Sınıf mücadelesinin değişmez kuralıdır. Emekçi sınıflar boşa savaşmak istemiyorsa, iktidarı burjuvaziden almak ve burjuva devlet aygıtını tümden yıkmak zorunda. Aksi halde sistem içinde elde edilen en köklü kazanım ve reformlar dahi geçicidir. Hiçbir güvencesi yoktur.

Evrensel sınıflar savaşımının bu şaşmaz kuralı defalarca kanıtlandı. En güncel ve çarpıcı örneklerinden biri ise bugün gözlerimizin önünde, Sudan’da yaşanmaya devam ediyor.

Sudan’daki gelişmeler 2018 Aralık’ından beri “hareket halinde devrim”dir. Protesto gösterilerinin hızla ayaklanmaya dönüşmesi ile başlayan devrim, ElBeşir’i ve onun şahsında eski düzenin önemli bir kısmını alaşağı etti. Ama düzeni ve onun en temel aygıtlarını (burjuva devletin bizzat kendisini) tümden yıkamadı. İktidarı doğrudan kendi ellerine alamadı. Mücadele, düzen güçleri ile devrim güçleri arasında bir esnek denge halini aldı ve yaklaşık üç yıldır bu esnek denge devam ediyor.

2019 Nisan’ında ordunun ElBurhan önderliğinde devrimi çalma girişimi, Sudan KP’nin başını çektiği devrim güçleri tarafından akamete uğratılmıştı. Devrimin yarı gönüllü dostları, ilk başarının ardından üç yıl önce safları terk etti ve “düzenin restorasyonu” için çalışmaya başladı. Bu “yol ayrımı” sonrasında oluşturulan asker-sivil ortak “Egemenlik Konseyi” devrimle karşı-devrim arasındaki dengenin ifadesi oldu.

Komünist Parti bu uzlaşmaya karşı çıktı ve etkin olduğu sokaklarda, Meslek Odaları Birliği türünden emek örgütlerinde, sokakların gerçek söz sahibi olan Direniş Komitelerinde, işçi ve emekçi kitleler arasında yoğun ajitasyon ve propaganda çalışmalarına devam etti.

O tarihten bu yana burjuva düzen güçleri, bir şekilde devrimi kesin olarak yenilgiye uğratmak için sürekli fırsat kolladılar. KP’nin başını çektiği devrim güçlerinin uyanık ve ısrarlı faaliyetleri, burjuva düzen güçlerinin kesin başarısını engelledi. Emekçi yığınlar, kadınlar ve gençler, canları pahasına bugüne kadar sokakları terk etmediler. Ama burjuva düzen güçleri de kendi cephelerinden devrimi çalma girişimlerinden asla vaz geçmediler. Onca bedelle, kanla, canla elde edilen kazanımlar, burjuva düzen güçlerinin kesintisiz saldırısı altında. Üstelik Sudan emekçileri, büyük bedellerle elde ettikleri bu köklü kazanımları hiçbir zaman amaçlaştırmadı. KP’nin tüm çağrıları, eski düzenin tümden yıkılması, yarı yoldaki devrimin tamamlanması doğrultusunda. Elde edilen kazanım ve reformlar, ki bunların bir kısmı pek çok reformistin hayalini bile kuramayacağı derinliktedir, devrim ve iktidar mücadelesinin “yan ürünleri” olarak ortaya çıktı. Sudan devrimcileri reform ve kazanımlar için yola çıkmadı. Devrimi hedefledi. Reformlar bu yolda yürürken, mücadelenin doğal ve kaçınılmaz sonucu olarak gerçekleşti.

Karşı-devrim, tüm bu kazanımları bir şekilde tırtıklamaya, budamaya, yahut düpedüz el koyup ortadan kaldırmaya çalışıyor. Geçtiğimiz yıl 25 Ekim’de ElBurhan darbe yaparak “Egemenlik Konseyi”nin sivil üyelerini ve başbakanı tutukladı. Tüm yetkileri üzerine aldı. KP’nin etkin çağrısıyla emekçiler darbeye karşı sokaklara çıktı. Tepeden tırnağa silahlı bir ordunun, bir ordu gibi örgütlenmiş yarı resmi paramiliter katiller sürüsü Cancavid’lerin karşısında silahsızdılar. Ama vaz geçmediler.

