< Sınırlı Başarılarla Yetinemeyiz

İşçilerin sınıf mücadelesinin büyük başarılarla ilerlediği bir çağdayız. Bütün zamanların en büyük toplumsal dönemi, 20.yüzyılla başladı. Bütün bir yüzyıl içinde emekçiler, yenilgiler de alsalar, dünyanın birçok yerinde, tarihin en büyük devrimini gerçekleştirdi ve büyük başarılar elde etti. Ücretli emekçiler, büyük başarılar çağında sınırlı başarılarla yetinemezler.

19. yüzyılda, kapitalizmin gelişimiyle birlikte, sınıf mücadelesinde de ilerleme görüldü. İşçiler, tarih sahnesine bağımsız politik bir güç olarak çıkmaya başladı. I.Enternasyonal yeni örgütlenmeye başlamış, etkisini yeni yeni duyurmaya başlamıştı. Verili nesnel ve öznel koşulların gelişimiyle birlikte işçi sınıfı, militan bir sınıf haline gelir. Sınıf savaşı Atlantik’in her iki yakasında hızlı bir gelişme gösterir. Kapital’in ilk cildi basıldı. Paris Komünü oldu ve işçi partileri kuruldu. Yeni koşullarda, sınırlı başarılarla yetinilemezdi. Yirminci yüzyıla girilmesiyle, devrimler çağı başladı. İşçi sınıfı yüzyıl boyunca daha tanık olmadığı ve kolay kolay olamayacak etkide dünya çapında görülen büyük başarılar gerçekleştirdi.

Geçen yüzyıl, sınıf mücadelesi toplumsal devrimlere dönüşmesine rağmen, mesela 1917 Ekim sosyalist devrimini erken bulanlar vardı. Zamansız devrim itirazları yüzyıl boyunca çeşitli ifadelerle sürdü. Düşünün ki günümüzde bile bu anlayışa rastlayabiliyoruz. Oysa Lenin 1917’lerde tekelci kapitalizmi proletarya devriminin öngünü olarak tanımladı. Lenin bu görüşünü Emperyalizm kitabında bilimsel olarak temellendirdi. Yani proletaryanın toplumsal devriminin nesnel koşulları oluşmuştur. Mesele öznenin doğan bu durumu devrime dönüştürmesinde. Kendiliğinden biçimde kapitalizmin çelişkilerinin sonuna kadar gelişip, toplumsal sistemi çözmesi beklenemez.

Nesnel duruma öznenin müdahalesi gerekir. Öznenin müdahalesini yani ökoznenin nesne karşısındaki etkin rolünü anlayamayanlar, her devrimi erken bulurlar. Aynı anlayışı, Küba devrimi sırasında da görüyoruz. Küba devrimi, öznenin rolünü doğru değerlendiren Fidel Castro liderliğindeki devrimci güçlerin önderliğinde başarıldı. Sınırlı başarılarla yetinmemek, büyük başarılar elde etmek, ancak öznenin devrimci rolünü kavramakla mümkündür. Proletaryanın sınıf savaşı bir süreden beri yeni bir toplumsal devrimler çağına girdi. Toplumsal devrimler çağında, erken devrim yoktur. Kaldı ki günümüzde maddi koşullar yeni bir dünya kurmayı amaçlayan toplumsal devrimler için son derece olgunlaşmıştır.

Devrimci teorinin kitlelerce kavranıp maddi bir güce dönüştüğü, kitlelerin dünyayı değiştirmek için her yerde savaştığı, son yıllarda dünyanın birçok merkezinin devrimci eylemlerle çalkalandığı, milyonların gerçekleştirdiği Gezi Haziran Halk Ayaklanması, 6-8 Ekim serhıldanından sonra, öznenin yalnızca öncüyle sınırlı olduğunu söylemek, tüm bu gelişmeleri anlamamak demektir. Dünyanın her köşesinde öncüyle birlikte, milyonlar yeni bir dünya için ayaklanmış durumda. Devrim, devrimci kitlelerin eseridir.

Öznenin nesnel koşullar karşısındaki rolünü anlamak isteyenler, Marksist toplum anlayışını doğru kavramalıdır. İnsanlar ne kadar koşulların ürünüyse, koşullarda o kadar insanların ürünüdür. İnsanlar, önceki kuşakların belirlediği koşullarda, kendi tarihini bilinçlice, kendi yapmak için eski dünyayı eylemleriyle altüst ediyor; eski toplumun insanlık dışı koşullarını ortadan kaldırıp, koşulların insancıl olduğu yeni ve daha üstün bir toplumu kurmak için, sınıf savaşını sonuna kadar götürecek kadar devrimci bir anlayış ve pratik bir tavır sergiliyor.

