< Bir Düğüm Noktası

Güney Kürdistan’da gerilla bölgelerinde yoğun çatışmalar aralıksız devam ediyor. Savaş uçakları, (S)İHA’lar, saldırı ve nakliye helikopterleri, çeşitli drone’lar, uzun menzilli obüsler... tam teşekküllü bir savaş makinesi operasyon halinde.

Bu son saldırılardan çok daha önce, KDP peşmergeleri, gerillanın geçiş bölgelerine kontrol noktası kurmaya kalktı. Belirli bir dönemdir, özellikle Kani Masi bölgesinde gerilla güçlerini arkadan kuşatacak harekatlara girişiyordu peşmergeler. Bu son saldırılar döneminde bir kez daha benzer harekete giriştiler Metina bölgesinde. Gerillanın uyarı ateşi sonrası yaşananlar biliniyor.

KDP’nin bu olayı özellikle tırmandırma ve gerillaya karşı savaş başlatma gerekçesi yapma çabaları, durumu alabildiğine germiş durumda. Barzani yönetimi bütün gücüyle Güney Kürdistan güçlerini Kandil’e karşı harekete geçirmeye çalışıyor. Bu çabalar sonucunda Kuzey ve Güney Kürdistan siyasal örgütlerinin bir kısmı ve bir dizi Kürt aydını, PKK karşıtı bir konum almış durumda.

İş bununla sınırlı değil. Geçtiğimiz hafta Erbil yönetimi üç Rojava temsilcisini havaalanında gözaltına aldı. Avrupa’dan gelecek konukları karşılamak üzere havalimanında olduğu açıklanan üç temsilcinin gözaltına alındığını uzun süre kabul bile etmedi KDP yönetimi.

Rojava Özerk Yönetim Meclisi Eşbaşkan Yardımcısı “Bu tutuklamalar Türk devletinin Başûrê Kurdistan’a yönelik saldırı yaptığı bir zamanda gerçekleşti. Tüm bunlar PKK bahanesiyle yapılıyor. Irak Hükümeti ve Başûrê Kurdistan Hükümeti’nin Türk devletinin saldırıları karşısında tutum alması gerekirken o bizim arkadaşlarımızı tutukluyor” dedi.

Aynı şekilde çatışmayı durdurmak adına Avrupa’dan gelen parlamenterleri ülkeye kabul etmediler.

Bitmedi... Almanya’dan bölgeye giden en az üç gazeteci, Erbil yönetimince gözaltına alındı. Alman Gazeteciler Birliği “şu aşamada gazetecilere yönelik suçlamaların neler olduğunun ve konunun Alman mercileri ile ilgisi olup olmadığının bilinmediğini” bildirdi.

Devamı var. Almanya’dan Erbil’e gitmek isteyen Die Linke (Sol Parti) milletvekillerinin de olduğu 20 kişilik grup, Düsseldorf havalimanında Alman polisi tarafından engellendi. Grup uçağa binemedi. Gözaltına alınan bir milletvekili “ saatlerce penceresiz bir odada tutulduğunu, pasaportlarının ellerinden alındığını ve sorguya çekildiğini” söyledi.

Aynı dönemde ABD Erbil Başkonsolosu, Washington’ın PKK’ye yönelik tutumunun açık olduğunu ve PKK’nin ABD’nin terör listesinde olduğunu, Peşmergelerin şehit edildiği zaman da saldırıyı kınadıklarını söyledi.

Bu yüksek gerilim ve çatışmaların tam ortasında, Barzani'nin talimatıyla, “Peşmerge Güçleri’nin birleştirilmesi” süreci işletiliyor. KDP ve KYB’ye (Barzani ve Talabani) bağlı peşmerge güçlerinin birleştirilmesi ile 100 bini aşacak bir askeri güç oluşacak: “Her iki birliğin de Peşmerge Bakanlığı komutasında çalışması için çalmalar yapılıyor. Ayrıca iki birliğin birleşmesi için Uluslararası Koalisyon da bu süreçte yer alıyor.” (abç)

Barzani yönetiminin kafasına göre hareket etmediği, bütünsel bir planın parçası olduğu başka nasıl söylensin? Davul zurna çala çala gösteriyor gelişmeler, tüm bunların ortak bir planın parçaları olduğunu.

