Kimden söz ettiğimizi tahmin etmek güncel politik gelişmeleri takip edenler için zor olmasa gerek. Şimdilerde ABD'nin RTE'nin üstüne çizdiğine dair bol bol yorumlar yapılıyor. CHP ve başındaki Kılıçdaroğlu için olmasa da, liberaller, küçük burjuva uzlaşmacılar ve sosyal reformistler cephesinde bir bayram havasıdır esiyor.

Bu havanın kaynağı bizzat RTE'nin kendisi oldu. 24 Eylülde, Cuma namazı çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtlarken ABD ile tüm köprülerin atıldığı izlenimi veren açıklamayı yaptı. ABD'yi kast ederek “iki NATO ülkesi olarak şu andaki gidiş pek hayra alamet değil”sözleriyle tanımlayan RTE, belli ki büyük bir öfkeyle, şöyle devam ediyor:

Biden'la görüşmeler beklenen noktada değil. Daha önceden hiçbir ABD lideri ile bu durumu yaşamadık. İki NATO ülkesi olarak daha farklı konumda olmamız gerekir. Beklenen noktada değilsek bunu da ifade etmek gerekir. Şu ana kadar ABD'li liderlerle böyle bir durum yaşamadık. Terör örgütleriyle ilgili mücadelede ABD, terör örgütlerine beklenenin çok üstünde destek veriyor. Mücadeleyi bırakın onlara yüklü miktarda araç gereç desteği veriyor.”

Öncelikle her türlü yanlış anlamanın önüne geçmek için, RTE'nin “ABD'nin yardım ettiği terör örgütleri”nden kastı IŞİD, El Nusra gibi dinci faşist katil sürüleri değil. Çünkü RTE'nin lügatında bunların adı “terör örgütü” değil. Bu hatırlatmayı yaptıktan sonra devam edebiliriz.

Evet, göründüğü kadarıyla “Biden'la görüşmeler beklenen noktada değil.” Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda bir konuşma yapmak için şaşaalı bir şekilde gittiği ABD'de, Newyork'ta Biden'la yan yana gelip bir resim çektiremedi. Oysa iki gün önceki Editör'ümüzde de ortaya koyduğumuz gibi, Türkiye'de herhangi bir burjuva partinin iktidara gelebilmesi ya da iktidarını sürdürebilmesi için parti liderinin ABD vizesi alması; bu vizenin nişanesi olarak mevcut ABD Başkanıyla resim çektirmesi şart! Dinci faşist iktidarın tüm yazar çizer takımının bir resim bile çektirilmemiş olmasına hayıflanmaları da bundan.

Peki, gerçekte ABD dinci faşist iktidarın ve RTE'nin üstünü çizmiş, ipini çekmiş midir? Sadece Biden'ın RTE ile resim çektirmemiş olmasına bakarak bir karar vermek, bir sonuca ulaşmak kişiyi doğru sonuçlara ulaştırmaz. Birincisi bu. İkincisi ve daha önemlisi, ABD'nin dinci faşist iktidarın ve onun başının ipini çekmiş olması, emekçi sınıflar ve başta Kürt halkı olmak üzere, ezilen halkları çıkarına bir sonuç doğurmaz.

Tekelci sermaye sınıfı egemenliği ve faşist devlet ayakta kaldığı sürece, “gelen gideni aratır!” Bu sözün doğruluğu, 70'li yıllardan bu yana kurulan ve yıkılan bütün burjuva gerici/faşist hükümetler tarafından her defasında kanıtlanmıştır. Tek tek sıralayıp örneklemeye gerek yok. Sadece 90'lı yıllardan bu yana her yıkılan hükümetin yerine kurulan yeni hükümetin nasıl daha şiddetli bir terör estirdiği hatırlansın yeter. Demirel'in faşist hükümeti Özal'ın katliamcı hükümetlerini; Çillerin faşist iç savaş hükümeti Demirel'in Kürt halkını katliamlardan geçiren, köyleri yakan hükümetlerini arattı. Zindan katliamlarıyla anılacak Ecevit'in faşist hükümeti öncekileri gölgede bırakacak katliamları gerçekleştirmede bir an olsun tereddüt göstermedi. RTE'nin dinci faşist hükümetlerini ise, anlatmaya gerek yok; herkes görüyor, yaşıyor.

Biden, RTE ile resim çektirmeyerek desteğini çektiği mesajını vermiş olsa bile, bunu, tüm emperyalist devletlerin ve mali sermaye odaklarının dinci faşist iktidardan desteklerini çektikleri biçiminde anlamak için fazla neden yok. Örneğin, tam da RTE'nin bu açıklamayı yaptığı saatlerde, Avrupalı emperyalistlerin Dışişleri Ve Savunma Bakanı olarak niteleyebileceğimiz Josep Borell, çok farklı bir resim veriyordu.

BM Genel Kurulu esnasında Çavuşoğlu'nu görmek güzeldiyen Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borell, Şöyle devam ediyor:

Türkiye ile yakın iş birliği ve koordinasyon esastır” derken, Çavuşoğlu da görüşmenin ardından paylaştığı mesajında “Uluslararası ve bölgesel istikrar için AB'nin Türkiye ile iş birliği yapması şart.” mesajını veriyordu.

Avrupalı emperyalistlerin amiral gemisi diyebileceğimiz Almanya'nın dinci faşist iktidarla ilişkisini; dahası, dinci faşist örgütlere son derece toleranslı, destekleyici yaklaşımını göz önüne aldığımızda Borell'in sözlerinin gerçek içeriğini daha iyi anlayabiliyor insan.

Avrupalılar böyle! Ya Amerikalılar? Pek mi farklılar? Biden'ın RTE ile görüşmediği bir gerçek, ama bundan daha gerçek ve önem olarak kıyaslanamaz bir olgu, ABD emperyalizminin Kürt halkını, gerillayı imhası için faşist devlete verdiği destektir. ABD emperyalizmi, gerillayı imha için faşist devlete askeri destek vermekle kalmıyor, KDP ve Irak devletini de Türkiye ile aynı amaç doğrultusunda koordineli çalışmaları için teşvik ediyor, destek veriyor.

Emperyalist devletlerinin tümünün Türkiye -ve bağımlı tüm ülkeler için- politikalarını belirleyen temel saik ya da saikler diyelim, demokrasi, insan hakları vb. şeyler değil, Türkiye'nin emperyalist-kapitalist zincirin bir halkası olarak kalmaya devam etmesi bunun için birleşik devrim “belası”ndan kurtulmasıdır. İç savaşın faşist devlet ve tekelci sermaye sınıfı tarafından kazanılması emperyalistler için her şeyin temelidir; her şeyin üstündedir. Politikalarının içeriği işte bu temel etken tarafından belirleniyor.

Türkiye ve Kürdistan işçi sınıfı, emekçileri, ezilen ve yoksul halkları için önemli olan bir burjuva hükümetin yerini bir başka burjuva hükümetin; bir faşist hükümetin yerini bir başka faşist hükümetin alması değil. Önemli olan tekelci sermaye egemenliğinin, faşist devletle birlikte bir devrimle yıkılmasıdır. Nasıl ki bütün emperyalistlerin ve burjuva sınıfların çıkarı bu devrimin engellenmesinde ise, bütün emekçi sınıfların, ezilen yoksul halkların çıkarı da birleşik devrimin zafere ulaştırılmasındadır.

Bütün dikkatimizi, güç ve enerjimizi bu büyük amaca yöneltmeliyiz.