Proletaryanın sınıf mücadelesini sonuna, devrimin zaferine dek götürmesinde en etkin araç politik örgütlenmesidir. Politik mücadele sınıf mücadelesinin en etkin bir biçimidir. Emekçi sınıfın program birliğinin ifadesi olan teorik, pratik program, devrimci sınıfın politik örgütlenmesinin, emeğin evrensel kurtuluşundaki temel, vazgeçilmez rolü nedeniyledir ki, bütün ülkelerde işçiler, sınıf partisi biçiminde örgütlenmiştir. Devrimci komünist partiler, ücretli emekçilerin iktidar ve kurtuluş kavgasında en büyük silahı ve yol göstericisidir. Proletaryanın politik örgütlenmesi olmaksızın emeğin kapitalizmin zincirlerinden kurtuluşu açıklanamaz, anlaşılamaz. Her ülkede, işçi sınıfı partisinin bir tarihi var. Birçoğunun tarihi yazılı hale getirildi. Kitaplaştırıldı. Dünya komünist hareketinin bir tarihi var. İşçi sınıfının tarihi ve sosyalizmin tarihi, komünist partilerin varlığı ve mücadelesi olmaksızın kavranamaz. İşçi sınıfı, ne zamanki devrimci komünist parti biçiminde örgütlendi ve bu partinin öncülüğünde hareket etti, büyük başarılar gerçekleştirecek bir konuma geldi.

Marksizm-Leninizmde teori, tarihsel hareketle birleşmiştir. Teorinin tarihsel hareketle birleşmesi, teorinin pratikle birliğiyle sağlanır. Emekçi kitlelerin sosyal pratiğinden kopuk kalmayan bir teoriden, devrimci bir teoriden söz ediyoruz. Marksizm bir dogma değil, bir eylem kılavuzudur. Devrimci politika ve politik örgütlenme, teoriyle pratiğin bağını sağlamış, teorinin kitlelerin tarihsel hareketiyle birleşmesini ve maddi bir güce dönüşmesinde en büyük rolü oynamıştır. Ücretli emekçiler politik mücadelede yetkinleşmeseydi dünyayı değiştirecek bir duruma gelemezlerdi.

Proletarya adına hareket ettiğini söyleyen bir işçi, kendine “sosyalist parti”, “komünist parti” diyen her parti içinde örgütlenerek amacına ulaşamaz. Bu adlarla kurulan birçok parti, burjuvaziyle uzlaşma çizgisi izledi ve bir çoğu bu adları bile bıraktı. Emekçilerin dünyayı devrim yoluyla değiştirme amacından uzaklaşan her “işçi” partisi, zorunlu olarak, düzen içi “iyileştirmeler” peşinde koşar. İşçilerin sınıf mücadelesi ve sosyalizm tarihinin bize öğrettiği, gerçekten devrimci, Marksizm ilkelerini izleyen bir parti, kapitalizm altında, emekçi sınıfa önderlik edebilir, sosyalizmi kurabilir ve komünist topluma ulaşma yolunda ilerler.

Çok canlı ve oylumlu bir politik mücadele deneyimine dayanıyoruz. Bugüne değin elde edilen büyük başarılara yenilerini ekleyebiliriz. Bunca şeyden sonra kesinlikle çok daha ileriye gideceğiz.

İşsizlik çok büyük boyutlarda. Pandemiyle birlikte, bugüne kadar görülenlerden daha ileride. İşsizlik yalnızca büyümek ve yaygınlaşmakla kalmadı, aynı zamanda kalıcılaştı. Sanayi yedek ordusu olan işsizlikteki yedek yapı çöktü. Emekçiler, emek gücünü satamaz durumda. Emekçi halk kitlelerinin kötü olan yaşam koşulları, iyice ağırlaştı. Resmi işsizlik ve resmi yoksulluk bile korkunç boyutlarda. Daha çok çalışanın işsiz kalması ve yoksulluğun derinleşmesi, sermaye birikimin mutlak yasasıdır. Yasa bütün katılığıyla işliyor. Ama bunun bir sonucu olarak, sınıf mücadelesi yasası, sosyal sınıflar arasındaki sınıf savaşı da bütün katılığıyla yürürlükte ve ilerliyor.

Bütün bunlar olurken emekçi kitleler gerçek durumun farkında; sadece içinde oldukları koşulların etkisiyle değil, ama durumlarının bilinciyle dünyayı değiştirme yönünde bir yönelim içindeler. Ortaya çıkan her olayı, her ekonomik-toplumsal, siyasal gerekçeyi, bilinçle değerlendiriyorlar. Son yıllarda, dünyanın sokaklarında önemli başarılar sağladılar.