Çöküş sürecinin özellikleri nedeniyle sık sık “Bremen mızıkacıları” ayarında da olsa, tüm bu saldırılar belirli bir plan dahilinde gelişiyor, bir uyum içerisinde yürütülüyor. “Uluslararası Koalisyon” dedikleri emperyalist birlik, bu karşı-devrimci planın ana karargahı işlevini görüyor.

İşin başında, “maestro” olarak kuşkusuz ABD var. Onun önderliğinde NATO, bu işin asıl sahibi. (Ama kendi milletvekillerini bile Düsseldorf'ta gözaltına alan Alman devletinin özel rolünü de unutmamak gerek.) Plan onun. Güçleri koordine eden o.

Daha geçen hafta bu konuya dikkat çekmiştik: “Barzani şahsında Kürdistan burjuva güçleri sadece PKK’ye karşı değiller. Onlar, bir ABD-NATO planı olan ‘Kandil’in tasfiyesi’nin bir parçası olarak hareket ederken, aynı zamanda Rojava devriminin tasfiyesi için çalıştıklarının bilincindeler. ENKS ve Roj Peşmergeleri eliyle bunu son derece bilinçli bir şekilde yürütüyorlar.

Bölgenin tüm gerici güçleri ve emperyalistler ‘Kandil’in tasfiyesi’ konusunda birleşmiş durumdalar. Zira bu, Türkiye ve Kürdistan birleşik devriminin en önemli gücünün tasfiyesi anlamına gelecek. Dengeleri bölge karşı-devrimi yararına değiştireceğini düşünüyorlar.”

Her devrim, mücadele sürecinde geçici yol arkadaşlarıyla ayrışmalarla ilerler. Devrimi ileri sürükleyen güçler olduğu gibi, onu geri çeken güçler de vardır. Bu yoğun savaş içinde, özellikle Rojava devriminin bağrında bu ayrışmalar günden güne belirginleşmekte.

Güney’de sürüp giden savaş, Kuzey’in birleşik devrimini durdurma; Rojava devrimini yıkma savaşıdır. Pek çok defa bu konuya işaret ettik. Bölgenin karşı-devrim üssü olarak Türkiye'nin rolüne, emperyalistlerin büyük desteğine, Rojava devrimini tasfiye çabalarına, özelde Türkiye-Kürdistan birleşik devriminin bertaraf edilmesine, genelde ise emperyalizmin çöküş sürecinin durdurulması için hareket edildiğine... sık sık değindik. Olguyu çeşitli yönleriyle ele almaya çalıştık. Her geçen gün karşımıza çıkan gelişmeler, söylediklerimizi tekrar tekrar doğruluyor.

Devrim güçleri de sık sık benzer içerikte değerlendirmeler yaparak, durumun farkında olduklarını gösteriyorlar. Aldar Xelil’in şu sözleri tam da bunun ifadesi:

NATO gerilla karşısında Erdoğan’a mutlak bir destek veriyor. Bu destek olmsaydı Erdoğan Efrîn, Serêkaniyê, İdlib, Girê Spî, Libya ve Azerbaycan’ı işgal etmezdi. Ya da Başûr Kurdistan’ı işgal edip karargah kurmazdı. Erdoğan NATO sınırlarını koruduğunu söylemezdi. Önder Abdullah Öcalan’a karşı bir tecrit uygulanıyor. Uluslararası bir destek olmasa tecridin uygulanacağını zannetmiyorum. NATO Erdoğan’ı demokratik projeler ve Kürt halkı karşıtlığı ile görevlendirmiş. Ancak halkımız zafere kadar direnecektir. Direniş ve birlik dışında bir çözüm yolu yok.”

Savaş yerel değil. Bölge ve dünya devrimine karşı sermaye sınıfının uluslararası güçlerinin küresel ölçekte yürüttüğü bir savaş. Bu genel savaşın bir bölgedeki yoğunlaşmış ifadesi.

Tek sözle, bir küresel düğüm noktasındayız. Başarı ve başarısızlıklar da küresel ölçekte gösterecektir etkisini.