< Felaket Kapıda!

“Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” der atalar. İnanılır gibi değil ama, Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2 boru hatlarına yapılan sabotaj eyleminden sonraki durum tastamam böyle! Sabotajı yapanlar el birliğiyle zarara uğrayanları suçluyor!

Hatırlanacaktır. 26 Eylül’de, önce her iki boru hattında bir gaz sızıntısı haberi çıktı. Ardından ikincisi, üçüncüsü ve dördüncüsü! Derken bu sızıntılar öncesinde patlamalar gerçekleştiği, bunun sismik olarak kaydedildiği haberleri geldi.

Gerçi daha ilk gaz sızıntısı haberinde işin sabotaj olduğu belliydi. Rusya, iki boru hattının herhangi bir gemi kazasında bile aynı anda zarar görmesini engelleyecek şekilde inşa edildiğini açıklamıştı. Ama zaten kısa süre sonra art arda diğer patlamalar ve sızıntılar, bunun bir saldırı olduğunu açıkça ortaya koyuyordu.

Olay daha tazeyken, şu günlerde Avrupa’da pek çok ülkede kitleler tarafından açıkça tepki çeken AB yöneticileri Rusya’yı ima ederek “derhal cezalandırılacak” açıklamaları yaptı. Ne tuhaf, bu açıklamaların yapıldığı aynı gün, Polonyalı eski bakan, boru hatlarına sabotaj haberini “Teşekkürler ABD” notuyla paylaşıyordu!

AB’yi NATO Genel Sekreteri takip etti. Derken iş Beyaz Saray yönetimine kadar gitti. Tuhaf bir şekilde hepsi, bunun bir sabotaj olduğunu söyleyip Rusya’yı suçluyorlardı. Üstelik bizzat kendi basınlarında, bu sabotajdan en fazla ekonomik zararı görenin Gazprom (Rusya) olduğunu yazıp çiziyorlar! İnsan aklıyla alay eden “derin” analizler, resmi ağızlardan dökülen suçlamalar, sopa sallamalar... Hepsi de “biz yapmadık, o yaptı” pişkinliğiyle hareket ediyor.

Emperyalistlerin (eğer en önemli değilse) en önemli güçlerinden/silahlarından biri, kamuoyu yaratma yetisine sahip devasa propaganda aygıtlarıdır. Yani her tür ve biçimiyle tekelci medya! Şu sıralar akla gelebilecek bütün kanallardan tüm dünyaya boca ettikleri iğrenç bulamaç, her sağlıklı insanı kusturacak denli dayanılmaz. Tüm dünyayı bir uçurumun kenarına hızla sürüklemekte olan bu son boru hattı saldırısını Kremlin’e yamayarak kendi halklarını uyutma, uyuşturma yolunu tutuyorlar.

Hatırlanacaktır. Daha Ukrayna savaşı başlamadan önce Beyaz Saray’ın başındaki bunak, “Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi, yani Rus tank ve birliklerinin Ukrayna sınırından girmesi durumunda artık Kuzey Akım 2 olmayacak, sona erdireceğiz” demiş, bir gazeteci “Peki bunu tam olarak nasıl yapacaksınız? Sonuçta proje Almanya’nın kontrolünde” diye sorunca, “Söz veriyorum, bunu yapabiliriz” yanıtını vermişti. Sonuçta dediklerini yaptılar. Önce açılma aşamasındaki Kuzey Akım 2’nin lisansı verilmedi, sonra proje askıya alındı, sonra da “Ukrayna savaşı bitse de açmayız bir daha” politikası benimsendi. Hem de bizzat Berlin yönetimi tarafından!..

Enerji fiyatları, ardından genel olarak enflasyon patladı. İktisadi bunalım derinleşti. Avrupa’da yüzmilyonlarca insan bir anda yaşamlarını idame ettirme sorunuyla karşı karşıya gelmeye başladı. Üstelik tüm bunlar henüz havalar günlük güneşlikken oldu. Geniş yığınların bilincinde yaklaşmakta olan kış, kelimenin gerçek anlamında “kara kış” olarak belirginleşmekteydi. Süreklileşen protestolar, özellikle Almanya’da pek çok kente yayılmaya başlayan “Kuzey Akım 2 açılsın” içerikli eylemler, Avrupalı emperyalist yönetimler için ciddi bir tehdit ve baskı unsuru haline gelmekteydi. Boru hatlarına yapılan bu bombalı saldırı, Berlin (ve tüm AB yönetimi) üzerindeki bu baskıyı bitirmenin en pratik yolu oldu. Şimdi artık isteseler de “Rus gazını” alamayacak durumdalar. Tam bir “yorgan gitti, kavga bitti” durumu!

