TUHAY-DER, depremin ardından Maraş Türkoğlu Yüksek Güvenlikli Cezaevi ve Malatya Kapalı Cezaevi'nde yaşananlara ilişkin dernek binasında basın toplantısı düzenledi.

TUHAY-DER Eşbaşkanı Adil Koçak, depremin ilk gününden bu yana tutuklu yakınları tarafından onlarca başvuru aldıklarını söyleyerek, "Tutsak aileleri bir yandan afet ile mücadele ederken diğer yandan ise büyük kaygı içerisindeler. Yine sosyal medyada yayınlanan haberler ailelerimizi oldukça fazla kaygılandırmaktadır. Başta Türkoğlu ve Malatya hapishaneleri olmak üzere birçok cezaevinden kaygı verici bilgiler gelmektedir. Özellikle Malatya cezaevi ile alakalı basına yansıyan görüntüler tüm kamuoyunu tedirgin etmektedir. Türkoğlu Cezaevinde kalan 3 tutsağın yaralanmış olduğu bilgisi de aileler üzerinden kurumumuza iletilmiştir. Bununla birlikte deprem bölgesinde olmayan ancak aileleri deprem bölgesinde olan binlerce mahpus bulunmaktadır. Bu hususta bir an evvel bakanlığın sorumluluğunu yerine getirmesi gerekmektedir” dedi.

Koçak, cezaevlerinde bulunan tutuklulara ilişkin talepleri şöyle sıraladı:

*Yaşam hakkı kapsamında deprem bölgesindeki tüm tutsakların bir an evvel serbest bırakılması,

*Depremlerin sürekli yaşanması nedeniyle deprem bölgesindeki hapishanelerde bulunan tutsaklara her gün görüntülü iletişim hakkının tanınması,

*Yine deprem bölgesi dışındaki mahpusların da deprem bölgesinde yaşayan aileleri için kaygılanmaları nedeniyle iletişim hakkının süre sınırlaması olmadan tüm hapishanelere her gün verilmesi,

*Malatya hapishanesinde yaşandığı iddia edilen ölüm veya yaralamalara ilişkin bir an evvel kamuoyunun bilgilendirilmesi,

*Türkoğlu hapishanesinin ağır hasar aldığı iddialarına ilişkin somut bilgilendirmeler yapılması,

Adil Koçak, “Yukarıda yazılan öneriler başta olmak üzere, tüm tedbirlerin Adalet Bakanlığı tarafından alınması, yaşanan süreçte tutsakların ve ailelerinin hassasiyetlerinin dikkate alınması gerekmektedir. Bu kapsamda Adalet Bakanlığını ve ilgili kurumları sorumluluk almaya davet ediyoruz.” diyerek bitirdi açıklamasını.

İzmir Barosu da dün bir açıklama yayınlayarak, depremlerden sonra cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri Adalet Bakanlığına sordu.

Yaşananlarla ilgili kamuoyunun aydınlatılmasının hayati önem taşıdığı ifade edilen açıklamada, Adalet Bakanlığı'na şu sorular yöneltildi:

*Hatay, Malatya ve Türkoğlu Cezaevlerinde yaşandığı iddia edilen ölüm ve yaralanmalar hakkında açıklama yapılması,

*Yazı ekinde bulunan listede yer alan cezaevlerinin deprem sebebiyle hasar görüp görmediğine ilişkin bilgi verilmesi,

*Hasar görmüş cezaevlerinde bulunan mahpusların; hangi cezaevlerine nakledildiğine ilişkin bilgi verilmesi,

*Yazı ekinde yer alan listede yer alan cezaevlerindeki tüm mahpusların yaşam hakkının korunmasına yönelik tedbirler hakkında bilgi verilmesi,

*Mahpusların yaşam hakkı ve işkence/kötü muamele yasağını ihlal edecek şekilde muamelelere maruz kaldıklarına ilişkin iddialar hakkında açıklama yapılması,

*Tüm cezaevlerinde bulunan mahpusların aileleri ve yakınları ile süre kısıtlaması olmadan görüntülü görüşme, iletişim kurma hakkının tanınması ve bu konuda zaman geçirmeden gerekli işlemlerin yapılmasını talep ediyoruz.


