8 Mart günü Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı koordinasyonunda, 2024-2028 yıllarını kapsayan “Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı”1na göre, kadınların iş gücü piyasasına girişlerini kolaylaştırmak ve istihdamlarını artırmak için iyileştirici düzenlemeler yapılacağı duyuruldu.

Düzenlemede bulunan Aile Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın açıklamasında “Biliyoruz ki milletimizin en güçlü kalesi aile, bu kalenin en güçlü neferi de kuşkusuz kadınlardır. Bu nedenle kadınların toplumsal yaşamın her alanında daha etkin rol üstlenmesini sağlayarak Türkiye Yüzyılında, ‘Güçlü Kadın, Güçlü Aile, Güçlü Nesiller ve Güçlü Türkiye’yi inşa etmenin azim ve kararlılığı içindeyiz.” ifadeleri gerçekten dikkat çekici.

Tüm toplum üzerinde uygulanan dinci faşist kuşatmanın kadınlar üzerinde daha özel biçimleriyle sürdürüldüğünü biliyoruz. Cinsiyetçi politikalar, erkek egemen dinci faşist iktidar tarafından, sistematik biçimde yaşama geçirilmeye çalışılıyor. Aileyi güçlendirerek kadınları eve hapsedecek politikalarla, kadınlara aile dışında bir yaşam alanı bırakmayan, kürtajı ve boşanmayı fiili olarak zorlaştıran, nafaka hakkını gasp etmek isteyen, cezasızlık politikasıyla kadın katliamlarının önünü açan iktidarın kadınların güçlenmesinden neyi anladığı ise manidardır.

Düzenlemede “kadınların güçlenmesi”, “kadınların kendi hayatları üzerinde güç ve kontrol sahibi olmalarını ve stratejik seçimler yapma yeteneklerini kazanmaları süreci” olarak ele alınmış ve kadınların güçlenmesi beş unsurla tanımlanmış:

“Kadınların kendi değerinin farkında olması; seçeneklere sahip olma ve bunlar arasında tercih yapma hakkı; fırsatlara ve kaynaklara erişim hakkı; ev içinde ve dışında kendi hayatlarını kontrol etme gücüne sahip olma hakkı; ulusal ve uluslararası düzeyde adil bir toplumsal ve ekonomik düzen oluşturmak için toplumsal değişimin yönünü etkileme becerileri” (EIGE, 2018)

İşte bu cümlelerle bizlerin önüne eşitlik ve kurtuluş reçetesi olarak konulan eylem planını gerçeklikle karşı karşıya koyduğumuzda yüzümüzde sadece alaycı bir tebessüm bırakıyor. Bu eylem planının altından kadınların sadece aile ile var olabileceği, kadının misyonunun şimdinin işçilerinin hayatlarını kolaylaştırmaları ve geleceğin işçilerini yetiştirmek olduğunu görüyoruz. Bu plandan kadınların eve daha fazla hapsedilmesinden başka bir şey çıkmıyor. Güçlü aile, güçlü Türkiye diyen dinci faşist zihniyetin, kadının iş ve aile yaşamı uyumundan bahsederken de esnek çalışma ve güvencesiz çalışma modellerini tariflediğini görüyoruz.

Plan, beş temel başlık altında kimi stratejiler ve bunlara bağlı olarak yapılacak faaliyetleri ortaya koyuyor. Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nda, “eğitim, sağlık, ekonomi, liderlik ve karar alma mekanizmalarına katılım ve çevre ve iklim değişikliği” beş temel politika ekseni olarak belirlenmiş durumda.