Kuşkusuz boru hatlarına saldırının altında yatan tek neden, yahut asıl belirleyici neden, bu değil. Bunun ötesinde, boru hatlarına saldırı sonrası emperyalist cephedeki siyasi ve askeri hareketliliğe bakıldığında, savaş hazırlıklarının alabildiğine hızlandığı görülecektir. Böyle bir eylemin tüm dünyayı ateşe atabilecek bir çatışmalar zincirini başlatma olasılığını herkes görüyor. Buna rağmen emperyalistler bu adımı atmaktan geri durmadılar. Milyarlarca insan için yıkım demek olan böylesi bir savaş, emperyalistlere “bir kurtuluş ışığı” gibi görünüyor!

Moskova’nın olası misilleme eylemleri gerilimi çatışmaya dönüştürebileceği gibi, yarın bu saldırının faillerini ifşa edecek kanıtları bulup ortaya koyması da çatışmaları tetikleyebilir. Yahut, geniş kitleler açısından bu türden ikna edici kanıtlar, özellikle Avrupa’da “kendi” hükümetlerine karşı çok geniş eylemlere, ayaklanmalara sebep olabilir. Her hal ve şartta emperyalistlerin yaptığı bu sabotaj eylemleri, kapitalist sistemin belirli bir süredir gündeme getirdiği büyük yıkım savaşını çok yakın bir olasılığa dönüştürmüş bulunuyor.

Öte yandan, boru hatları artık kullanılabilir olmaktan çıktı diye, Avrupa’daki yüzmilyonlarca insanın geçim derdi ortadan kalkacak değil. Pahalı ABD gazı, Cezayir’den, Katar’dan getirilecek gazlar talebi karşılamanın çok gerisinde. Yüksek enerji faturalarını düşürmeye yetmiyor. Avrupa’nın ufkunda ayaklanma bulutları belirginleşiyor.

Avrupa’nın, Rusya’ya yönelik yaptırımlarla Macaristan Başbakanı Orban’ın deyimiyle “kendini ciğerlerinden vurması”, kendini büyük bir krize ve yıkıma sürüklemesi, “jeopolitik akıl” için akıl-dışıdır. Alman geleneksel sanayisi, Alman tekelleri, iktisadi olarak yıkım anlamına gelen bu yola sürüklenmeyi, ya da daha doğru bir ifadeyle bizzat Washington tarafından bu yola itilmeyi neredeyse itirazsız kabul etmiş durumda. Kapitalist sistemdeki entegrasyon düzeyini, ABD’nin bir pazar ve merkez olarak sistem içindeki temel belirleyici gücünü göstermesi bakımından dikkat çekici bir örnektir bu.

Avrupalı emperyalistler salt çok dar görüşlü olduklarından dolayı ABD baskısına boyun eğmediler. Asıl olarak emperyalist-kapitalist sistemdeki durdurulamayan çöküş dinamiği, onları böyle hareket etmeye zorluyor. Bir kez daha... İnsanlık ve doğa için büyük bir yıkım savaşı, emperyalistlerin gözüne kendileri için bir çıkış yolu, bir “hayatta kalma savaşı” olarak şekilleniyor. Kapitalistler, kendi uygarlıklarının çöküşünü, tüm uygarlığın çöküşü haline getirmek üzereler. Felaket kapıda!

Tüm uygarlığın kurtarılması sorunu, devrimci proletarya açısından yakıcı ve acil bir sorun halini almıştır.

Emperyalist-kapitalist devletlerin uygarlığımızı getirip eşiğine bıraktığı yıkım savaşını devrimci proletarya önleyebilir ve önleyecektir. Dünya devrimci proletaryası, emekçi sınıfları, yoksul ezilen halkları yanına çekerek emperyalist-kapitalist devletleri devrimlerle yanıtlayarak bu tarihsel görevini yerine getirecektir.

Emperyalist-kapitalist devletler, söyleyecekleri tüm sözlerini söylediler; ellerindeki tüm araçları sahaya sürdüler.

Söz sırası dünya devrimci proletaryasında. Dünya devrimci proletaryası henüz sözünü söylemedi. O sözünü söylemeye başladığında uygarlığımız üzerinde kızıl bir güneş doğacak!