Kale Kayış İşçileri İle

Daha gün o gün değil

Derlenip dürülmesin bayraklar

Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır

Safları sıklaştırın çocuklar

Bu kavga faşizme karşı

Bu kavga hürriyet kavgasıdır.

 

Kale kayış işçileri 116 gündür (29 Haziran itibarıyla) fabrikaya yakın bir noktada eylemlerini ve bekleyişlerini sürdürüyorlar.

Bizler de Mücadele Birliği olarak işçileri ziyaret ederek, kendi elleriyle hazırladıkları kitaplıkları için getirdiğimiz kitapları verdik. Sohbetimiz mücadeleye atıldıkları ilk günden bu güne değerlendirmeler üzerineydi. Coşkulu, umutlu olan işçiler, “içerde ölümle cebelleşip her dakika iş kazası geçirenleri göreceğimize burada bu soğukta beklemek nedir ki” diyordu. Silikozis hastası bir işçi “dışarı çıktığımızdan beri rahat nefes alabildiğini” söylüyor ve derin beri nefes çekiyor. Bir başka işçi yılların deneyimiyle nasıl zafer kazanabileceklerinin öngörülerini yapıyor. Kimileri güvensiz ve ilgisiz yaklaşıyor gelen ziyaretçilere kimisi güvensiz fakat ne duyacağına meraklı, kimisi ise neyi nasıl yapmak gerektiğini soruyor. Bir işçinin greve çıkarak, dışarıya attığı bu ilk adımından sonra, asla o adımın öncesindeki gibi kalamadığını gözlemliyoruz. Yavaş veya sıçramalı ama her işçide bir değişim yaratıyordu.

Ekonomik ve güvenceli çalışma talepleri ile başladıkları mücadelede işçi sınıfı politikleşiyor. Hesap sorduğunda karşısına dikilen askeri görüyor. Hesap sorduğunda düne kadar tanımadıkları ve birbirine güvenmedikleri arkadaşlarıyla yoldaş oluyordu. Hesap sorduklarında ev kadınlarının yaptıkları el emeği yiyeceklerle moral buluyorlardı. Yol kenarından geçen araçlar korna çalıyor ve “sizinleyiz” diyorken tebessüm ediyorlardı.

İşçi sınıfı dostunu düşmanını tanıyordu kimlerin onları yarı yolda bırakıp kimlerin sonuna kadar yanlarında olduğunu görüyorlar ve kendilerine dersler çıkarıyorlardı. Sermaye sınıfı da en örgütlü şekilde işçi sınıfının örgütlülüğünü dağıtabilmenin yollarını arayacak.