Pandeminin sonuçları gerçekten yıkıcı oldu. Sınıflar arasındaki uçurum, bugüne dek görülmediği kadar büyüdü. Bu zeminlere bağlı olarak uzlaşmaz sınıf çelişkileri uç noktaya vardı. Küçük burjuva siyasetler, çelişkilerin uç noktaya vardığını anlamak istemiyorlar. Bu yüzden, birçok noktada patlak veren ani çatışmaları, ayaklanmaları kavrayamıyorlar. Çelişkilerin uç noktada olması kaçınılmaz olarak sosyal sınıflar arasındaki çatışmaları da uçlaştırıyor. Dünyanın sokaklarındaki şiddetli çatışmalar ancak bu temelde anlaşılabilir.

Çelişki ve çatışmaların keskinleşmesi, işçi sınıfı ve emekçi halkın lehinedir. Çünkü, devrim, çelişkilerin en uç noktaya kadar keskinleşmesiyle gerçekleşir. Bu aşamada emekçi kitleler, doğrudan doğruya iktidarı almak için mücadeleyi yükseltirler. Tarihe geçen büyük devrimci başarılar bu aşamada daha sık görülür. Köhnemiş toplumsal düzeni yıkmak için ezilen ve sömürülenlerde büyük bir azim doğdu. Diğer yandan oportünist ve reformist politikalar, doğmuş olan devrimci ortamda büyük bir gerileme gösterirken, işçilerin gerçek devrimci mücadelesi ve bu mücadeleyi sonuna kadar götürecek devrimci komünist çizgi daha da öne geçecektir.

Proletaryanın sınıf mücadelesi, emeğin kurtuluşu yolunda büyük bir ilerleme gösterdi. Devrimci güçlerin vardığı nokta bunun somut kanıtıdır. Fakat, devrimci sınıf mücadelesi daha ilerde olabilirdi. Emekçi kitleler kendi ayak bağlarından kurtulabilselerdi, hareket kesinlikle daha ileride olabilirdi. Daha çok kendi dışımızda, önümüze çıkan engeller hakkında konuşuruz ve onları aşacak görüşler ortaya koyarız. Bu arada, kendimizden kaynaklanan engelleri görmezlikten geliriz. Oysa, daha ileriye gidemememizin bizden ileri gelen sebepleri var. Ne zamanki bunları görür ve aşarsak, sınıf kavgası daha hızlı ilerler ve büyük başarılar elde etmek çok daha kolaylaşır.

Emekçiler, ortak sınıf örgütlerinde birleşerek ortak düşmana karşı, ortak mücadele vererek, kendi bireyselliğinden kaynaklanan kendi ayak bağlarından kurtulur. Devrimci dünya görüşünü benimseyerek, burjuvazinin ideolojik etkisinden kurtulur. Kendi devrimci sınıf partisinde örgütlenerek, burjuva düzen partilerin peşine takılmaktan kurtulur. İşçilerin, meslek örgütlenmesi dar anlayışını aşmamaları, kendilerinden kaynaklanan bir engeldir. Yine burjuvaziyle uzlaşma eğilimindeki siyasetlerin saflarında yer almak kendi ayak bağlarından kurtulamamaktır.

Emekçiler kendi ayak bağlarından yalnızca teorik eğitim yoluyla kurtulamazlar. Emekçiler kendi engellerinden, ayak bağlarından, eylemlerle kurtulabilirler. Eylemlerle dünyayı dönüştürürken, kendilerini de dönüştürürler. Yazılarımızda, değişen, başka bir özneden bahsediyoruz. Tarihin önümüze çözmek için getirdiği problemler, sürekli kendi engellerinden kurtulan, kendini geliştiren, yetkin ve bilinçli özne tarafından çözülür. Buradan şu sonuç çıkar ki, sınıf mücadelesinin, tarihin önümüze çıkardığı sorunları aşmak, yeni gelişmeleri karşılamak için, kendimizi sürekli ama çok yönlü olarak geliştirmeliyiz.

Tarihsel gelişme yasalarını bilmeyenler ve tarihsel öngörüye sahip olmayanlar, bugünkü durumun uzun süre devam edeceğini düşünürler. Topluma ve toplumsal koşullara bu şekilde bakmak mistisizmdir. Bugünkü özel mülkiyet toplumu, yerini yeni ve daha üstün bir topluma, komünist topluma bırakmak zorundadır. Kapitalizmden komünizme geçiş başladı ve genişliyor. Bu süreç, öyle kendiliğinden ve mistik olarak değil, devrimci sınıf savaşıyla, devrimci patlamalarla, sıçramalarla daha kısa zamanda gerçekleşecektir. Büyük başarılarla daha sık karşılaşacağız.

Tarih yeni gelişmeleri kendine katarak ilerler. Ücretli emekçilerin sınıf mücadelesi, yeni ve büyük başarıları kendine dahil ederek ilerler. Ezilen ve sömürülen halk kitleleri, her yerde, yeni bir dünya kurmak için verilen devrimci mücadelelerin yarattığı ileri örneklere ve elde ettiği büyük başarılara bakarak ilerliyor.

C.DAĞLI