Pençe, Kartal, Pençe-Şimşek, Pençe-Yıldırım, Pençe-Kaplan, Pençe-Kartal... sıralanıp gidiyor böyle. Bunlar TSK’nın “icra ettiği operasyon ve harekatların” isimleri. “Seriye bağlamış” halde “1”, “2”, “3” diye devam ediyor. Bitmiyor bir türlü.

Bitmiyor çünkü hiçbiri “somut bir hedef/amaç” ile kesin bir sınıra sahip değil. Daha büyük amacın parçaları olarak ucu açık bırakılan harekatlar bunlar. Devamı gelebilsin diye kesin hedef ve tanımdan uzak.

Tüm bu “operasyon silsilesi” hep tanıdık, bildik söz kalıplarıyla yer buluyor resmi açıklamalarda ve ekranlarda turşu kurulası “yorumcular”ın zevzekliklerinde. Her biri birbirinden muhteşem, her biri birbirinden başarılı, her biri birbirinden yenilmez... en kahraman, en savaşçı... Ve tabii her birinde “etkisiz hale getirilen” sayısı toplamakla bitmez “teröristler”!.. Son 30 yılda TSK’nın bu “en”lerle dolu harekat ve operasyonlarında “etkisiz hale getirdikleri” gerilla sayısını toplasanız, TSK’nın birkaç ordusunun toplamını geçer rahatlıkla!

23 Nisan’da Biden-RTE görüşmesinin (hani şu Biden’ın “Ermeni soykırımını tanıyacağım, haberin olsun” dediği görüşme) hemen ardından Metina ve Zap-Avaşin bölgesine hava saldırısı ile Pençe-Kartal harekatı başlatıldı. Şubat’taki Gare hezimetinden sonra, aynı tarz hava indirme birliklerinin yer aldığı bir saldırıydı bu.

Topçu birlikleri, savaş jetleri, (S)İHA’lar, saldırı helikopterleri, nakliye helikopterleri... tam tekmil bir savaş başladı sınırın öte yakasında, Güney Kürdistan (Kuzey Irak) topraklarında. Kani Masi bölgesinde 8 km içeri girmiş durumda TSK birlikleri.

Akar’ın Bakanlığı “Pençe-Kartal operasyonu çerçevesinde Irak'ın kuzeyinde bulunan ve teröristler tarafından üs olarak kullanılan Sincar, Karacak, Kandil, Zap, Avaşin Basyan ve Hakurk'taki terör yuvalarına hava harekatı icra edilmektedir.” diye duyurdu bu saldırıları.

RTE’de “operasyon odası”na bağlandı, “Ne Türkiye'nin, ne Irak'ın, ne de Suriye'nin geleceğinde bölücü terör örgütüne ve teröre asla yer yoktur.” dedi.

Tam kıta esas duruş burjuva basında malum “ezdik, bitirdik, ciğerlerine ok gibi saplandık” eşliğinde “kahraman Mehmetçik” türküleri ortalığı kapladı derhal.

Saldırının Biden görüşmesinin hemen sonrasında başlaması, çoğu yorumcu tarafından yüzeysel bir şekilde “Ermeni soykırımı çıkışını örtme çabası” olarak görüldü. İşte bu kadar kolaydı gelişmeleri açıklamak!

Suriye'de, Rojava’da ve Güney Kürdistan’ın bir dizi bölgesinde adım adım “toprak tırtıklayan” Türk devleti, uluslararası koşullar izin verdiği anda, emperyalistlerden izin kopardığında derhal işgal adımları atmaya koyuluyor. Biden ile yapılan görüşmenin kerameti, olsa olsa bu işgal girişimi için en azından pasif bir desteği almış olmaktır. Yoksa “Ermeni soykırımı” açıklamasını boğuntuya getirmek, “gündem değiştirmeye çalışmak” değil.

