yanıt olarak, denizaşırı toprağı Yeni Kaledonya'ya halihazırda mevcut olan 1.700 polis ve askeri personele ek olarak bin asker daha konuşlandırdı. Fransız jandarmaları, olağanüstü hal ilan edilmesi ve sokağa çıkma yasağı uygulanmasının ardından yedi kişiyi öldürdü ve yüzlerce kişiyi tutukladı.

Başkent Nouméa'ya ve havaalanına giden ana arterler barikatlarla kapatıldı. Avustralyalı ve Yeni Zelandalı turistler evlerine kapandı ve Nouméa'nın zengin bölgelerindeki Fransız yerleşimciler işyerlerini korumak için silahlandı.

İsyan, haftalar süren büyük gösterilerin ve Fransız parlamentosunun ülkenin yerli nüfusunun oy gücünü daha da tasfiye edecek ve bağımsızlığı geciktirecek bir anayasa değişikliğini küstahça kabul etmesinin beslediği artan hayal kırıklıklarının ardından geldi.

Fransız burjuvazisi acil krizi güç kullanarak geçici olarak çözebilirse de -ki bunu göreceğiz- bu bir pirus zaferidir.

İsyanı bastırmak, öfkeyi körükleyen temel nedeni çözmeyecektir: zengin Fransız nüfusu ile Kanak halkı arasındaki derin ekonomik uçurum ve Yeni Kaledonya için çözülmemiş ve acı egemenlik ve bağımsızlık sorunu.

Bu yazının kaleme alındığı 23 Mayıs tarihinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Silahlı Kuvvetler Bakanı Sébastien Lecornu Yeni Kaledonya'ya inmiş ve bazı sınırlı uçuşlar da turistleri götürmüştü. Macron, Kanak karşıtı anayasa değişikliğinin uygulanmasını erteleyeceğini söylerken (erteleme sadece geçicidir), Fransız askerlerinin “gerektiği sürece” kalacağını açıkladı.

Söz konusu olan, Fransa'nın işgal güçlerinin takımadalarda ne kadar kalacağıdır.

Son Olayların Ardındaki Temel Faktörler

Kabaca, New Jersey büyüklüğündeki takımadalar, dünyadaki nikelin üçte birini üretiyor ve dünyadaki toplam nikel rezervlerinin yaklaşık %11'ine sahip. GlobalData'ya göre, 2023 yılında küresel olarak 3,3 ton nikelin 193.600 tonunu üretti. Nikel, elektrikli otomobil endüstrisi için batarya üretiminde kilit öneme sahip.

Yerel nikel endüstrisi, nikel madenciliği iştirakinde %60'lık bir paya sahip olan Fransız Eramet şirketinin hakimiyetindedir. Tesla da Yeni Kaledonya'nın nikel üretimine girme çabalarına dahil olmuştur. Bu endüstriyi kimin kontrol ettiği ve çevresel etkileri Kanak halkı için en önemli sorun olmaya devam ediyor.

Batılı kapitalist çıkarlar için bir o kadar önemli ve stratejik olan şey ise, Yeni Kaledonya'nın Hint-Pasifik bölgesinin ortasındaki konumu; kelimenin tam anlamıyla Avustralya'nın arka bahçesinde, ABD ordusu tarafından devriye geziliyor ve Çin'in Kuşak ve Yol girişimine karşı Batılı kapitalist entrikaların hedefinde.

17 Mayıs tarihli Reuters makalesi her şeyi açıklıyor: “Analistler, Yeni Kaledonya'daki Fransız müdahalesinin Çin'e yardım etme riski taşıdığını söylüyor.” Fransız ve yandaş politikacılar Çin kartını yüzsüzce oynadılar. Sağcı bir politikacı olan Xavier Bertrand, Yeni Kaledonya'nın “ya Fransız olarak kalacağını ya da Çinlileşeceğini” söyledi. Macron da daha az açıktan olsa da aynı mesajı verdi.

Fransa'nın aralarında Pointe Chalaix Deniz Üssü'nün de bulunduğu üç askeri üssü ve Paul Klein Hava Üssü'nde de hava ve deniz kuvvetleri bulunuyor. Fransa 2022 yılında Chaleix deniz üssünde yeni bir rıhtım inşa ederek Pasifik'teki askeri gözetleme potansiyelini arttıracağını duyurdu.

Dünya Savaşı sırasında, ABD emperyalizmi Japonlara karşı mücadele ederken, devasa bir deniz üssü inşa etti. ABD emperyalist dünyanın “baş köpeği” haline geliyordu ve Fransa'nın rızasını alma zahmetine bile katlanmadı. Ayrıca ABD, takımadaları Japon esirler için bir kamp olarak kullandı.

