En saf duygularla devrim saflarına koşan gençler, 14 Mayıs seçimlerinde yaşadıkları hayal kırıklığını esprili bir dille böyle ifade ediyorlardı sosyal medyada. Ne amaçla çıktık yola, ne yaparken bulduk kendimizi!..

Seçimler, dinci faşist iktidardan kurtulmak isteyen çok geniş kitlelerde büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Hayal kırıklığı, bu beklenti içindeki kitlelerde, aynı zamanda derin bir moral bozukluğuna yol açtı.

Fakat asıl moral bozukluğu ve hayal kırıklığı, “Millet İttifakı” denen gerici-faşist ittifakı ve onun Cumhurbaşkanlığı adayı Kılıçdaroğlu'nu destekleyen sosyal reformist partilerde; oportünist hareketlerde oluştu.

Bütün bu hayal kırıklığı ve moral bozukluğunun tek müsebbibi, sosyalizm adına, Kürt halkı ve emekçi sınıfların çıkarları adına burjuvazinin bir tarafını yönetime taşımak için büyük bir gayretkeşlikle çalışan, emekçi sınıfları ve Kürt halkını Kılıçdaroğlu ve onunla kol kola yürüyen gerici-faşist parti ve liderleri desteklemeye çağıran işte bu sosyal reformist partiler ve oportünist hareketlerdir.

Onlar bunu yaptılar. Emekçi sınıfları ve Kürt halkını sahte bir “kurtuluş” vaadiyle kendi düşmanlarını desteklemek için sandık başına çağırarak aldattılar; burjuvazinin ve faşist devletin birleşik devrimin bu güçlerini oyalayıp aldatmaları; devrim için savaştan uzaklaştırmaları için gereken ortamı sağladılar.

Bütün sosyal reformist partiler, uzlaşmacı küçük burjuva parti ve bunların ayak izlerinden milim sapmayan oportünist hareketler, emekçi sınıfların bu aldatılmasından ve sonunda hayal kırıklığı ile moral bozukluğuna uğratılmalarından sorumlular.

Çamura bulandılar ve bataklığa battılar. Ortada işlenmiş bir “günah” varsa, bu hepsinin ortak “günah”ıdır. Hiçbir bahane ya da açıklama, onları bu sorumluluktan kurtaramaz; kurtarmayacak.

Leninist Parti, uzun süredir bu bataklığa dikkat çekiyor. Devrimci güçleri, emekçi sınıfları, Kürt halkını; özgürlük ve gerçek kurtuluşa susamış devrimin bu toplumsal güçlerini uyarıyor, tek kurtuluş yolunun birleşik devrim olduğuna işaret ediyordu.

“Sandıkla gitmeyecekler” diyorduk. Bunu, dinci faşist partinin açıklamalarıyla, pratik olgu ve olaylarla gösteriyorduk. Kılıçdaroğlu ve hempaları yönetime gelseler de Kürt halkı, emekçi sınıflar açısından değişen fazla bir şeyin olmayacağını; olamayacağını döne döne ve bilimsel olarak açıklıyorduk.

Ama, sözünü ettiğimiz örgütlü politik güçler için burjuvazinin kuyruğuna takılma politikası üstün geldi. Burjuvazinin kuyruğuna takıldılar; burjuvazinin bir kesimini yönetime taşımak için canhıraş çalıştılar. Sonuçta, sonuçları önceden belirlenmiş seçimlere katılarak, devrimin toplumsal güçlerini de bu seçimlere katılmaya ikna ederek derin bir hayal kırıklığı ve moral bozukluğu ile karşı karşıya kaldılar.

Bugün yine aynı oyunla ve aynı politikalarla karşı karşıyayız. Birinci turda seçim sonucunu seçimden bir kaç gün önce S.Soylu “bilmişti”. İkinci turun sonuçlarını, seçimden altı gün önce Erdoğan ilan ediyor:

14 Mayıs seçimlerindeki desteğiniz için teşekkür ederim. 28 Mayıs'ta sandıktan çıkan müjde için sizlere ayrı ayrı teşekkür ediyorum.”

Sosyal reformist partiler, uzlaşmacı küçük burjuva parti yine “bu sefer işi sıkı tutacağız; bu sefer başka olacak” yalanına sarılıp canhıraş biçimde Kılıçdaroğlu'nu destekliyorlar. Ama onları aynı akıbet bekliyor.

