Türkiye ve Kürdistan emekçi sınıfları yeni yıla, temel geçim mallarına, doğal gazdan elektriğe, benzinden motorin fiyatlarına yapılan zam haberleriyle uyandılar. Elbette sadece emekçi sınıflar, yoksul kitleler değil; bütün bir toplum zam sağanağı altında kaldı. Ama biliyoruz ki, temel geçim mallarına yapılan zamlar esas olarak emekçi sınıfları, yoksul kitleleri yıkıma uğratıyor.

Hangi mala, hangi ürüne ne kadar zam yapıldığını sayıp dökmenin anlamı yok. Emekçi sınıflar, yaşamın içinde bu zamları ve sonuçlarını ceplerinde, midelerinde, sofralarında en acı biçimde zaten hissediyorlar. Şu kadarını söylemekle yetinelim: Benzin, LPG, motorin, elektrik, doğal gaz, tünel ve otoyol geçiş ücretlerine yapılan zamlar günlük yaşamın her alanını kısa sürede etkisi altına alırlar.

Bu durum en somut biçimini TMMOB'nin hemen, yılın başında açıkladığı rakamlarda buluyor. Açıklamaya göre, İstanbul'da elektrik, doğal gaz, su, telefon ve internet gibi devletin vermek zorun olduğu, ya da, devletin tekelinde olan temel hizmetlerin aylık fatura karşılığı, İstanbul'da 997 TL'ye; Ankara'da 1025 TL'ye çıkmış bulunuyor.

Bu tablonun bir emekçi için korkunçluğunu anlamak için şu gerçeğe işaret etmek lazım: Bir işçi ya da işsiz, bir lokma yemeden, sadece ısınmak, aydınlanmak, su kullanmak ve haberleşmek için ayda bin TL ödemek zorunda.

Bütün bu zamların arkasında faşist devletin ve dinci faşist iktidarın olduğunu ayrıca belirtmeye gerek yok. Şimdi sorulması gereken soru şudur: Faşist devlet ve dinci faşist iktidar, toplumun ezici bir çoğunluğunun tüm öfkesini üzerine çekme pahasına neden zam yapma ihtiyacı duyar? Üstelik emekçi sınıfların yaşamını cehenneme çevirecek zamlar, ne dinci faşist iktidara özgü bir şeydir ne de dinci faşist iktidarla başlamıştır. Gelmiş geçmiş tüm burjuva iktidarlar her zaman, emekçi sınıfların yaşamını cehenneme çevirme pahasına, temel geçim mallarına zamlar yapmış, vergileri artırmıştır.

Dahası var. Bu kapitalist temel üzerinde ve bu devlet sınırları içinde kaldıkça hangi burjuva parti ya da partiler koalisyonu hükümeti kurarsa kursun, emekçiler için değişen bir şey olmayacak. Hükümet olacak burjuva parti ya da partiler emekçi sınıfların, yoksulların yaşamını cehenneme çevirecek zamlar yapacaklar. Öyleyse, bir kez daha: Neden?

Şüphesiz bunun tek değil, pek çok nedeni var. Ama başat, ana, hepsini belirleyen ve zamları sürekli hale getiren neden, burjuva devlet bütçesinin sürekli açık vermek zorunda kalmasıdır. Bu neden hükümetten hükümete değişmediği, burjuva devletin ve burjuva egemenliğin “proleter vandallardan” korunması göreviyle doğrudan ilişkili olduğu için bir süreklilik içindedir.

Burjuva devlet, kapitalist toplumun gelişmesiyle birlikte sürekli büyümek zorunda. Sınıf savaşının sertleşmesi, hele de iç savaş boyutlarına varması devletin bu büyümesine büyük bir hız kazandırır. Burjuva toplum geliştikçe, “devleti küçülteceğiz” diyen Özal'ın yalanlarına kanan kimi ahmakların sandığı gibi, devlet küçülmez, aksine büyür. Çünkü, sınıf savaşı burjuva devleti toplumun en ücra köşeleriyle temas kurmak zorunda bırakır.

