Alıntılarımız biraz uzun olacak ama konunun çok net anlaşılması için bunu yapmak zorundayız. Okurun hoşgörüsüne sığınmaktan başka çaremiz yok. Bu hoşgörüye sığınarak uzlaşmacı siyasetin bir partiyi ne hazin hallere düşürdüğünü göstermek üzere dediğimizi yapmaya başlıyoruz.

Geçtiğimiz haftalarda Avrupalı emperyalist kurumları turladıktan sonra, HDP'yi temsil eden bir heyet ABD emperyalizminin kimi temsilcileriyle görüşmek üzere Washington'a gitti. Ama büyük umutlar bağladıkları çok açık olan bu emperyalist devletin geleceği hakkında pek de olumlu tespitlerde bulunmuyorlar. Şöyle:

“Amerika’nın Orta Doğu’daki hiçbir hesabı tutmuyor. Bunu kendilerine defalarca ifade ettik. Amerika dış politikası, tarih ve sosyoloji bilmez, mühendislik yapmaya çalışır. Üstten gelir, yıkar ama hiçbir zaman yenisini yapamaz. Çünkü ne sosyolojik dengeleri bilir, ne tarih bilir. Geldiler, Irak’ı darmadağın ettiler, 5 trilyon dolar para harcadılar, 150 bin asker yığdılar, 6 bin askerleri öldü. O kadar kızıl katliam, ne oldu? Ortada paramparça edilmiş bir coğrafya bıraktılar. Çekilmeye çalışıyorlar, çekilemiyorlar. Afganistan’da hakeza çıkmaya çalışıyorlar, çıkamıyorlar. Libya’da ne olduğunu gördük, Suriye’yi gördük. Dolayısıyla Amerika’nın şu an bu alanlara hakim olmak gibi bir derdi yok. Ortadoğu’dan çıkmak istiyor. Çünkü ekonomik anlamda düşünürseniz, Ortadoğu’nun altını üstünü satsanız, 5 trilyon dolar etmez. O kadar para harcamış ve istediği denklemi de kuramamış.”

Doğrudur ve bu gözlem/tespitin tek cümlesine itirazımız yok. Aksine çok daha fazlası söylenebilir ancak yazının sınırlarını aşacağı için buna gerek yok. Ancak tam bu noktada bu tespiti yapanlara şunu sormak şart oluyor: Madem ABD'nin Ortadoğu'daki durumu hakkında böyle düşünüyorsunuz o zaman ABD kapılarında işiniz ne? Türkiye ve Kürdistan halklarında bu emperyalist devlet hakkında ne diye yanılsamalar yaratacak faaliyette bulunuyorsunuz?

Ama, işlenen “günahlar” yanında bu daha bir şey değil. Parti temsilcisi devam ediyor anlatmaya:

“Amerika, ağırlığını Asya-Pasifik’e kaydırmaya çalışıyor, Çin ve Uzak Asya’ya kaydırmaya çalışıyor.

“Ama ABD şöyle düşünüyor: Ben Ortadoğu’dan çekilirsem, bu bölgede İran ve Rusya hegemon güçler olmasın! Bunu nasıl sağlayabilir? En kolay yolu zaten NATO içerisinde Türkiye var, NATO’nun mızrak ucudur. En azından ‘Türkiye’yi bölgede konumlandırabilirim’ diyor. Dikkat ederseniz Erdoğan, NATO üzerinden pozisyon almaya çalışıyor”

Evet, hegemonyası çöküş sürecinde olan ABD emperyalizmi, ezilen halkların büyük ve kahramanca mücadelesi sonucu Ortadoğu'da “dikiş tutturamadı” ve tası tarağı toplayıp gidiyor. Bu görünen köydür artık. Ama parti sözcüsünün çok daha dikkate değer tespiti, Türkiye'nin “NATO'nun mızrak ucu” olduğudur. Biz buna defalarca ve çok uzun süre önce dikkat çekmiştik. Türkiye işgal ettiği yerleri aynı zamanda NATO adına işgal ediyor diye uyarmıştık. Şimdi ABD'nin Türkiye'yi Suriye, Kürdistan, Irak vb. ülkelerde bizzat ABD'nin konumlandırdığını ABD'yi ziyaret eden birinden duymuş oluyoruz. Peki ABD, NATO'nun mızrak ucu olarak Ortadoğu'ya konumlandırmaya çalıştığı Türkiye'yi gül hatırınız için karşısına alır mı sanıyorsunuz!

