Dün, sizi Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri için sandık başına çağırarak bunun kurtuluşa giden yol olduğunu söyleyenler, sizi aldattılar.
Sandığın, seçimlerin kurtuluş yolu olmadığını; aksine büyük öfke duyduğunuz, kendisinden kurtulmak için derin bir arzu beslediğiniz dinci faşist ittifakın seçimlerle iktidarını daha bir oturttuğunu gördünüz, yaşadınız.
Dün sizi sandık başına çağırarak aldatanlar, yarın sizi belediye ve muhtarlık seçimleri için sandık başına çağırarak aldatmaya hazırlanıyorlar.
Elbette, kelimesi kelimesine aynı şeyleri söylemeyecekler. Değişik bahaneler ileri sürecek, farklı nedenler gösterecekler. Ama ne söylerlerse söylesinler, söyleyecekleri şeylerin özü dün söylemiş olduklarıyla aynı olacaktır.
Yapacakları şeyin özü, dün yaptıklarıyla aynı olacaktır: Sizi gerçek kurtuluş yolundan, birleşik devrim yolundan düzen içi yollara yönlendirmek. Sahte kurtuluş yolları göstererek oyalamak. Öfkenizi, devrimci enerjinizi sandığa gömerek sokaklara taşmasını, bir devrime dönüşmesini önlemek.
Oysa, iki ülkenin, Türkiye ve Kürdistan işçi sınıfının, emekçi yoksul halklarının kurtuluşu ve yaşamsal çıkarları tam tersi yönde.
Tam ve kesin kurtuluş, insanca yaşam koşullarına, özgürlük hakkına kavuşma, seçimlerden, oylamalardan, işe yaramaz meclise mebus göndermekten geçmez. Tam ve kesin kurtuluş, gerçek demokrasi, her türlü baskı ve sömürüyü ortadan kaldırmanın yolu, bu düzeni bir devrimle yıkmaktan geçiyor.
İktidar dışında her şey hiçbir şeydir!
Bunun yaşayarak gördük, öğrendik, öğreniyoruz. Kürt halkına, özgürlük hakkı yolunda bir adım, “yerel yönetim” diye yutturulan belediyelerin bir hiç olduğunu yaşayarak öğrendik. Seçilen tüm belediye başkan ve yöneticileri ya dinci faşist iktidara boyun eğdi, ona karşı sessiz kaldı ya da böyle davranmayanlar merkezi politik iktidar tarafından görevden alındı ve yerlerine “kayyum” adı altında dinci faşist iktidarın temsilcileri atandı.
Böylece, “Halkın iradesi” diye bize yutturulan “sandık”ların bir hiç olduğunu gördük.
Bize gerekli olan politik iktidardır; tüm iktidardır. Bize gerekli olan devrimci demokratik bir iktidar, emeğin iktidarıdır.
Böyle iktidarın seçimlerle kurulamayacağını, emeğin iktidarının ancak birleşik devrimle kurulabileceğini artık biliyoruz. Burjuva muhalefet ve onunla işbirliği içindeki yasal “sosyalist” partiler; bu partilerle birlikte hareket eden siyasi hareketler bize yalan söylediler, bizi oyaladılar ve dinci faşist yönetimin konumunu güçlendirmesinden sonra bir kenara çekildiler.
Bir kez daha onları dinleyerek aldanmayalım; bizi oyalamalarına izin vermeyelim. Düzene ve dinci faşist yönetime olan öfkemizi, kızgınlığımızı sokağa yansıtalım, isyana çevirelim. İsyan ve ayaklanmamızı politik iktidarı ele geçireceğimiz noktaya kadar; halkın, emeğin iktidarını kuracağımız noktaya kadar sürdürelim.
İktidarı bir devrimle ele geçirmek mümkün mü?
Burjuva muhalefetle işbirliği içinde olan yasal “sosyalist” partiler ve onlarla birlikte hareket eden siyasi çevreler, bunun bilinmez bir gelecekte olabileceğini; şimdi mümkün olan şeye, sandık ve seçimlere bakmak gerektiğini bize anlatıyorlar. Bizi işte böyle aldatıyorlar.
Oysa, isyanımızın, ayaklanmamızın mümkün olduğunu; her isyan ve ayaklanmamızın sömürücü sınıflara ölüm korkusu yaşattığını kendi tarihimizden biliyoruz. 15-16 Haziranlara, 70'li yılların dev kitle gösterilerine, grevlere kadar gitmeye gerek yok.
Dün diyebileceğimiz yakın tarihimiz, ayağa kalktığımızda, isyan ettiğimizde nelere kadir olduğumuzu yeterince gösterdi.
90'lı yılların görkemli serhıldanları Kürt ulusunun kendi kaderini tayin etme hakkını elde etmenin biricik yolunu gösterdi. Görüşme değil, dövüşme; sandık değil sokak; seçim değil isyan ve ayaklanma...
2013 Haziran Halk Ayaklanması, on milyondan fazla emekçinin, kadının, genci katıldığı; sadece Türkiye ve Kürdistan'ı değil, dünyayı etkisi altına alan bir ayaklanmamızdı. Yaptık, yine yaparız.
6-8 Ekim Serhıldanı işte böyle bir isyanımızdı. Faşist devletin, dinci faşist iktidarın, sömürücü sınıfın yüreğini ağzına getiren bu isyanımızla yeri-göğü birbirine katma gücünde olduğumuzu gösterdik.
Görkemli Haziran Halk Ayaklanması, bugün bize “Gezi kahramanı” diye yutturulmaya çalışılan insanların ayaklanmayı geri çekmek, söndürmek, en geri çizgide tutmak, böylece dinci faşist iktidarla görüşmeler yoluyla anlaşmak için gösterdikleri yoğun çabalar sonucu daha ileri gidemedi.
6-8 Ekim Serhıldanı'nın zamanın İçişleri Bakanı Efgan Ala ile yapılan görüşmeler ve “sakinleştirme” çabaları sonucu kesintiye uğradığını da biliyoruz.
Bu insanların, bu partilerin bizi aldatmalarına, oyalamalarına, gerçek kurtuluş yolundan bizi saptırmaya çalışmalarına artık izin vermeyelim. Öfkemizi, kızgınlığımızı, kinimizi, devrimci enerjimizi sandığa gömmelerine izin vermeyelim.
Belediye seçimleri bir hiçtir! Seçime katılma, sandık başına gitme çağrılarını duyduğumuzda anında reddedelim!
Sandıkla, seçimle gitmediler; gitmeyecekler. Tam, kesin ve kalıcı kurtuluş için tek yol Birleşik Devrimdir.
Mücadele Birliği Platformu