Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi gibi kurumlar, dünya emekçi halkları açısından en anlam ifade eder ve ne gibi işlevleri var?

Aynı şekilde ABD olsun, diğer emperyalistler olsun, dünya emekçi sınıfları ve ezilen halkları üzerindeki hegemonyalarını salt para ve zorun gücüne dayanarak mı kurarlar? Elbette değil. Bu hegemonyayı kurmak için sayısız kurum, fon, dernek oluşturmuş emperyalistler.

Avrupalı emperyalistlerin Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi, her devletin kendi parlamentosu varsa, örneğin, ABD'nin de Kongresi var, Senatosu var, işler kötüye gittiği zaman yanılsamalar yaratmak üzere öne çıkardıkları senatör, temsilci gibi kişilikler var vb.

Kendi devlet sistemlerindeki işlevleri bir yana, halkları oyalamak, aldatmak, halkların emperyalistler hakkındaki bilinçlerinde yanılsamalar yaratmak; gerçek iğrenç yüzleri açığa çıkar gibi olduğunda gerçeği gizlemeye yarayacak araçlardır bunlar.

“Tarafsız” görünürler; ezenle ezilen, burjuvaziyle proletarya arasındaki amansız savaşta tarafsız olunabilirmiş, kalınabilirmiş gibi, “tarafsız”, objektif, adil davranan kurumlar ya da kişiler gibi kendilerini yansıtırlar.

Bizim liberallerin, sosyal reformistlerin, küçük burjuva uzlaşmacıların deyim uygunsa “tav” oldukları kurumlardır bunlar. Bu emperyalist kurumların her dediğine inanmaya, “adil” kurumlar gibi yansıtmaya dünden teşnedirler. Liberallerin, uzlaşmacı küçük burjuvaların, sosyal reformist partilerin, bu kurumların en ufak bir kavranışı karşısında nasıl yağlarının eridiğini küçük bir örnekle göstermek istiyoruz:

“8 Temmuz’da Avrupa Parlamentosu spesifik olarak HDP’nin kapatılmasına yönelik olarak çok güçlü bir karar tasarısı hazırladı. Bu tasarıya bizim de diyalogda olduğumuz Kürt Dostluk Grubu öncülük etti. Yeşiller, Sol ve Sosyal Demokrat milletvekilleri öncülük etti. Avrupa Parlamentosu’ndan çok güçlü bir karar çıkardılar. Detaylı, güçlü, 603’e 2 oyla kabul edildi.”

“Tabii hem Amerika seyahatimiz esnasında Avrupa Parlamentosu’nun, Amerika’ya gitmeden önce Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin bu kararları, bizi Amerika seyahatimizde de güçlendirdi.”

“Açıkçası şunu da düşündük: Biden yönetiminin Türkiye’de demokrasi, hukuk, insan hakları, konularında açık bir taahhüdü var. Dış ilişkilerde, diplomaside bu tür konuların ana eksenleri olacağına dair söz verdi.”

İşte böyle, beş paralık değeri olmayan kararları, sözleri “Detaylı, güçlü, 603’e 2 oyla kabul edildi” gibi ifadelerle çok önemli şeylermiş gibi Türkiye ve Kürdistan halklarına yutturmaya çalışıyorlar. Oysa kararlar, verilen sözler birer kağıt parçasıdır; Özgürlük Savaşçıları üzerine atılan bombalar, sıkılan kurşunlar gerçek birer olgudur. İşte bu bombalar, kurşunlar, roketler, helikopterler, uçaklar, aklınıza ne gelirse hepsi, ABD, İngiliz, İtalyan, Fransız ve en çok da Alman emperyalistlerinden Türk ordusuna akıyor. Çokça bilinen bu olgu üzerinde fazla durmaya gerek yok. Alman tank, roket ve benzer silahlarının varlığını hatırlamak yeter.

Ancak emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin zulmünü etinde kanında hisseden ezilen halklar, emekçiler öyle karar ve sözlere kanmıyorlar. Geçtiğimiz günlerde ABD Hazine Bakanlığı, ABD'nin gerçek yüzünü görmeye başlayan Kürt halkının emekçi sınıflarını aldatmak, oyalamak, yanılsamalar yaratmak için böyle bir hileye başvurmuş.

“ABD Hazine Bakanlığı, Suriye'de binlerce masum sivili katleden Şam hükümetine bağlı üst düzey güvenlik görevlileri ve silahlı örgüt liderlerini yaptırım listesine aldı. Aynı zamanda Kürt siyasetçi Hevrîn Xelef’i katleden Ehrar El Şerqiye adlı grubun çetebaşı olan Hatim Ebu Şerqa da yaptırım listesine alındı.”

Uzlaşmacı zihniyet, hemen, beş paralık değeri olmayan bu kararın üzerine “olumlu gelişmedir” diye atlıyor. Ama evladının acısını yüreğinde taşıyan Hevrîn Xelef’in annesi Sûad Mistefa son derece duru bir bilinçle ve gerçeğin gözünün içine bakmakta hiç tereddüt etmeyerek şunları söylüyor:

“ABD bu insanlık dışı olayın önüne geçebilirdi. Hevrîn’in şehit düştüğü yer ABD üslerine sadece birkaç kilometre uzaklıktaydı. Bunu ABD’li gazeteci ve avukatlara da söyledim.”

“Hevrîn katledildiğinde ABD neredeydi?” diye soran Sûad Mistefa, yine son derece duru bir bilinçle şöyle devam ediyor:

“Hatim Ebu Şerqa ve diğer kişilere yaptırım kararı inandırıcı değil. Hevrîn planlı bir şekilde katledildi ve ABD’nin bu katliam kararından haberdar olduğuna inanıyorum. Çünkü olayda yaşananlar, katliamın arkasındakileri ve Erdoğan’a destek verenleri takip etmediler.”

Evet “Hevrîn planlı bir şekilde katledildi ve ABD'nin bundan haberi vardı.” Bir rahip bir-iki yıl zindanda tutuldu diye dünyayı ayağa kaldıran, RTE'ye “seni mahvederim” diye mektup yazan ABD, Hevrîn'in katli karşısında kılını bile kımıldatmamıştır. Şimdi, ipliği pazara çıkmaya başlayınca zevahiri kurtarmak için Hazine Bakanlığı'na çetelere yaptırım kararı aldırıyor. Beş paralık değeri olmayan bir kararla cinayetteki rolünü gizlemeye çalışıyor.

Emekçilerin, ezilen halkların sağlam karaktere dayanan bu duru bilinci, Rojava devriminin olduğu kadar Türkiye ve Kürdistan devriminin de güvencesidir. Dayanağımız budur!