Böylece, devletin masrafları artar, devletin giderleri sürekli biçimde gelirlerini aşar. Devlet, aradaki farkı kapatmak için, başka bir ifadeyle, sürekli hale gelen bütçe açığını kapatmak için borçlanma yoluna gider. Böylece devlet borçlanması, yani borçlanma sistemi devletin bütçe açığının hem nedeni, hem de sonucu haline gelir.

Bu borçlanmadan kurtulmak için, devletin, ya harcamalarını kısması, yani hükümet mekanizmasını yalınlaştırması, azaltması, mümkün olduğu kadar az yönetmesi, mümkün olduğu kadar az personel kullanması, burjuva toplumla mümkün olduğu kadar az bağlantı kurması gerekir. Sınıfının egemenliği ve sınıfının varoluş koşulları her bir yandan tehdit edildikçe, baskı araçları, devlet adına resmen müdahalesi, devlet organizması yoluyla her yerde hazır bulunması durumu da kaçınılmaz olarak artmak zorunda olan” faşist devlet için bu olanaksızdır. Yine Marx'ın sözleriyle, “Kişilere ve mülkiyete karşı saldırılar arttıkça, jandarma kuvvetinde azaltma yapılmaz.”

Devlet borçlanmasının başka önemli neden ve sonuçları da var. Devletin borçlanması, tekelci sermaye sınıfının en büyük, en güçlü kesimi ile iktidarla yakın bağlar içinde bulunan bölümü için, mali sermaye ve büyük bankalar için, bunlarla beraber emperyalist mali sermayenin Türkiye'de faaliyette bulunan kesimi için dolaysız çıkar elde etmenin ve zenginleşmenin başlıca kaynağıdır.

Türkiye bu gerçeği, en somut, elle tutulur haliyle 90'lı yıllarda Çiller döneminde, gecelik repo faizleri gerçeğinde yaşadı. Bütçe açığı nedeniyle aşırı borçlanmak durumunda kalan faşist devletin mali sermaye çevrelerine akıl almaz gecelik faizlerle nasıl borçlandığını ve mali sermaye güçleriyle en büyük tekellerin bu borçlanma sayesinde üretimden gelen karlarının kat kat fazlasını bir gecede kazandıklarını biliyoruz.

Faşist devlet, hangi hükümet olursa olsun, daha fazla jandarma, daha fazla polis, daha fazla bekçi, daha fazla zindan görevlileri beslemek, bunlarla şişmek zorundadır. Bu şişme, sınıf savaşının şiddetiyle orantılı olarak artar. Biz henüz, olağanüstü devlet harcamalarının, israfın, lüks ve şatafatın giderlerini hesaba katmadık.

Bütün bunlardan şu basit ama fizik yasası kesinliğindeki sonuç çıkar: Faşist devlet ve burjuva egemenlik bir devrimle tamamıyla altüst olmadan devlet bütçesi de alt üst olmaz, zamların ana kaynağı -elbette tek kaynağı değil- ortadan kaldırılamaz.

Buradan bir başka sonuca gelebiliriz artık. Demek oluyor ki, bu burjuva toplum, tekelci kapitalist egemenlik ve faşist devlet ayakta kaldıkça emekçi sınıflara ucuzluk getirme vaadinde bulunanlar emekçi sınıflara, yoksul kitlelere yalan söylüyor. CHP, bunların başında gelir. Diğer gerici faşist burjuva partileri ise saymaya gerek yok. Ama uzlaşmacı ve sosyal reformist partilerin bundan azade olmadığını belirtmek gerek. Bu düzenin bir devrimle yıkılmasından söz etmeden ucuzluk vaadinde bulunan herkes, bilinmeli ki, yalan söylüyor, halkları aldatıyor.

Gerçekten “ucuz hükümet” sadece Geçici Devrim Hükümeti olabilir. Çünkü sadece böyle bir hükümet, toplumu asalak bir zar gibi saran devletten ve sırtına bir sülük gibi yapışmış burjuva sınıftan kurtarabilir.