HBDH Yürütme Komitesi 25 Kasım dolayısıyla bir açıklama yaparak, Mirabal kardeşlerin mücadelesini büyütme çağrısı yaptı.
25 Kasım 1960’da, Dominik’te üç savaşçı kadın, Trujillo Diktatörlüğü’ne karşı vermiş oldukları mücadeleden dolayı katledildiler. Ama bu üç savaşçı kadının yani Mirabal Kardeşler’in katledilmesi bir son değil aksine tüm dünya kadınlarına bir mücadele perspektifi, tarihsel başkaldırışa yeni bir aşamada devam çağrısıydı. Ve dünya kadınları bu çağrıyı cevapsız koymayarak, şiddetin ve baskının olduğu her yerde mücadeleyi yükselterek ses oldular. Bugün de daha güçlü cevap olmaya devam ediyorlar. Kadınların özgürlük arayışı büyük bir kararlılıkla sürüyor, dayatılan yaşama ve sınırlara itiraz inatla büyüyor.
Dünyanın dört bir yanında erkek egemenliğine, kapitalizme, faşizme ve emperyalizme karşı isyan bayraklarını kuşanıp toplumsal mücadelenin en ön saflarında yer alıyor kadınlar. Erkek egemen sistemin dayattığı kölece bir yaşama biat etmek yerine, özgürlük eylemine sarılıyor ve erkek egemenliğinin korkularını büyütüp, direnişe duruyor kadınlar.
Dünya çapında kadınların kazanılmış haklarına dönük saldırıların, cins kırımına dönüşen katliamların, şiddet ve baskının, emek ve beden sömürüsünün katmerleşerek devam ettiği; Türkiye’de ve Kuzey Kürdistan’da da AKP-MHP faşist iktidarının kadınlara karşı geliştirdiği özel ve sistematik saldırıların boyutlandığı bir süreçten geçiyoruz. Ekonomik ve siyasi krizin derinleştiği bu süreçte, AKP-MHP faşizmi, iktidarını sağlamlaştırmak ve krizin faturasını işçi-emekçi halklarımızın sırtına yüklemek için her geçen gün yeni bir saldırı furyasıyla dikiliyor halklarımızın karşısına. AKP-MHP faşist iktidarı, işçi ve emekçilere, Kürtlere, Alevilere, gençlere, kadın ve ezilen cinsel kimliklere karşı topyekün bir savaş sürdürüyor. En ufak bir tepki ve itirazı şiddet ve baskı yoluyla sindirmeye, yok etmeye çalışıyor. Türkiye’de ve Kuzey Kürdistan’da Kürt halkına dönük gerçekleştirdiği soykırım saldırıları yeterli gelmiyor olacak ki, işgal hevesleriyle Başur ve Rojava Kürdistan’a her gün tonlarca boğma yağdırıyor. Tüm baskı politikalarına rağmen siyasi tutsakları teslim alamamanın getirmiş olduğu panikle, tutsaklar üzerindeki tecridi ağırlaştırıyor.
Toplumsal mücadelenin önemli bir dinamiğini oluşturan kadınları ve kadın hareketini özellikle hedef alıp, yeni saldırı dalgasıyla bu dinamik gücü tasfiye etmeyi planlamaktadır. Her fırsatta kadınların kazanılmış haklarını gasp eden, şiddeti, katliamı teşvik eden ve erkeği koruyan, çocuk yaşta evlilikleri meşrulaştıran kadın düşmanı iktidar, bu kez de Medeni Yasa değişikliğiyle saldırılarını genişletmektedir. Medeni Yasa değişikliğiyle kadınları daha fazla aile içerisine hapsetmeyi ve kadına yönelik şiddeti daha fazla yaygınlaştırmayı amaçlamaktadır. Bu amacın gerçekleştirilmesi kadınlar için aile dışında bir yaşamın olmaması, kadının erkeğe mahkumiyetinin ve kölelik durumunun güçlendirilmesi demektir. Yine ezilen cinsel kimliklere dönük yok sayma politikalarının da, şimdiden başlayan ve önümüzdeki dönemde de, artarak sürecek olan saldırıları beraberinde getireceği açıktır.
Dün nasıl mücadele ettiyse kadınlar, bugün de bu saldırıların karşısında güçlü bir mücadele pratiği geliştireceklerine kuşku yoktur. Yalnız, erkek egemen sistemin örgütlü şiddetine karşı mücadeleyi daha ileri bir düzeye taşımak gerekmektedir. Bunun için ise örgütlülüğün güçlendirilmesi ve birleşik devrimci savaşın büyütülmesi elzemdir. Birleşik ve örgütlü mücadelenin gücü yalnızca saldırıları püskürtmeye değil, erkek egemen kapitalist sistemi yıkmaya da muktedirdir.
Topyekün saldırılara karşı örgütlenerek ve birleşerek devrimci mücadele geliştirilmeli, birleşik direnişle faşizme ve erkek egemenliğine karşı her alanda direniş bayrağı yükseltilmelidir. Kadınların örgütlü gücünün yıkamayacağı kuvvet yoktur ki, zaten kölelik zincirleri çoktan kırılmış, özgürlük tutkusu kabına sığmaz olmuştur. Bu 25 Kasım’ı, faşizme ve erkek egemenliğine karşı Mirabal Kardeşler’in mücadele ısrarı ve kararlılığıyla sokaklarda, meydanlarda, fabrikalarda, okullarda kadınların birleşik devrim mücadelesinin daha da büyütülmesine vesile yapalım.
Kürdistan dağlarında kimyasallara karşı tarihi bir direniş gerçekleştiren, Filistin’de İsrail siyonizminin, Rojava’da Türk devletinin işgallerine karşı topraklarını terketmeyen ve direnen, Afganistan’da Taliban’ın kadın düşmanı politikalarına boyun eğmeyen, İran-Rojhilat’da ‘Jin, Jiyan, Azadî’yle serhildana kalkan, Türkiye’de ve Kuzey Kürdistan’da ‘itaat etmiyoruz!’ sloganlarıyla barikatları yıkan; dağları, şehirleri, zindanları, sokakları, fabrikaları mücadele alanına çeviren ve dünyanın dört bir yanında erkek egemen sisteme karşı sokakları zapt eden tüm kadınların ve ezilen cinsel kimliklerin kavgasını büyük bir coşkuyla selamlıyor, Mirabal Kardeşler şahsında, kadın özgürlük mücadelesinde ölümsüzleşen tüm yoldaşlarımızı bir kez daha saygıyla anıyoruz.
Faşizme ve erkek egemenliğine karşı; Jin Jiyan Azadî!