Leninist Parti bütün bu rezil rüsva duruma, çamur ve bataklığa en ufak bir biçimde de olsa, bulaşmadı... Leninist Parti, iki ülkenin işçi sınıfına, kadın ve gençliğine, emekçi sınıflarına birleşik devrim yolunu kurtuluşun yegane yolu olarak gösterdi ve göstermeye devam ediyor: Bizi, işçi sınıfını, emekçileri, kadın ve gençliği, yoksul kitleleri sadece ve sadece bir devrim kurtarır.

Leninist Parti, birleşik devrim güçlerine umut olarak devrimi, emeğin iktidarını ve sosyalizmi gösteriyor. Leninist Parti dışında kalan herkes seçimleri, sandığı ve burjuvazinin bir temsilcisinden başka bir şey olmayan Kılıçdaroğlu'nu “umut” olarak gösteriyorlar.

Onların parası-pulu, propaganda olanakları var; bütün televizyon kanalları, internet siteleri onların emrinde; burjuvazinin gizli-açık desteği onların arkasından vb vb. Ama yaşam bizden yana. Yaşam Leninist Politikaları doğruluyor. Onların politikaları kitleleri hayal kırıklığına ve moral bozukluğuna itiyor. Leninist Partinin politikaları devrim fikrini, gerçek kurtuluş umudunu büyütüyor.

Bu, büyük bir güçtür. Bu gücün değerlendirilmesi, pratik karşılığının ortaya çıkarılması lazım.

Böyle bir gücün pratik karşılığının ortaya çıkarılması her zamanki alışılmış mücadele temposuyla mümkün değil. Sosyal reformist partilerin burjuvazinin bir kesimi için, Kılıçdaroğlu için; dolayısıyla faşist Akşener, Davutoğlu, Karamollaoğlu, Babacan vb için harcadıkları enerjinin on katını, yüz katını birleşik devrim için ortaya koymalıyız.

Leninist Parti’nin sloganlarını, politikalarını ortaya koyan propaganda ve ajitasyon çalışması her gün ve her türlü araçla, yöntemle, dur durak bilmeden yürütülmelidir.

Gençliğe gitmeli ve bu sosyal reformistlerin sosyalizm için değil, devrim için hiç değil ama burjuvazinin bir kesimi için çalıştığını anlatmalıyız.

Kadınlara gitmeli ve bu sosyal reformist partilerin yönetime getirmek için devrim için harcamadıkları enerjiyi harcadıkları Kılıçdaroğlu'nun her türlü gerici-faşistle kol kola yürüdüğünü, dinci-faşist AKP'lileri partisine ve etrafına doldurduğunu göstermeliyiz.

Kürt halkına gitmeli ve Kılıçdaroğlu'nun Kürt halkına yönelik her katliamda dinci-faşist iktidarın arkasında durduğunu; “Kandil'i yerle yeksan etme” sözü verdiğini; nasıl bir Kürt halkı düşmanı olduğunu anlatmalıyız.

Ne yapıp edip sesimizi, politikalarımız daha geniş kitlelere ulaştırmalı; sesimizin ulaştığı kitlelerle pratik bağlar kurmalıyız. Kadın-erkek işçi gençlik mücadelenin sonucunu belirleyecektir. Devrimci politikaları onlara götürmeliyiz. Devrimci politikanın bugün için en somut ifadesi, burjuvazinin dinci faşist iktidarı yerine bir başka gerici-faşist yönetiminin gelmesi değil hepsinin gitmesidir. Hepsi gitmelidir.

Hepsini göndermenin tek yolu Birleşik Devrimdir. İki ülkenin emekçi halklarının iktidarı yani emeğin iktidarı kurulmadan gerçek bir kurtuluştan söz edilemez.

Uzlaşmacı, sosyal reformist politikalar onları bataklığa, moral bozukluğuna, politik iflasa götürdü. Çünkü, iki ülkenin işçi ve emekçi sınıfları adına yola çıktılar, kendilerini burjuvazinin bir kesimini yönetime taşımak için mücadele ederken buldular.

Emekçi sınıflar, gençlik, yoksul kitleler büyük bir hayal kırıklığı içinde onlara olan güvenlerini yitirdi.

Buna karşılık, Leninist Parti politikalarına olan güven arttı ve artmaya devam edecek. İşte bu güvenle gece-gündüz demeden; hiç bir zorluk ve engel tanımadan ileri atılmalıyız!