Kime dokunsak acı, yokluk, keder... Nereye baksak yıkım, yağma, talan... Ne kaldı elimizde avucumuzda? Ah etmeyen, acı çekmeyen, baskı cenderesinde boğulmayan kim kaldı?

Milyonlarca emekçi işsizliğin, yoksulluğu pençesinde kıvranıyor. Milyonlarca genç, gelecekten umudunu tümden yitirmiş durumda. Dizginsiz bir şiddetin ve vahşi cinayetlerin hedefi olan kadınlar, her geçen gün daha büyük baskılarla karşılaşıyor, karanlıklara sürüklenmek isteniyor.

Kürt halkının tam özgürlük hakkı karşısında devletin devasa bariyerleri yükseliyor. Sınır içinde ve ötesinde katliamların ardı arkası kesilmiyor. En küçük demokratik hakları bile azgın devlet terörüyle karşılanıyor. Ormanları yakılıyor, doğası tahrip ediliyor. Şoven linç ayinlerinin boy hedefi haline getiriliyor.

Her yaş, cins, milliyet ve inançtan, toplumun en geniş yoksul kesimleri, çürüyüp giden bu faşist terör düzeninin saldırıları altında hayatta kalma mücadelesi veriyor. Doğa ve tür olarak insanın varlık yokluk savaşı keskinleşiyor.

Baskı ve karanlık öylesine yoğun ki, artık toplumun tüm emekçi kesimleri isyanda. Binbir uydurma gerekçeyle işten atılan, kod 29 gibi aşağılık uygulamalarla geleceği karartılan işçiler isyanda; artık dayanma gücünü hepten yitirmiş, çoktan iflas etmiş küçük üretici, küçük işletme sahipleri isyanda; gelecekten umudunu kesmiş, dünyanın en yüksek genç işsizliklerinden biriyle boğuşan gençlik isyanda; yaşam hakkı elinden alınan, yaşamın her alanında korkunç bir erkek şiddeti ve ayrımcılıkla boğuşan kadınlar isyanda; tüm temel hakları ellerinden alınmış, aşağılanmış, duraksız bir devlet terörünün hedefi olmuş Kürt halkı isyanda; evine bir lokma yiyecek için pazarın kapanmasını bekleyen, dökülen çürük sebze meyve içinden bir şeyler bulmaya çalışan yoksullar isyanda...

Evet, ayrı ayrı tüm toplum öfkeye kesmiş, isyana durmuş. Aynı dönemde ama birbirinden ayrı, irili ufaklı derecikler halinde akıp gidiyor toplumsal öfke ve isyan. Hepsi aynı kaynaktan besleniyor. Tüm sorunların kaynağı bu sermaye düzenidir, dinci faşizmdir.

Çelişki derin, çatışmalar yoğun. Yoksulluk ve zenginlik uçurumu büyüdükçe, kesintisiz bir gerilim, çatışma ve kutuplaşma toplumun belirgin özelliği haline geliyor. Genel demokratik hareketin güncel durumu, bu toplumsal temelden beslenen sürekli sokak eylemleri, işçilerin grev, eylem ve direnişleri, sık sık küçük patlamaya dönüşen öfke dışa vurumları olarak çıkıyor karşımıza.

Tekelci sermaye ve faşist devlet, ne yaparsa yapsın, bu kutuplaşmanın, bu çatışmanın önüne geçemez, geçemiyor! Dinci faşist iktidar eliyle yapmaya çalıştığı şey, bu ayrı ayrı akan isyan dereciklerinin tek bir yatakta birleşmesini engellemeye çalışmak, emek cephesini bölmek, parçalı bir yapıda tutmaktır. Diğer taraftan sermaye cephesindeki tüm çatlakları “tek adam” altında; tüm yetkileri tek merkezde birleştirerek Hitlervari topyekun bir faşist diktatörlükle bu bunalımdan çıkmayı, devrimi yenmeyi hayal etmektedir.

Sermaye ve dinci faşist iktidarın bu yönelimi karşısında gerçek demokrasi güçlerini bir devrim ve iktidar hedefi etrafında bir araya getirmek hayati önemde. Emekçilerin zaferinin yolu buradan geçiyor.

Birleşik Mücadele Güçleri (BMG), bu temelden hareketle “Birleşirsek Kazanırız” şiarıyla çıkıyor emekçi yığınların karşısına. Bu şiar, bu çağrı, asıl olarak gerçek demokrasi güçleri olan işçi ve emekçilere dönüktür, yoksa burjuva “muhalefet” dahil çeşitli liberal burjuva çevrelere değil.

Sorunun kaynağı net. Buna karşı geniş emekçi yığınlarda biriken öfke açık. Toplumsal huzursuzluk ve özlemler, sık sık kendini patlamalar şeklinde açığa vuruyor. Bu parçalı ama köklü hareketin karşısına net ve iddialı söylemlerle çıkmak gerek!

Sorunun kaynağı tekelci sermaye düzenidir, dinci faşizmdir. Dinci faşist iktidarın yıkılması, onunla birlikte bu toplumsal düzenin yıkılması, yakın ve güncel hedeftir. Düzen içi çıkışlara, sandıkla/seçimle sorunların çözülebileceğine dair boş inançlar devrimin toplumsal güçlerini aldatmaktan, oyalamaktan başka bir işe yaramaz. BMG tam da bu bilinçle, bu temel gerçekliğe yaslanarak “Birleşirsek Kazanırız” diyor; emeğin iktidarı, birleşik devrimin zaferi perspektifiyle ileri atılıyor. Amaç, bu küçük dereciklerin tek bir nehir yatağında birleştirilmesidir. Dinci faşist iktidarın yıkılması, yerine işçi ve emekçilerin iktidarının (demokratik halk iktidarı) kurulması hedefidir birleşilecek ana yatak. İddia budur, hedef budur!

Bütün emek ve demokrasi güçlerini bir araya getirecek demokratik örgütler az çok kararlı bir yapıya kavuşmuş olarak pratik mücadelede hayat buluyor. En geniş işçi kesimlerini bu örgütler etrafından toplamak; kadınları, gençleri, işsizleri kucaklamak; demokratik halk iktidarı perspektifiyle hareket etmek; sermayenin düzenini faşist diktatörlüğü ile birlikte yıkmak gerek. BMG’nin kampanyası, tam da bu ihtiyacın ifadesidir.

Doğru yoldayız. Birleşirsek kazanırız. Kazanacağız!