Bu gerçeği Soylu şu sözlerle dile getirdi bugün: “Kuzey Irak'taki operasyonlar sürecek. Metina bölgesi önemli bir yer. Tıpkı Suriye'de olduğu gibi, burada üs kuracağız ve bölgenin denetimini yapacağız. Bu bölge Kandil’e geçiş hattı, bu hattı kontrol altında tutacağız.”(abç)

Barzani yönetimi zaten açıktan dinci faşizmin bölgedeki eli kolu olarak tutum alıyor. MİT, Erbil’in desteğiyle bölgeyi üs edinmiş. TSK sayısız karakol kurmuş, askeri üsler inşa etmiş. Barzani “Türk devletinin Kürtlerle sorunu yok, PKK ile sorunu var” diyerek dinci faşizmin temel söylemini destekler durumda.

Kimilerinin “pasif tutum ve sessiz kalmak” diye nitelemelerinin aksine, KDP’nin bu aktif desteği sonucu TSK adım adım yerleşiyor Güney Kürdistan’a. Güçlerini yayıyor, etki ve denetim alanını genişletiyor. Hiç kimse şüphe duymasın, bu ve benzeri adımlar “kalıcı işgal” adımlarıdır. Ancak zor kullanarak, savaş sonucu sökülüp atılacak işgal harekatıdır sürüp giden “Pençe serisi” harekatlar.

“Yeni” ABD yönetimine gelince... Tıpkı Trump yönetimi gibi, PKK lider kadrosunun “başına ödül koyduğu” açıklamasını yineledi yakınlarda. Her fırsatta PKK yönetimini hedef tahtasına koyan açıklamalar yapıyor Washington. Uzun süredir itinayla izledikleri politika, Rojava ile Kandil (PKK) arasındaki bağı kesmek, Rojava devrimini teslim almak doğrultusunda. Üstelik bunu gizli saklı da yapmıyor. Alenen, ilan ederek, her fırsatta çeşitli platformlarda dile getirerek takip ediyor bu siyaseti. Güney Kürdistan (Barzani) yönetimi bu planlar açısından önemli bir yer tutuyor. Bunun için “Roj peşmergeleri”ni bir şekilde Rojavaya sokmaya çalışıyorlar ve bu planda Ankara da etkin olarak rol alıyor. Bu planın ilk adımdaki hedefi, ENKS denen işbirlikçi çeteyi “güce ortak etmek”tir. Biz değil, kendileri, bizzat ABD açıkladı bu amacı. Bu, dinci faşist iktidar için “Şam'da kayısı”dır.

Türk devletinin hedefinde Şengal de var. Metina ve Şengal’i tuttuğunda Rojava’nın çevrelenmesini tamamlamış olacak. Bu adımdan sonra Rojava devriminin teslim alınması, Barzanileştirilmesi süreci hızlandırılacaktır.

Bu açıdan bakıldığında Erbil-Ankara ortaklığı, kimi noktalarda Bağdat’ı da sürece dahil eden bir ABD planı doğrultusunda yol alıyor. Güney Kürdistan’daki, Rojava’daki ve Suriye'deki Türk işgalleri kesinlikle ABD izni, onayı ve yönlendirmesiyle gerçekleşiyor.

Kuşkusuz tüm bunlar tek tarafın iradesine bağlı olmayan gelişmelerdir. Karşı taraf, devrim güçlerinin çetin mücadelesi, bu planları çoğu zaman suya düşürüyor. Gare hezimeti bunun bir örneğiydi. Şu anda sürüp giden çatışmalar konusunda HPG Basın İrtibat Merkezi’nin günlük düzenli bilgilendirmelerine bakıldığında, “Pençe-Kartal” da diğer “Pençe serisi” gibi çoğu noktada başarısızlığa uğruyor. Ciddi asker kayıpları yaşıyor TSK. İndirme yaptıkları çoğu bölgeyi tutamadan kayıp vererek çekilmek zorunda kalıyorlar. Ardından yoğun hava bombardımanı devreye giriyor. Bir haftadır yoğun çatışmaların seyri şimdilik böyle.

Her zaman olduğu gibi, sonucu zorlu mücadeleler belirleyecek. Gare hezimetinin ardından Metina, Zap ve Avaşin’de alacağı yenilgi, hiç kuşkusuz dinci faşizmin ayağının altındaki zemini daha çok sarsacak, çöküşünü hızlandıracaktır.