Soma'da grizu patlaması yüzlerce maden işçisinin ölümüne yol açınca, dinci faşist iktidarın başı, “bu işin fıtratında var” demişti. Bartın-Amasra'da kırk bir madenci işçi grizu patlamasıyla yaşamını yitirince “Kader planı”dır dedi.

Çok açık, dinci faşist iktidarın başı ve maiyetindeki adamlar maden işçilerinin onar onar, yüzer yüzer yerin altında canlı canlı toprağa gömülmelerini toplumun normal karşılamasını istiyor.

Hatırlanacaktır, Soma'da canını bir eczaneye sığınarak kurtarmıştı. Tepkiden korkuyorlardı, şimdi de korkuyorlar. Yaptıkları şey, tepkiyi dindirme, tepkiyi söndürme aracı olarak dini duyguları kullanıma sokmak.

İki üç yıl önce hazırlanan Sayıştay Raporu, grizu patlamasını haber vermekle kalmamış, tehlikenin yerini bile göze sokarcasına, neredeyse noktasına kadar, bildirmişti. Sayıştay Raporu başka bilgiler de veriyordu.

Örneğin, maden ocağında çalıştırılması gereken işçi sayısının yarısından daha az işçinin çalıştırıldığını... Yeraltında çalışan işçilerin yerüstü ile haberleşme sisteminde uzun süreli kesintiler olduğu, gaz ölçüm sistemlerinin tehlikeli gazların ölçümüne uygun hale getirilmesi vb vb. bir çok bilgiler içeriyordu.

Rapor, Türkiye Taşkömürü Kurumu'nu kastederek, “müessesenin, hazırlık, tamir tarama, bakım onarım, elektro-mekanik vb işçi noksanlıkları bir an önce giderilmelidir” diye de uyarıyor.

Bütün bu uyarıların gözardı edildiğini, iş güvenliği ve işçi sağlığı ile ilgili önlem ve ekipman eksikliğinin giderilmediğini söylemeye gerek yok. Neden? Sorunun yanıtı çok açık: Bunlar, patronun karını düşüren masraflardır. Patron, burada TTK'dır.

Bu arada, bir sahtekarlığa işaret etmeden geçmek olmaz. Bartın Amasra kömür madeni işletmesinin patronu, yani kırk bir maden işçisinin yerin üç yüz metre altında, almadığı tedbirler yüzünden, canlı canlı gömülmesine yol açan patron, bildiğimiz devlettir. Kar hırsıyla hareket eden kurum, kamu, yani devlet mülkiyetindeki bir kurumdur.

Demek ki, kapitalist temel üzerinde işçi sınıfı ve emekçilere “kamuculuk”u, daha açık bir ifadeyle, devlet mülkiyetini bir çözüm olarak göstermek, dört başı mamur bir sahtekarlıktır. Kapitalizmde devletin siyasal biçimi ne olursa olsun, “kamuculuk” da, özel kapitalist mülkiyet de öldürür. Çünkü her iki mülkiyet biçiminde de temel dürtü, kar'dır, azami kar'dır ve azami kar'ın elde edilmesi için ne gerekiyorsa o yapılır. Amasra'daki “kamu” işletmesinin şefinin işçiye söylediği şu söz, her şeyin özetidir: “Bize kömür lazım, sizin keyfiniz lazım değil!”

Fakat, aşırı kar dürtüsüyle hareket eden kapitalistlerin “kamucu” ya da özel olması hiç fark etmez, yol açtığı katliamlar sadece maden ocaklarından ibaret değil. Üretimin bütün dallarında, ama özellikle de inşaat sektöründe aşırı kar hırsının yol açtığı cinayetlerin katlanarak arttığını görüyoruz.

Dolayısıyla, herkesin gözleriyle gördüğü bir olguya işaret edip devlet olsun, özel olsun, kapitalistleri eleştirmekle yetinmek artık bir şey ifade etmez. Çözüm yolu bulmak, işçi sınıfına, emekçilere bu cehennemden çıkış yolunu göstermek gerek.

Tekelci kapitalist düzen, sadece işçi sınıfı için değil, bütün emekçi sınıflar için, ücretli emekçiler için, ezilen halklar için, emekçi kadınlar ve öğrenci-emekçi gençlik için yaşamı cehenneme çevirdi. Bu süreç, kapitalizmin krizinin yoğunlaşmasıyla birlikte derinleşerek sürüyor. Başka bir ifadeyle, yaşamı çekilmez hale getiren olaylar tek düze, aynı çember üzerinde kendini tekrarlayan olaylar dizisinden ibaret değil. Olaylar artıyor, yoğunlaşıyor, yıkım güçleri katlanarak büyüyor.

Düzenin her geçen gün ve artan biçimde yıkıma uğrattığı toplumsal güçler bu durumdan bir çıkış yolu arıyorlar.

Bu çözüm yolu, zora dayalı birleşik devrim yoludur. Akla gelebilecek bütün büyük, yaşamsal sorunların çözüm yolu birleşik devrimdir. Burjuva sınıfın egemenliği ve bu egemenliği ayakta tutan güçler, kapitalist özel mülkiyet, orta yerde durduğu sürece, bu cehennem hayatından kurtulmak mümkün değil.

Tam da bu nedenle, özellikle Leninistler emekçi sınıflara çözüm yolu olarak birleşik devrimi işaret etmeliler. Birleşik devrimden başka bir çözüm yolu yoktur. Bilinmeli ki, sorunların çözümü için parlamentoyu gösterenler birleşik devrimin toplumsal güçlerini aldatıp oyalıyorlar.

Bartın-Amasra'da kırk bir maden işçisinin katledilmesinin ortaya çıkardığı acıyı ve tüm acılarımızı ancak bir devrim dindirebilir.

Ve şimdi o birleşik devrimin zamanıdır; şimdi devrim zamanıdır.