< < “Propagandaya İnanmayın”

Rusya ne zaman bir bölgeden geri çekilse, başlanıyor hep aynı terane okunmaya; “Rusya dağıldı, yenildi, bitti...” vs. Ve hızını alamayan şu zavallı faşist komedyen çıkıp ekranlara, bar bar bağırıyor; “Putin’le aynı masaya oturmam!” Sanırsınız Putin, Zelensky’nin kapısında yatıyor. Sonra Rusya’nın ufak bir karşılık vermesiyle tüm bu sahte özgüven tuzla buz olup, yerini “Rusya bizi yok etmek istiyor!” türünden zırlamalara bırakıyor. Bu döngü, 24 Şubat’tan beri hep böyle.

Bu tarihten, yani Rusya’nın Ukrayna’ya girdiği 24 Şubat’tan sonra televizyon canlı yayınında eylem yapan Rus sunucu, elinde tuttuğu pankartta ne diyordu?

“Propagandaya inanmayın! Burada size yalan söylüyorlar!”

O, bunu Rusya’ya karşı söylemişti, ama bu sözü, bugün emperyalist ve işbirlikçi medya ajanslarının tavrını anlatmak için kullanmak daha mantıklı olacaktır.

Rus Ordusu, Harkov’dan çekildikten sonra, Rusya referandum, kısmi seferberlik ve nükleer silah kartını açtığında, birden TV kanallarında haritalar açıldı. Merkez üssü Kaliningrad; Almanya’ya 206 sn, Fransa’ya 216 sn. İngiltere’ye ikiyüz bilmem kaç sn falan filan.. Putin her konuştuğunda, “kutsal” çubuğunu kaptığı gibi havuz medyasına koşan profesör müsveddeleri hep bir ağızdan haykırıyor: “Nükleer silah ve seferberlik kartını oynamış olması, Putin’in konvansiyonel (bir ara “hibrid” olduğu gibi şimdi de bu çok kullanılır oldu) savaşı kaybettiğinin itirafı ve çaresizliğinin belirtisidir.” Ama sakın tam tersi olmasın? Yani 7 ay boyunca kendisine karşı seferber olmuş ABD-AB-NATO emperyalistlerine karşı tek başına savaş yürüten Rusya’nın 7 ayın sonunda bir seferberlik kararını “kısmi” olarak almakla sınırlaması aynı ABD-AB-NATO emperyalistlerinin yenilgi belirtisi olmasın?

Nükleer silah kartını açarken, Putin’in “Bu bir blöf değil” söylemi üzerine bir şeyler söylemek lazım. Normal koşullarda, Ukrayna’nın DHC-LHC, Zaporijya ve Herson bölgelerinin Rusya’ya iltihakı, Rusya’nın güneybatı sınırlarını NATO’ya yaklaştırması açısından Rusya’nın aleyhine. Fakat artık normal koşullardan bahsedilemez ve varlık-yokluk mücadelesi veren bir ülke için bu, küçük bir detay. Dolayısıyla Putin, “Batı bizi yok etmek istiyor” derken son derece doğru bir tespitte bulunuyor. Bahsi geçen dört bölgenin Rusya’ya iltihakı ise Rusya için geri dönüşü olmayan bir adım. Eğer bu bölgelere karşı gerçekleşen bir saldırı olursa da Rusya bu dört bölgeyi artık sonuna kadar savunmak zorunda. İltihak öncesinde, ufak bir ihtimal olsa bile müzakere konusu olabilirdi ama artık olamaz. Rusya bu gerçeğin farkında olduğu için hamleyi nükleer silah üzerinden yapıyor. Haliyle, evet, bu bir blöf değil. Aksi yönde bir tutum siyasete de savaşa da aykırı olurdu zaten.

Bu noktada üzerinde durulması gereken en önemli şeylerden biri, Rusya’nın bu silahı kullanıp kullanmaması değil, bu silahı kullanmaya mecbur bırakılıp bırakılmamasıdır. Ayan beyan ortada ki, Rusya bütün bir emperyalist kamp tarafından nükleer silah kullanmaya zorlanıyor. Özellikle ABD ve İngiliz emperyalistleri tarafından..