Başbakan Pierre Messmer'in 1972 yılında yaptığı şu açıklama Fransa'nın yönetici elitinin sömürgeci niyetini açıkça ortaya koymaktadır:

“Kaledonya'daki Fransız varlığı, dünya savaşı dışında, ancak yerli halkın milliyetçi talepleri ve Pasifik'teki diğer etnik topluluklardan birkaç olası müttefik tarafından desteklenerek tehdit edilebilir. Kısa ve orta vadede, Fransa anakarasından ya da denizaşırı bölgelerden Fransız vatandaşlarının kitlesel göçü, toplulukların sayısal oranını koruyarak ya da geliştirerek bu tehlikeden kaçınmayı mümkün kılmalıdır. Uzun vadede ise yerli milliyetçi talepler ancak Pasifik kökenli olmayan toplulukların çoğunluğu temsil etmesi halinde önlenebilecektir.” (Bu politikanın 1970'lerdeki nikel patlamasıyla aynı döneme denk geldiğini unutmayın).

Yeni Kaledonya'daki bu olaylar, Fransa'nın Orta Afrika ve Sahel'den çıkarıldığı Afrika'daki fiyaskosunu takip etmektedir.


'Demokrasi' Demokratik Olmaktan Başka Bir Şey Olduğunda

15 Mayıs'ta Fransa Ulusal Meclisi, Yeni Kaledonya'nın bağımsızlık yanlısı referandumları ve eyalet seçimleri için seçmen listesini “dondurarak” son 10 yıl içinde göç etmiş Fransız vatandaşlarının oy kullanmasına olanak tanıyan bir anayasa değişikliğini oyladı.

Haziran sonunda Fransa parlamentosu tarafından onaylanması halinde, 1980'lerde yaşanan ve 19 Kanak aktivistin Ouvéa'da Fransız ordusu tarafından acımasızca öldürülmesini (Mayıs 1988) de içeren yoğun ve kanlı mücadelenin ardından kabul edilen 1998 Noumea Anlaşması çöpe atılmış olacak. Anlaşmanın amacı, bağımsızlığa giden yolu açmaktı ve nüfusun %72'si tarafından onaylanmıştı.

Ana bağımsızlık partilerinden biri olan Kanak ve Sosyalist Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLNKS) Fransız parlamentosunun oylamasını derhal kınadı. Kanak halkının boğazından aşağı itilen yeni anayasa değişikliği önerisi, nüfusun yaklaşık %44'ünü oluşturan Yerli oylarını tasfiye edecek.

Porto Riko ile paralellikler var. Porto Riko halkı, zengin toprak gaspçılarına ve soylulaştırıcılara yol açmak için anavatanlarından sürülmektedir. Yeni Kaledonya'da Fransız vatandaşlarının göçü, yerli Kanak oylarının gücünü zayıflatma tehdidini giderek arttırmaktadır. Fransa'nın son eylemi, bu süreci hızlandırmaktadır.

Fransa'nın kuralları tek taraflı olarak değiştirmesi, bağımsızlık yanlısı güçlerin yeni bir referandumu kazanabileceği korkusuna dayanmaktadır. Daha önce üç referandum yapıldı; ilk ikisi bağımsızlık yanlılarına daha yakındı.

Tüm büyük Kanak bağımsızlık grupları 2021'deki üçüncü referandumu boykot etti. Her kesimden Kanak liderleri erteleme talep etti, ancak Macron bunu reddetti. Koronavirüs, yas gelenekleri siyasi faaliyetleri yasaklayan Kanak topluluklarında yıkıcı bir etki yarattı.

Yeni bir referandum, yerleşimci Fransız yanlıları ve Fransız hükümeti için potansiyel bir yenilgi anlamına gelebilir.


İsim Takma, Tiktok Ve Azerbaycan

Fransız yetkililer, son protestoların düzenlenmesinde etkili olan çatı grup Saha Eylemleri Koordinasyon Hücresi'nden (CCAT) “mafya” olarak bahsederek isim takmaya tenezzül ettiler. Yerli seçmenlerin haklarından mahrum bırakılmalarını “demokratik” olarak nitelendirirken, TikTok'u Kanak dostu olduğu için kapatırken ve Azerbaycan'ın Yeni Kaledonya'daki ayaklanmaya karıştığı yönündeki ipe sapa gelmez suçlamaları yayarken hiç vakit kaybetmediler.

Bu iddiaları Fransa İçişleri Bakanı Gerard Darmanin ortaya attı. Kanıtı ise Kanak liderlerinin Türkiye'de Azerbaycan güçleri tarafından düzenlenen “Sömürgecilikten Kurtulma” başlıklı bir konferansa katılmış olmaları: Rönesans'ın Uyanışı” başlıklı konferansa katılmış olmalarıdır.


