< < Ne İşbirlikçi Barzaniciler Ne De Onları Saldırtanlar Amaçlarına Ulaşacaklar

Bugün Türkiye ve Kürdistan’ın pek çok kentinde Newroz kutlamaları vardı. En başta yoksul Kürt halkı olmak üzere, emekçiler Newroz alanlarını doldurdu.

Newroz’un tarihçesini yinelemenin gereği yok. Onun özü, taşıdığı anlam, bu yönüyle birleşik devrim mücadelemizdeki yeridir önemli olan. Kürt ve Türk işçi ve emekçilerinin, yoksul halkların görkemli bir kalkışma günü, isyan ve mücadele günü olarak öne çıkar her sene. Türk tekelci sermayesi ve onun devleti ile emekçi sınıflar ve halklar arasında bir kapışma günü, önemli bir irade savaşının belirgin bir şekilde görünür olduğu önemli günlerden biri olarak öne çıkar.

Bu yüzdendir ki Türk tekelci sermaye sınıfı ve faşist devlet, her yıl Newroz’a katılımı düşürmek, onun militan içeriğini boşaltmak, fırsat bulduğunda türlü çeşit provokasyonlar yaratmak derdindedir. Çıplak irade savaşının önemli göstergelerinden olan bu günü, kendisi açısından “kazançla” geçirmek için başvurmadığı yol ve yöntem yoktur. Faşist devlet ve tekelci sermaye açısından, katliamlardan işbirlikçi güruhlar eliyle yaratılan provokasyonlara kadar, her yol mübahtır!

Dün (17 Mart) İstanbul ve İzmir’deki Newroz kutlamalarında, ellerinde Güney Kürdistan bayraklarıyla kutlama alanında boy gösteren Barzanici güruhlar, bu seneki provokasyon ekibinin piyonları olarak sahne aldılar.

Barzani ve onun KDP’si gayet iyi biliniyor. Daha önce çeşitli vesilelerle bu uzlaşmacı işbirlikçi burjuva hareketi ve Kürt ulusal-sınıfsal kurtuluş mücadelesi karşısındaki konumunu ele aldık. Bir burjuva hareket olarak, bugün de faşist Türk Devleti ve emperyalist güçlerle birlikte Kürt Özgürlük Hareketine karşı savaşmaktadır. Burjuva Barzanici hareket, 90'lı yıllar boyunca bu rolü üstlenmekte, faşist Türk devletine yardımcı olmaktadır. Bu, eşyanın doğasına uygun olan bir durumdur.

Barzani ve onun başını çektiği hareket, uzun on yıllardır emperyalistlerle ve bölge gericiliği ile işbirliği temelinde gelişen bir burjuva harekettir. O, tam da burjuva sınıf çıkarlarına uygun olarak, işbirlikçilik temelinde bir çizgiye evrildi on yıllar önce. Tüm 90’lı yıllar boyunca Türk tekelci sermayesi ve faşist devletle işbirliği içinde Bakur’da yoksul Kürt köylülüğünün ve emekçilerinin özgürlük hareketi olarak gelişen PKK’ye karşı, silahlı savaş dahil, her tür gerici yönelime girmiş bir harekettir. Varlığı, her tür devrimci gelişmeye karşı mücadele yürütmesine bağlıdır. Gericidir. Karşı-devrimcidir. “Ulusal birlik” adına, “Kürdistanilik” adına bunları Kürt halkına mazur göstermeye çalışmak, geçmişte yapılan önemli hatalardan biridir.

Altının kalın çizgilerle bir kez daha çizelim. Kapitalist üretim ilişkilerinin egemen olduğu her ulus, farklı “iki ulus”tan oluşur: Proleter/emekçi ulus ve burjuva ulus. Ulusun kendisi kapitalizmle birlikte ortaya çıkan bir olgudur. Haliyle kapitalist toplumsal yapının sınıflara bölünmüşlüğünden nasibini alır. Kapitalist üretim ilişkileriyle birlikte bu ilişkilerin sınıflara ayrıştırdığı toplumlarda tümden ortak çıkarlara sahip bir ulus yoktur, olamaz!

Bu temel olgu, belirli tarihsel koşullar altında ilerici-devrimci bir rol oynayan her ulusal hareketin, zaman içinde bu sınıfsal farklılıklardan ötürü ayrışacağını, birbirine karşıt eğilim ve hareketlere bölüneceğini ifade eder. Bu, kaçınılmaz bir yasadır. Bu yüzden belirli tarihsel koşullarda ilerici-devrimci rol oynayan pek çok ulusal hareket ve örgüt, gelişiminin belirli bir aşamasında bu ayrışmadan payını alır. Belirli bir kısmı gericileşir ve bizzat içinden çıktığı hareketin tam karşısında yer alır.