Eğitim alanında belirlenen politikaları incelediğimizde; kadınların okuryazarlık oranının %100 seviyesine yükseltilmesi, kız çocuklarının net okullaşma oranlarının %100 seviyesine yükseltilmesi, eğitimde kadın erkek eşitliğinin sağlanması, hayat boyu öğrenme programı aracılığıyla kadınların sosyal ve ekonomik hayata etkin katılımlarının sağlanmasının amaçlandığı belirtilen programın aksine, hayat bize bambaşka bir gerçeklik gösteriyor. Özellikle barınma sorunu ile öne çıkarken, üniversite öğrencileri geçimlerini de sağlamak için çoğunlukla hem çalışıp hem okumak durumunda kalıyor. Bu öğrencilerin çoğu tarikat ve cemaatlerin denetimindeki Kur'an kurslarına gitmeye, bu kursların yurtlarında kalmaya mecbur kalıyor, bu yurtlardan gelen intihar haberleri, kendine her gün haberlerde yer buluyor. Liselerde ise öğrenciler imam hatiplere gitmeye mecbur bırakılıyor. Yoksul ailelerin çocukları Mesleki Eğitim Merkezleri-MESEM’e mecbur bırakılarak, geleceğin ucuz iş gücü piyasasına işçi olarak hazırlanıyor. İlköğretim çağındaki kız çocukları eğitime erişemiyor. Özellikle tarım işçisi ailelerin çocukları aileleri ile birlikte mevsime göre göç ederek çalışmak durumunda kalıyor. Okuldan uzakta olan kız çocuğu sayısı toplamda 866 bini buluyor. Bu eşitsizlik ise aklımıza bir kez daha Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, kız çocuklarının okullaşma oranlarını bahane ederek, karma eğitimi tartışmaya açmasını getiriyor. Eşitliği sağlama adı altında atılan her adımın kız çocuklarını ve kadınları yaşamdan soyutlamak için atılan bir adım olduğu gerçeği karşımıza çıkıyor. Kız çocuklarının okullardan uzak olmasını velilerin, kız çocuklarını erkeklerle aynı okula göndermek istememesi olduğunu ileri süren Tekin, “Gerekirse kız okulları açabilmeliyiz” demişti.


2 bin TL KYK bursu/kredisiyle geçinemeyen öğrenciler, motokuryelik yaparken ya da inşaatta çalışırken ölüyor. Kurye Hakları Derneği, hazırladığı raporda 2023 yılında 68 motokurye ölümünden 35’inin yaş grubunun 19-28 yaş aralığında olduğunu tespit etti. Geçenlerde sosyal medyada önümüze düşen görüntülerde burslu öğrencilerin zengin “okul arkadaşlarının” arabalarını yıkayarak geçimlerini sağladıklarını gördük.

Kadın ve erkeğin yaşamda eşitlenmesinden bahseden planlamanın aksine, dinci faşist iktidarın sık sık kadınların mücadele ile elde ettiği haklara saldırdığını biliyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin Türk aile yapısına uygun olmadığından bahisle bir gecede ortadan kaldırıldığını, nafaka tartışmalarında erkeği mağdur göstererek, kadınları şiddet ve sevgisizlik dolu evliliklere mahkum etmeye çalıştıklarını, eğitim müfredatlarına ekledikleri derslerle aslında kadın ve erkeğin eşit olmasının fıtratlarına ters olduğunu çokça vurguladıklarını ve kadını eve hapsetmek, üretimden ve toplumsal mücadeleden uzak tutmak için ellerinden geleni yaptıklarını biliyoruz. "Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı" da, iktidarın her fırsatta hayata geçirmek için fırsat kolladığı gerici politikalarından başka bir şey değil. Kadının fırsat eşitliğinden bahsederek esnek çalışma modelleriyle emek sömürüsünü artırmayı amaçlayan, kadını ucuz iş gücü olarak gören, “Güçlü Kadın, Güçlü Aile, Güçlü Nesiller ve Güçlü Türkiye” vurgusuyla da ailenin koruyucusu ve kölesi rolünü yükledikleri kadını eve hapsetmeyi ve köleleştirmeyi hedefleyen eylem planı kadınların mücadelesi ile bir kez daha boşa düşürülecek, hiç kimsenin özgürlüğümüzü ellerimizden alamayacağı, her anlamda eşit ve özgür bir dünya kadınların mücadelesi ve toplumsal devrim ile kurulacaktır.

Ayla Gök

1 https://www.aile.gov.tr/media/158302/kadinin-guclenmesi-strateji-belgesi-ve-eylem-plani-2024-2028.pdf