Fransız Sömürgeciliği Ve Soykırım

Napolyon, 1853 yılında bir kalem darbesiyle, Yeni Kaledonya'nın yerli adı olan Kanaky'nin Güney Denizi takımadalarını ilhak etti. (İngiliz Kaptan James Cook adalara İskoçya'nın geleneksel adı olan Kaledonya'nın adını vermişti).

Amaçları arasında Fransızların bölgeyi Avustralya'dakine benzer bir ceza kolonisi kurmak için kullanması da vardı. O dönemde Kanaky adalarında tahminen 40.000 ila 60.000 Kanak yaşamaktaydı.

Bunu Kanak halkının acımasızca köleleştirilmesi izledi. Yerli halklar toplanıp zorla rezervasyonlara yerleştirildi, toprakları çalındı ve gelenekleri ayaklar altına alındı. Kanak halkı Avustralya, Kaliforniya, Kanada ve Güney Afrika gibi yerlerde köle olarak çalıştırıldı.

İlk olarak Avustralyalı yerleşimciler ve köle tüccarları tarafından başlatılan ve “karakuşlama” adı verilen iğrenç bir uygulama, yerel halkı zorla ve hileyle toplayarak, insan yüklerini Avustralya ve diğer adalardaki şeker plantasyonlarına taşıyan gemilere zorla çalıştırılmak üzere bindirdi. Kanaky'de çok sayıda çocuk kaçırıldı. Buna ek olarak, yerleşimciler hastalıkları da beraberinde getirdi. 1920 yılına gelindiğinde, takımadalardaki yerli halkın sayısı yaklaşık 20.000'e düşmüştü.

Fransa'nın ceza kolonisine nakledilen gruplar arasında Paris Komünü'nün 4.500 üyesi de vardı. 1871'de Fransız ordusu 25.000'den fazla komünarı katletti; 35.000'den fazlasını tutukladı ve üçte biri askeri mahkeme tarafından mahkum edildi - diğerleri Yeni Kaledonya'ya sürüldü. Dört aylık deniz yolculuğu boyunca kafeslere kapatılan komünarların koşulları çok ağırdı; daha sonra kurak Docus yarımadasında tecrit edildiler.

1878 yılında, komünarların Fransız Ceza Kolonisine atılmasından sadece beş yıl sonra, müttefik Kanak halkları sömürge yerleşimlerine saldırarak karşılık verdi. İki gün içinde gerçekleştirdikleri sürpriz saldırıda yerleşimcileri öldürdüler, araziyi tahrip eden Avrupa'dan getirilen hayvanları katlettiler ve ekinleri yaktılar. Fransızlar da buna misillemeyle ve aylarca süren bir tırmanışla karşılık verdi.

Acı bir ironi olarak, Fransız zulmüne ve eşitsizliğine karşı savaşan, kendilerini sosyalist olarak gören, sömürülen işçiler ve yoksullar olan bu aynı kahraman komünarlar, monarşist liderliğindeki Fransız sömürge otoritesini desteklemek için silahlandılar.

Daha büyük bir canavarın, beyaz üstünlükçü emperyalizm ve burjuva milliyetçiliği ideolojisinin pençesine düşmüşlerdi. Yerli halkın vahşiler olarak şeytanlaştırılması ve Fransızların Polinezyalıları “beyaz” ve Melanezyalıları “siyah” olarak etiketleyen ve Kanakları sömürgeleştirilmiş insanların en aşağısı olarak sıralayan ırksal bir ikilik inşa etmesi, bu akıl almaz sapmayı körükleyen zehirli içecekti.

Uluslararası alanda saygı duyulan bir komünar olan Louise Michel direndi. Gizlice korsan olarak aldığı kırmızı Komün atkısını ikiye böldüğü ve Fransız sömürgecilere karşı savaşa giden Kanaklara verdiği bildiriliyor. Bugün emekli maaşları ellerinden alınan Fransız işçiler onun örneğinden ders almalıdır.

Kanak ve Sosyalist Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin öldürülen lideri Jean-Marie Tjibaou'nun oğlu Joël Tjibaou, “Ülkemizi gördüğünüzde neden bağımsızlık için savaştığımızı anlıyorsunuz” diyerek meseleyi kristalize etti. “Beyaz insanlar buraya geldi, topraklarımızı çaldı, geleneklerimizi çaldı, bize saygı duymuyorlar.”

Çeviri Kolektifi

Struggle-La Lucha’dan çevrilmiştir.