ABD emperyalizminin Türkiye'yi NATO'nun mızrak ucu olarak Ortadoğu'ya konumlandırmayı planladığını, yine ABD'yi ziyaret eden uzlaşmacı partinin yetkilisinden öğrenmiş bulunuyoruz. Peki bu konumlandırma planının Kürt halkı üzerindeki -elbetteki bütün Ortadoğu halkları etkileniyor ama biz konuyu dağıtmamak için şimdilik sadece Kürt halkını ele alalım- etkileri nedir? HDP yetkilisi sorunun, daha doğrusu bu “konumlandırma”nın Kürt halkı için nasıl bir tehlike içerdiğinin farkında ve tam da bu yüzden konu bu noktaya geldiğinde lafı dolandırmaya, ağzında yuvarlamaya, kaçamak yanıtla işi geçiştirmeye başlıyor. Her ne demekse, “PKK’yi de YNK’yi de diğer güçleri de İran’a daha yakın güçler olarak konumlandırıyor” gibi anlamsız laflar ediyor. Şöyle:

“Amerika basitçe şöyle bir hesap yapıyor, yani KDP ve Türkiye’yi birbirine yaklaştırarak, aslında Güney Kürdistan bölgesi sınırları içerisinde İran karşıtı bir denge oluşturmaya çalışıyor. PKK’yi de YNK’yi de diğer güçleri de İran’a daha yakın güçler olarak konumlandırıyor. Bu açıdan da Türkiye’nin KDP ile yakınlaşması, bu çerçevede PKK’ye yönelik bu girişimleri açıktan desteklemese de zımni olarak bir desteği var.”

UKH'nin ABD planı, açık desteği ve politikası gereği, Türkiye-KDP işbirliği ile tasfiye edilmeye çalışıldığını; UKH'ne, Kürt halkının özgürlük savaşına karşı yürütülen savaşın arkasında ABD'nin olduğunu söylememek için binbir takla atıyor. Oysa çocuklar bile bilir ki, ABD'nin izni, onayı, istihbarat ve her türlü desteği olmasa Türkiye UKH savaşçıları üzerinde değil savaş uçakları, helikopterler, kuş bile uçuramazdı. ABD'den medet uman uzlaşmacı partinin yöneticileri bilmiyorlarsa biz söyleyelim: G.Kürdistan dahil, Irak'ın hava sahasının kontrolü ABD'nin elinde. Hem de uzun yıllardır.

Hiç kuşku yok, Kürt halkının özgürlük savaşçılarının, özgürlük savaşının imha edilmesi planı başta ABD-İngiliz emperyalistleri olmak üzere bütün emperyalistlerin politikasının ürünüdür.

Uzlaşmacı partinin yöneticileri, işte bu emperyalistlerin Kürt halkı hakkında ne düşündüklerini öğrenmek için Biden'ın ekibine sormaya Amerikalara kadar gitmişler. ABD'lilerin “Kürt halkının özgürlük savaşının, özgürlük savaşçılarının imha planı arkasında biz varız” diyeceklerini mi sanıyorlardı! Herkesi, hele de emperyalistleri bu kadar saf mı zannediyorlar.

İşin bir de Avrupa boyutu var ki, ona hiç girmemek en iyisi. Şu kadarını söyleyelim, bir laklakhane olmaktan öte hiç bir kıymet-i harbiyesi olmayan Avrupa Parlamentosu'nu; temel fonksiyonu halkları oyalamak, kandırmak, boş beklentiler içine sokmak olan Avrupa Konseyi'ni bırakın da Alman hükümetinin her zor durumda RTE'nin, dinci faşist iktidarın, Türkiye'nin yanında olmasına bakın! Ya da AB'nin Türkiye'ye neden durmadan para akıttığına kafa yorun. Gidip kendilerine sormayın ama!

Uzlaşmacı siyaset kişiyi işte böyle yanlış kapılar önünde süründürüp durur.