Barzanigillerin temsil ettiği Kürdistan burjuva hareketi, bu gelişimini on yıllar önce tamamladı ve Kürdistan özgürlük hareketinin karşısına geçti. Emperyalizmle işbirliği temelinde gelişimini sürdürdü. Bu eğilim, 90’ların başında ABD emperyalizminin Irak savaşındaki temel müttefiklerinden biri olmakla hız kazandı. Hemen ardından yoluna, bölge gericiliğiyle, özellikle de Türk devleti ile sıkı ve yoğun bir işbirliği şeklinde devam etti. Bugün Başur’da TSK operasyonlarının asli unsurlarından biri olarak hareket edecek düzeyde karşı-devrimci, saldırgan bir rol oynamaktadır. Barzanigiller, MİT’in, TSK’nın, Türk devletinin temel aparatlarından biri haline gelmiş, Kürdistan ve bölge devrimi karşısında uğursuz bir misyon üstlenmiştir.

Bu yıl İstanbul ve İzmir Newroz alanlarında, geçtiğimiz yıl Almanya'nın Frankfurt kentinde bu güruhun Mücadele Birliği’nin bayraklarına saldırı girişimleri, ancak bu genel çerçevede doğru olarak anlaşılabilir.

Bu güruh, idam sehpasında “Yaşasın Kürt ve Türk Halklarının Birlikte Mücadelesi” diye haykıran Deniz Gezmiş’in silüetinin olduğu bayraklara “Kemalist” ithamıyla saldırmaya kalkmıştır. Daha sonrasında sosyal medya üzerinden yaptıkları aynı minvaldeki çapsız gevezelik de gösteriyor ki, Kürt yoksul sınıfları üzerindeki devrimci etki, birilerini fena halde rahatsız etmektedir. Bu “birileri” kesinlikle Newroz alanında başıboş dolaşan bu serseri güruh değil, onları özel olarak Deniz Gezmiş bayraklarına saldırıya yönlendiren kesimlerdir. Bunlar, hiçbir kuşku duymuyoruz, faşist devlettir, polistir, MİT’tir!

Dünkü saldırı girişimleri, Barzanigillere, her tür işbirlikçi-uzlaşmacı eğilime karşı verdiğimiz ödünsüz mücadelenin ne denli doğru olduğunun kanıtlarıdır.

Denizler, uzlaşmaz devrimcilikleriyle, baş eğmezlikleriyle, tepeden tırnağa devrim haline gelmiş olmalarıyla, Türk tekelci sermayesi ve faşist devlet için asla hoş görülemez sembollerdir. Kürdistan ve Türkiye emekçi halklarının özgürlük ve devrim arzularının sembolleridir. Birleşik devrimimizin ölümsüz önderleridir. Faşist devlet, bu aşağılık güruhu Denizlerin bayraklarına saldırtmakla, Denizlerin Kürt emekçi halkı üzerindeki o tartışılmaz devrimci etkisini kırmaya çalışıyor. “Kürdistanilik” bulamacı altında yapmaya çalıştıkları tam olarak budur.

Yukarıda söylediğimiz gibi, Kürdistan burjuva hareketinden tamamen farklı sınıfsal çıkarlara sahip olan Kürt yoksul sınıfları, yüreklerinin ta derinlerinde hissediyorlar ki, Denizler, yoksul emekçilerin özgürlük davasının ölümsüz önderleridir. Bu lümpen güruhun dünkü saldırı çabalarının karşısına büyük bir öfke ile çıkan Kürdistanlı devrimci gençler, bu çarpıcı gerçeği dosta ve düşmana bir kez daha göstermişlerdir. Kürdistanlı devrimci gençlerin tutumu, iki ülke emekçi sınıflarının, devrimci güçlerinin birliğinin köklerinin ne kadar sağlam olduğunun göstergesidir. İşbirlikçi güçler bu sağlam kökler karşısında yenilgiye mahkumlar!

Yaşasın Türk-Kürt Halklarının Mücadele Birliği!

Yaşasın Türkiye ve Kürdistan Proletaryası ve Emekçi Halklarının Birleşik Devrimi!

Mücadele Birliği Platformu