ÖHD de dün bir açıklama yaparak, “Deprem sonrası sosyal medyaya önce Malatya E Tipi hapishanesiyle ilgili daha sonra Kahramanmaraş Türkoğlu ve Hatay T tipi hapishanesiyle ilgili iddialar yansımış, bu hapishanelerde çekildiği iddia edilen korkunç görüntüler kamuoyu ile paylaşılmıştır. Kamuoyuna yansıyan görüntülerde bahsi geçen hapishanelerde tutulan mahpuslar elleri ters kelepçeli bir şekilde yere dizilmiş vaziyette olup, birçok mahpusun yüzü kanlar içindedir. Yine bahsi geçen hapishanelerde bazı mahpuslara jandarma tarafından ateş açıldığı ve kadın mahpuslara tecavüz edildiği iddiaları mevcut olup bu iddiaların doğruluğu teyit edilememiştir.” dedi.

ÖHD Mersin Şubesi’nin Türkoğlu ve Hatay T Tipi Hapishanelerini ziyaret ettiğini, ancak yetkili kimse olmadığını, tutsaklarla da görüşemediklerini, tüm tutuklu ve hükümlülerin başka hapishanelere sevk edileceğinin söylendiği aktarıldı. Hatay T Tipi’nde ise jandarma komutanı ile yapılan görüşmede; “adli mahpuslar tarafından isyan çıkartıldığı, bu nedenle müdahale gerçekleştirildiği” ancak yaşamını yitiren ve yaralanan tutsaklara ilişkin bilgi verilmediği, cezaevi önünde çok sayıda araç olduğu, bir çok ambulans ve helikopterin cezaevine geldiği söylendi.

Malatya E Tıpi Hapıshanesi'ne yapılacak ziyaretin ise hapisanede sevklerin yapıldığı, binanın boş olduğunun bildirilmesi üzerine vazgeçildiği söylendi.

Görüntülerin yayılması üzerine Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün açıklama yapmak zorunda kaldığını söyleyen ÖHD, bahsi geçen hapishanelerden sadece Kahramanmaraş Türkoğlu ve Hatay T Tipi hapishanesinde yaşananlara değinilerek “firar teşebbüsünde bulunması ve ardından yangın çıkarması nedeniyle; firarı önlemek, yangını söndürmek ve ceza infaz kurumunun tutuklu ve hükümlülerin güvenliğini sağlamak için yasal mevzuat çerçevesinde müdahale yapılmıştır.” denildiğini söyledi. Ayrıca Hatay T Tipi ile de ilgili “Olaylara müdahale sırasında 12 adli hükümlü ve tutuklu yaralanmış, hastaneye sevk edilen yaralılardan 3'ü vefat etmiştir" açıklaması yapılmış.

ÖHD açıklamasında, “Bilindiği üzere devletin mahpuslara karşı, başta yaşam hakkı olmak üzere maddi ve manevi varlığını koruyucu tedbirler olmak üzere yerine getirmesi gereken yükümlülükleri vardır. Mahpusların yaşam hakkı ile beden ve ruh bütünlüğünün korunması, hapishanelerde öncelikle güvence altına alınması gereken bir husustur. Dolayısıyla mahpusların yaşam hakkı ile ruh ve beden bütünlüğünün korunması, cezaevi idaresinin temel yükümlülüğüdür. Diğer taraftan kurum içerisinde mahpusların yaşam hakkı ile beden ve ruh bütünlüğünü tehdit eden fiziksel koşullara karşı ya da hapishane personelinin bu yöndeki fiili uygulamalarına karşı gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.

Kamuoyuna yansıyan iddia ve görüntülerde hapishane idarelerinin doğrudan bu yükümlülüklere aykırı hareket ettiği açıkça görülmektedir. Her ne kadar Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü tarafından yasal mevzuat çerçevesinde müdahale yapıldığı iddia edilmişse de, ulusal ve uluslararası mevzuat, hapishanelerde yaşam hakkının ihlalini gerekli kılacak bir düzenleme öngörmemiştir. Dolayısıyla ivedi olarak hayatını kaybeden mahpusların baro temsilcileri eşliğinde otopsisi yapılarak ölüm nedenleri kamuoyuna açıklanmalı; bağımsız ve tarafsız insan hakları örgütlerinin söz konusu hapishanelerde inceleme yapması gerekmektedir.

Ayrıca gerçekleştirilecek inceleme ve araştırmalar neticesinde ulusal ve uluslararası mevzuat hükümlerine aykırı davrandığı tespit edilen personel ve yetkililer hakkında adli ve idari soruşturma başlatılmalıdır.” dedi.