Dünya işçi sınıfı ve emekçi halkları birbirlerinden öğrenirler. Dünya burjuvazisine karşı mücadelede, her ülkede ortaya çıkan örnek bir başka ülkenin emekçi sınıfları tarafından öğrenilir ve bu sonuçları kendi koşullarına uyarlayarak kendi burjuva sınıflarına karşı mücadelenin bir kaldıracı haline getirirler.

Bu, dünya işçi sınıfı ve emekçi halklarına, burjuva sınıfa karşı mücadelelerinde büyük bir avantaj sağlar; hasımlarına karşı üstünlük elde etmede yardımcı olur. Sudan halk ayaklanması ya da diğer tüm halk ayaklanmaları gibi, Kazakistan'da ortaya çıkan halk ayaklanması da işte böyle ders alınacak gelişmelerle doludur.

Önce şu bilimsel gerçeğin altını çizelim: Kazakistan halk ayaklanması, bugün için geri çekilse ya da iktidarın terörü karşısında yenilgiye uğrasa bile bu geçici bir durum olacak; ayaklanma, er ya da geç tekrar ortaya çıkacak ve bu süreç işçi sınıfı, Kazakistan emekçi sınıfları zafere ulaşana kadar devam edecektir.

Şimdiki gerici iktidarın terörü halk ayaklanmasını bastırabilir. Şimdiden sonucu kestirmek mümkün değil. Ne var ki, iktidarın terörü halk ayaklanmasını bastırsa bile ayaklanmayı ortaya çıkaran nedenleri ortadan kaldırmış olmayacaktır. Ayaklanmayı hazırlayan temel, üretim araçlarının özel mülkiyetine dayalı kapitalist sömürü biçimidir. İktidarın şiddeti, terörü bu temeli ortadan kaldırmaya değil, korumaya yöneliktir.

Kazakistan'da, bu eski sosyalizm topraklarında, üretim araçlarının toplumsal mülkiyetini amaçlayan, sosyalizmi hedefleyen süreç başlamıştır ve artık hiç bir güç onu ortadan kaldıramaz. Tanık olduğumuz bu son ayaklanmanın en önemli yanı budur.

İkinci nokta: Ayaklanmanın temel motor gücü işçi sınıfıdır. Zaferi de, işçi sınıfının öncülüğüne bağlıdır. Ayaklanma, duru gökte çakan bir şimşek gibi değil, uzun yıllara dayalı öfke birikiminin, hoşnutsuzluğun, kitlelerde oluşan değişim isteğinin sonucudur. Akaryakıt, LPG fiyatlarına yapılan zam, bozkırı tutuşturan bir kıvılcım, işçi sınıfını harekete geçiren bir genel bahane olmuştur.

İşte bu aynı koşullar işçi sınıfı dışındaki yoksul kitleyi de harekete geçirici bir rol oynamıştır. Bu genel bahane, işçi sınıfı dışındaki tüm hoşnutsuz kitlelerin işçi sınıfı etrafında birleşmesine yol açmıştır. Böylece, Kazakistan halk ayaklanması, bu tür ayaklanmaların saf bir işçi sınıfı ayaklanması olmayacağını, olamayacağını ortaya koymuştur. Biz bunu 2013 Haziran halk ayaklanmasında yaşadık, gördük. Bununla birlikte, ayaklanmaya çok çeşitli sınıf, katman ve kesimlerden ögelerin katılması, ayaklanmanın nesnel sınıf karakterini değiştirmez.

Üçüncü nokta ayaklanmacıların hareket biçimiyle ilgili. Kazakistan ayaklanmasının en dikkat çekici ve düşman üzerinde etkili yanı, ayaklanmacıların daha ilk günden devlet kurumlarını hedef almaları oldu. 2013 Haziran halk ayaklanması, bütün o kitle gücüne karşın, öncü durumunda olanların darkafalılığı yüzünden, Dolmabahçe'de yarım kalan girişim dışında, bir tane devlet kurumuna dahi yönelmemiştir. Ayaklanmacı kitle, devlet kurumlarına yönelmek istediğinde ise, kitle, “öncü” durumundakiler tarafından engellenmiştir. (Bazı emekçi semtlerinde karakollara yönelik girişimler olduğunu unutuyor değiliz, ancak bu tekil girişimler genel çizgiyi bozmuyor).

Oysa yapılması gereken, Kazakistan ayaklanmacılarının yaptığı gibiydi. Kazakistan ayaklanmacıları, devlet kurumlarına “kutsal inek” muamelesi yapmadılar. Aksine, bizdeki “valilik”lere denk gelen “belediye” binalarına, yerel meclis kurumlarına girerek oraları ele geçirmeye çalıştılar. Havaalanına, devlet başkanlığı rezidansına girdiler, oraları ele geçirdiler. Silah satan yerleri ele geçirerek silahlı bir güç oluşturmaya çalıştılar. Polisi silahsızlandırırken kendilerini silahlandırmaya çalıştılar, vb vb.

Bir ayaklanma başladığında sonuna kadar gitmek göze alınmış demektir. Düşmanın savaş cesaretini kırmak, karar alma mekanizmasını bozmak, yereldeki güçlerinin hareket olanağını ortadan kaldırmak, düzenin işleyişini felç etmek ayaklanmanın düşman üzerindeki üstünlüğü için olmazsa olmazdır. Bu şekilde davranılmaz ise ne olur? Düşmana cesaret gelir, düşman ayaklanmacıların kararsızlığını görürse ondan güç alır; ayaklanmacıların savaş azmini kırmak için en vahşi yöntemlere başvurur. Ayaklanmada yıldırıcı olmak yaşamsal önemdedir. Ayaklanmacılar yıldırıcı davranmazlarsa düşman yıldırıcı davranmaya başlar. Kazakistan halk ayaklanması sırasında tarafların açıklamaları ve davranış biçimleri bu gerçeği çok net biçimde ortaya çıkardı.

Bir aya yakın süren 2013 Haziran halk ayaklanmasında bir tek bankanın bir tek camı dahi indirilmemişken, Kazakistan ayaklanmacıları bankalara buldozerlerle girdiler. Bir yandan böyle gözü karalık örnekleri sergilerken, diğer yandan polisle kıran kırana bir savaş yürüttüler. Bu kararlılık ve ileri gitmede gözü karalık iktidara anında geri adım attırmaya yetti. Hükümet “istifa” etti, zamlar geri alındı vb vb.

Şüphesiz, Kazakistan Halk Ayaklanmasının pek çok zayıf yanları ve zaafları da vardı. Bizim burada işaret ettiğimiz noktalar, bizi bekleyen ve uğultusu her gün daha net duyulan ayaklanma sırasında ilk elden dikkat edilmesi; yerine getirilip getirilmemeleri ayaklanmanın askeri zaferini doğrudan etkileyecek noktalardır.