Son birkaç haftada Diyarbakır HDP önünde bir eylem sürüyor, sürdürülüyor. Çocuklarının HDP eliyle “dağa kaçırıldığını” söyleyen aileler, çocuklarını istemek(!) için HDP önünde…

Çok uzun sürmedi, eylemle ilgili gerçekler ardı ardına ortaya çıktı: Evet, polis ve jandarma, “kayıp” başvurusu yapmış olanlara, yahut çocuğu HPG’ye katılmış olan ailelere HDP önüne gitmeleri için baskı yapıyor. Evet, en ufak hak arama eylemine olanca vahşetiyle saldıran polis o ailelere korumalık yapıyor. Evet, annelerin hiçbir eylemini “görmeyen” burjuva medya saat başı onları haber konusu yapıyor. Ve evet, kimi ailelerin çocuklarının konuyla ilgisinin bile olmadığı ortaya çıkıyor…

Burjuvazinin örtbas etmek için her türlü araca ve karalama kampanyasına başvurmasına rağmen, herkesin iyi bildiği bir gerçektir, dünyanın neresine giderseniz gidin, gerilla örgütlenmeleri gönüllü bireylerden oluşur. Hiç kimse hiç kimseyi istemediği bir şeyi yapmaya, inanmadığı-kabul etmediği bir yola baş koymaya zorlayamaz.

Evet, serüvenciler düşer yollara… Ne bir adresleri, ne bir evleri olmadan dünyanın dört bir yanında yaşar, yüzlerini bile görmedikleri işçi ve emekçiler, yoksul halklar için ölürler. Hiç kimse onu buna zorlayamaz. Gönüllülük temelinde oluşmayan bir ordu da, halk ordusu olamaz zaten. Gençleri zoraki silah altına alan ordular, yalnızca egemen devletlerin “zorunlu askerlik” ile kurdukları ordularıdır.

Spartaküs’ten bu yana, ezilmeyi, sömürülmeyi reddeden, halkının acılarına gözlerini kapatamayan milyonların başvurduğu yoldur bu: Silahlanıp sisteme baş kaldırmak. Bu kimi zaman kimi yerde Spartaküs ve köle ordusu olur, kimi yerde Zapata olur, Kızıl Ordu olur... Sierra Maestra’da Che olur, Fidel olur, Camillo olur. Bizim topraklarımızda düzene isyan edenler yahut düzen tarafından arananlar dağa çıkar eşkıya olur, efe olur. İsyanını ideolojisiyle birleştirir devrimci olur. Ve budur Denizleri Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nu kurmaya iten. Düzene isyan eden öğrencileri enternasyonalist gerillalara dönüştüren budur; kan ve şiddet üzerine kurulu bir zor sistemini ancak zor araçlarıyla değiştirebileceklerini-yıkabileceklerini bilmek…

Düzen değişmediği müddetçe nice gençler açılan bu yolu izleyecek. Yol kapansa dahi kendilerine bir yol açacaklar ve o yolu takip edecekler. Yolun sonunda ölüm, zindan, işkence olduğunu bilerek takip edecekler, geride gözü yaşlı endişeli ana-baba, eş, çocuk bıraktıklarını bilerek… Hedeflenen zafere ulaşana dek bu döngü sürecek…

Bugün bir siyasi partinin önünde bir eylem sürüyor… Ve iç savaşın en yoğun döneminde karşı devrim bu defa aileleri sürüyor öne. “Biz dağa gittik, çocuğumuzla görüştük, ancak çocuğumuz gelmedi” diyen aileler çok iyi biliyorlar çocuklarının orada “zorla” tutulmadığını. Ve çocuğu hapiste olan yüzbinlerce ana da biliyor, o çocuk dağdan inmeye kalktığı anda gideceği yerin cezaevi olacağını. Ve çok sayıda genç de, onlarca yıl zindanlarda kalmamak için yüzünü dağlara, özgür topraklara çeviriyor. 98 yıl hapis cezası alan “Kırmızı Fularlı Kız” örneğini kim unutabilir? Devlet sana “ya zindan ya dağlar” seçeneği sunuyorsa hangi ana çocuğuna der “git zindana, her gün işkence gör” diye…

Bugün HDP önünde bir eylem sürüyor. O eylem ki, zindandaki bir devrimci tutsağı utançtan intihara zorluyor… “Eğer HDP binası önünden kalkmazsa anam, tekrar intihar edeceğim. Bugün olmazsa yarın” diyor annesi için…

Diğer taraftan devlet halkı kutuplaşmayı sürdürüyor. Cumartesi Annelerini, Barış Annelerini, tutsak analarını her sokağa çıkışlarında coplatan, gözaltına alan, tutuklayan, destek olanları “terörist” ilan eden kendisi değilmiş gibi, manipülasyonlarla Diyarbakır’a topladığı ailelere destek çağrısı yapıyor; destek olmayanları “hain-terörist” ilan ediyor. Hakkında soruşturma açmayan Baro’yu hedef tahtasına koyuyor.

2014’te sahneye koyduğu, ancak başarısız olduğu oyunu şimdi yeniden sahneliyor. Açıktır, devlet bu “eylem” ile kaybetmek üzere olduğu iç savaşta dengeleri değiştirmeye çabalıyor. İstenen, kayyumlar yeterli gelmeyince HDP’yi yıpratarak Kürt halkını moralsiz, örgütsüz bırakmak ve şoven çevrelerden güç devşirmek…

Ancak bu onursuz girişim de, girişilen pek çok savaş yöntemi gibi başarısızlığa uğrayacak. “Kutsal aile” üzerinden giriştiği bu halkı bölme oyunu, özgürlük isteyen bir halkın mücadelesinin önüne geçemeyecek.