Daha öncesini bir yana bırakalım. Son seçimlerin yapıldığı güne “taşıma seçmen/taşıma oy” haberleriyle uyandık.

Kars, Ağrı, Bitlis, Şırnak, Urfa, Hakkari... Kürdistan’ın pek çok yerinde asker ve polisler, onlar yetmeyince nereden getirildiği belli olmayan “siviller”, binler halinde doluşturuldular seçim mahallerine. Sadece seçim günü tespit edilebilen 47 bin “taşıma seçmen” vardı. Tespit edilemeyenlerle birlikte, varın siz hesaplayın.

Bu hileler sonucu Kars, Bitlis, Şırnak AKP ve MHP’ye verilirken, Urfa ve Hakkari başta olmak üzere pek çok kentte bir dizi ilçe belediyeleri de dinci faşist iktidara geçti. Adeta daha sonra kayyuma gerek kalmasın diye hile hurda ile sandıkta çaldılar bir dizi yeri.

Ama yetmedi. Seçim sonuçlarının belli olduğu günün sabahı, Van’a Yüksek Seçim Kurulu (YSK) eliyle “kayyum” atadılar resmen. YSK onayıyla aday olup seçime giren DEM Partili Abdullah Zeydan, yüzde 55 ile AKP’li rakibinin 30 puan önünde kazandı seçimi. Ama sonradan anlaşıldı ki, seçimden önceki son işgününün bitimine 6 dakika kala yani Cuma günü, Adalet Bakanlığı’nın girişimi ile savcılar Zeydan’ın aday olma hakkına itiraz etmiş. O 6 dakika içinde, daha önce Zeydan’ın seçilme hakkına sahip olduğuna karar veren aynı mahkeme, bu defa karşıt yönde karar vermiş. Bu karar YSK’ya bildirilmiş. Bu arada hafta sonu girmiş araya. Seçim olmuş, Zeydan dinci faşist iktidarın adayını ezip geçmiş. Ama YSK, “mahkeme kararı” gerekçesiyle Zeydan’ın kazandığı başkanlığı dinci faşist iktidarın adayına hediye ediyor! Şeytana pabucunu ters giydirten bir ayak oyunu!

Sonuçta “Osmanlı’da oyun çok”tur, bitmez. Her zaman bir yol bulunur. Yasa dediğiniz şey, yazılı metin işi değildir. Onu yorumlayan ve uygulayanın işidir. Güç kimdeyse, yasa ona göre işler. Burjuva düzende “hukukun üstünlüğü” dediğiniz şey, burjuvazinin üstünlüğü, onun egemenliği demektir. Her tür uygulama, bu kaideye göre yapılır.

Daha seçim günü yaşanan hile hurdayı engelleyecek bir güce bile sahip değilken seçimlerle yönetimi, düzeni değiştireceğini, iyileştireceğini iddia edenlere kim inanır! Bırakın seçim günü oldu bittileri, daha seçimin sonuçlandığı ilk gün, Zeydan’ın kazandığı başkanlığın gasp edilmesi, seçimlerle değişimi savunanlara okkalı bir tokattır. Ve daha geride, binbir gerekçeyle hayata geçireceklerinden zerre kuşkumuzun olmadığı kayyumlar dönemi var. Tıpkı bundan önce tekrar ve tekrar yaptıkları gibi.

İşin bu kısmı böyle. Gelelim Kürt halkına... Her tür hile, baskı ve tehdide rağmen Kürt halkı pes etmedi. Bu halk için seçimler, köklü değişimin falan değil, faşist devlet ve iktidarla kapışmanın alanlarından biriydi. Newrozda, 1 Mayıs’ta veya herhangi bir gösteride nasıl faşist devlete kafa tutuyor ve meydan okuyorsa, seçimlerde de bu bilinçle hareket etti. Onurunu her şeyin üzerinde tutan bu devrimci halk, seçimlerde de faşist devletin ve iktidarın karşısında uzlaşmaz ve kendinden emin bir duruş sergiledi. Hilelere rağmen pek çok il ve ilçede kendi adaylarının seçimi kazanmasını sağladı.

Dinci faşist iktidar bunu hazmedemezdi ve hazmetmedi. Hoyrat bir şekilde Kürt halkının kazanımlarına saldırıya geçti.

Yoksul Kürt halkı Van’dan başlamak üzere, Bitlis, Şırnak, Urfa ve daha bir dizi yerde sokaklara akıyor. Sadece Zeydan’ın gasp edilmek istenen başkanlığı için değil, “taşıma seçmen” ile çalınan başkanlıklar için de sokaklara akıyor. Bu meseleyi de faşist devletle açık kapışmanın, ona meydan okumanın aracına dönüştürüyor. Şu an sokaklar hareketli. Biriken öfke, bir dizi kentte patlamaya başlıyor.

Evet, hiçbir zaman seçimler bu ülkede burjuva anlamda dahi usulünce yapılmadı. Ve evet, seçimler, işçi ve emekçiler için toplumsal değişimin, kurtuluşun araç ve yöntemi olamaz. Ama bu aynı seçimler, şimdi bir isyanın gerekçesi haline geliyor. Sokakları tutuşturmanın aracına dönüşüyor.

Hiç tartışmasız olarak bu kavgada Kürt halkının yanında, sokaklardayız. Dinci faşist iktidara ve faşist devlete meydan okuyanların safındayız.