Ama sanki 24 Şubat’tan evvel Rusya’nın “NATO’nun Rusya sınırlarına ilerlememesi yönünde istediği taahhütleri vermeyen ya da Baltıklar’dan Akdeniz’e uzanan bir hat oluşturarak Rusya’yı kuşatan, Ukrayna’yı her türlü silahla silahlandıran, İsveç ve Finlandiya’yı apar topar NATO’ya çağıran kendileri değilmiş gibi, ‘Bunak Sam’ çıkıp insanın aklıyla alay edercesine ‘kimse Rusya’yı tehdit etmiyor’” diyebiliyor.

Acaba gerçekten kimse Rusya’yı tehdit etmiyor mu? Bu “tehdit” üzerine bulunulan söylemler Rusya’nın paranoyasından mı ibaret yoksa?

Derler ki, “Paranoyak olmamız takip edilmediğimiz anlamına gelmez.” Bu yüzden dönüp somut olgulara bakalım.

Bir an için boş verelim verilmeyen taahhütlere, kabul edilmeyen taleplere, Baltık, Akdeniz hattına filan. Yakın zamanda da örneği var. Şu provokatör faşist komedyenin Dışişleri Bakanı, Kerç Boğazı’ndaki patlamadan sonra yaptığı şaklabanlıkla faili ortaya koyduktan sonra, Rusya bir süre sessiz kalsa da patlamadan birkaç gün sonra Kiev’e füze atarak Ukrayna’ya “akıllı olması”nı söyleyince, Ukrayna ve emperyalistler “bu bir blöf değil” sözünü hatırladı ve hepsinin etekleri tutuştu. (Zaten bir gerçektir, Rusya ne zaman Kiev’e yönelse, Ukrayna’nın ve emperyalistlerin etekleri tutuşuyor.)

Akabinde Biden, yaptığı açıklama ile “Rusya’nın nükleer silah kullanma” konusunda ciddi olduğunu, ama bu durumda “Armegeddon’un yaşanacağı”nı söylemişti. İlk bakışta ihaleyi Rusya’ya yıkan bir söylemmiş gibi dursa da aslında, söylemek istediği şey, “Armegeddon’u yaşatırız”dı. Zaten Rus Dışişleri de konuya ilişkin “provokatif söylemler” açıklaması yapmıştı.

Olgular da Biden’in işaret ettiğinin tam tersini, yani Rusya’nın kararlı bir tutum takınmaması ve nükleer silah kartını oynamaması halinde “Armageddon’un yaşanacağı”nı gösteriyor. Çünkü Rusya 1939 ve 1991’den sonra üçüncü büyük tehdit altında.

(Kuzey Akım doğalgaz boru hattına yapılan sabotajlar, Türk Akım’a yapılan sabotaj girişimleri vs. de “Rusya’yı tehdit”in diğer ayakları...”)

Savaşın başlangıcında Rusya’nın demilitarizasyon, denazifikasyon vb. hedeflerini Kiev’e girip hükümet değişikliğine varana dek adımlar atarak gerçekleştirmesi söz konusu değildi. Ama artık anlaşılan o ki, Rusya’nın bu hedeflerini gerçekleştirmesi için Kiev’e girmekten başka yolu varmış gibi görünmüyor. Nitekim yeni oluşturulan Rusya-Belarus Harekat Merkezi de bununla ilgili. Somut adım atılırsa dengelerin alt üst olacağı kesin.

Rusya için kazanmaktan başka seçenek yok. Çünkü tersi durum, sadece Rusya için değil, tüm dünya işçi sınıfı ve emekçi halkları için de yıkıcı olur ve Armageddon asıl o zaman yaşanır.

Rusya dağıldı, yenildi, bitti diye çekilen algı operasyonlarına ve kara propagandalara gelince, bütün bunların tuzla buz olması Kiev’e düşecek tek bir füzeye bakar. Hatta öyle ki, çoğu zaman Putin sadece konuşsa bile yetiyor. Eh “dağılmış”, “yenilmiş”, “bitmiş” bir Rusya bile tüm faşistleri, emperyalistleri bu kadar telaşa düşürüyorsa “dağılmamış” (yani tüm askeri kapasitesini kullanan) bir Rusya onları nerelere düşürür insan tahayyül edemiyor doğrusu!..

Bu yüzden, kimse Ayı’yı kızdırmasın, sınırlarını zorlamasın. Savaş istemiyorsa, kirli eller Donbass ve Rusya’nın üzerinden çekilsin.