Bugüne kadar en az 109 gösterici hayatını kaybetti. Yaralananların sayısı belirsiz. İşkence, tecavüz, vahşet... Fakat sokaklardan asla çekilmediler. Sonuçta ElBurhan liderliğinde burjuva güçler amaçlarına ulaşamadılar.

Sınıflar savaşının güçler dengesi, bugüne değin buna izin vermedi. Komünist Partisi’nin uyanıklığı ve onun başını çektiği devrim güçlerinin azmi, buna engel oldu. Silahsız da olsa, emekçi yığınlar bilinç düzeyi ve kararlılıklarıyla devrimi ayakta tuttular. Protestoların ardı arkası kesilmiyor. 30 Haziran’da Direniş Komiteleri’nin düzenlediği “milyonluk yürüyüş”, başlı başına bir kararlılık gösterisiydi. “Cumhurbaşkanlık sarayına doğru yürüneceği ve hedefin, sivil bir hükümet kurmak, tüm konularda adaleti sağlamak, sivil demokratik dönüşüm ve eski totaliter rejimi yıkmak üzere ‘yeni bir dönemi için bir başlangıç noktasına’ dönüştürmek” hedefleriyle düzenlenen yürüyüş, emekçiler arasında güçlü karşılık buldu. Gencecik eylemciler “ya Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na gideceğiz ve ElBurhan’ı indireceğiz ya da eve dönmeyeceğiz” diyordu.

Karşı-devrim olağanüstü önlemler aldı. Hartum, Kuzey Hartum ve Omdurman’ı birbirine bağlayan köprüler kapatıldı, büyük askeri ve güvenlik güçleri konuşlandırıldı. Yollarda kontroller başladı. Gösteriler başladığında burjuva güçler saldırıya geçti. En az yedi kişinin ölmesine rağmen yürüyüş öyle etkiliydi ki, 5 Temmuz’da ElBurhan bir “taviz konuşması” yaptı. Uluslararası burjuva güçlerin daha önce hazırladıkları “geçiş planı”nı kabul ettiğini, askerlerin bu görüşmelerde yer almayacağını, sivil hükümetin kurulmasının ardından Egemenlik Konseyi’nin feshedileceğini söyledi. Ve hemen ardından ordunun kurulacak yeni konseyin içinde yer almasını istedi!

Sudan KP, ElBurhan’ın açıklamalarının “Nisan 2019 darbesinin devamının ve Ekim 2021 darbesinin meşrulaştırılmasının teyidi” anlamına geldiğini söyledi. Bu girişimin ABD ve Suudi Arabistan’da kapalı kapılar ardında hazırlanan “sivil hükümet ve güvenlik ve savunma konseyi” şeklinde ikili bir yapı kurma planı olduğuna işaret etti.

KP, bu kararları kategorik olarak reddettiğini belirtip, buna katılacak güçleri kınadığını peşinen ilan etti. Ardından Özgürlük ve Değişim Güçleri, ElBurhan’ın önlem ve kararlarını reddettiklerini duyurdu. Keza Meslek Odaları Birliği de “bu askeri konsey altında kurulacak bir sivil hükümetin, bugüne kadar olanların en kötüsü” olacağı söylemiyle ElBurhan’ın çağrı ve kararlarını reddetti. Tabii yine görünürde muhalif olup düzen güçleri saflarında olanlar (ÖDG içinde de varlar bunlar) ElBurhan’ın açıklamalarını “olumlu buldu”lar.

Üç yıldır pratik yaşamın kendisi tekrar tekrar gösteriyor ki, bütün düzeni tümden havaya uçurmaksızın, burjuva devlet aygıtını, onun en temel araçları olan ordu (ve Cancavidler), gizli servis, polis, yargı, bilumum bürokrasi dağıtılmaksızın, enerjik bir devrimci iktidar kurulmaksızın, bırakın daha ileri gitmeyi, emekçilerin sorunlarının köklü çözümünü, devrimin başarılarının korunması bile mümkün değil.

Bu evrensel kural, Sudan’da her gün yeniden ve yeniden doğrulanıyor.