Devrimlerden umut kesenler Fransa'ya baksın! Şimdi dünya Fransa'ya bakıyor. Fransa ise gözlerini Paris'e dikmiş bekliyor.

Edilgen bir bekleyiş değil bu. Fransa'nın neredeyse tümünde işçi sınıfı ve diğer emekçi sınıflar, gençlik, köylüler eylem halinde. Yine de, tayin edici çarpışmanın Paris'te olacağı duygusu, tarihin derslerinden damıtılmış bir bir sezgidir. Gözler Paris'te..

Bir sosyal refromiste sorsanız, bizimkinin aşırı iyimserlik olacağını söyler size. Çünkü itiraf etmese de, ne devrime ne de proletaryanın, emekçi sınıfların devrimci enerjsine inancı var.

Oysa Fransa'da devrim, yıllardır güç biriktiriyor.

Hemen akla gelebilecek üç büyük devrimci dalgayı sıralayalım. Birincisi, Sarı yeleklilerin eylemleri. O eylemler ki, faşist Bahçeli'nin bir yüreğini ağzına getirmiş, o korkuyla şöyle bir tehdit savurmak zorunda kalmıştı:

Fransa’yı baştan ayağa saran ve diğer Avrupa ülkelerine sıçrayan sarı yelek terörüne özenen varsa, bunun bedelini çok ağır ödeyeceklerini de şimdiden ifade etmek isterim. Sarı yelek giyen çıplak yatmayı göze almalıdır. Bu işin şakası yoktur. Mesele beka meselesidir. Mesele Türkiye meselesidir.”

Korku ve yüksek bir sınıf bilinci bir arada. İşçi sınıfının birbirinden öğrendiğini, her birinin eylemleri taklit edebileceğini biliyor ve Fransız emekçilerine özenecek olanı “çıplak yatmak”la, yani ölümle tehdit ediyor.

Bahçeli'yi bir kenara koyup devam edelim.

İkinci büyük dalga, henüz sona ermemiş, sarsıntıları devam eden emeklilik yaşının yükseltilmesine karşı yapılan milyonlarca insanın katıldığı; İngiliz gazetelerinin “devrim” olarak adlandırdığı dev ayaklanma. Hızını kaybetmiş olsa da halen devam eden bu bu ayaklanmanın ayrıntıları üzerinde durmayacağız. Tek cümlelik bir hatırlatma, ayaklanmanın gücünü ve şiddetini göstermeye yeter. Çiçeği burnunda, yeni İngiliz Kralı, ayaklanma yüzünden Fransa'ya olan gezisini iptal etmişti.

Şimdi yeni bir ayaklanma dalgası başlamış durumda. Yeni ayaklanma, 27 Haziran'da Nael M. adında bir gencin araba sürerken bir polis tarafından katledilmesi nedeniyle patlak verdi. Nael M. adlı gencin ölüm haberiyle birlikte yüzbinlerce Fransız işçi ve emekçisi sokaklara aktı. Gösteriler, önce Nael M'nin katledildiği Nanterre kentinde başladı. Nanterre kenti Pris yakınlarında, Paris'in hemen batısında yer alan bir kent. Gösterilere katılan onbinlerce insan, sokakları, sokaklardaki arabaları ateşe verdi. Ateş, her isyanın başlıca silahı ve kesin işaretidir.

Nanterre'ı hemen güneyindeki Clamart kentinin emekçileri izledi. Sınıf savaşında sonuna kadar gitmeyi karakter edinmiş bir sınıfın mirasçıları olarak onbinlerle sokaklara çıktılar. Sokakları, arabaları ateşe verdiler. Müdahaleye gelen polisi püskürterek kaçmak zorunda bıraktılar.

İsyan, dileyen buna ayaklanma da diyebilir, anında İle-de France denen, Paris'i çepeçevre saran bölgeye sıçradı. Gösteriler esas olarak gece saatlerinde yapılıyordu. Fransız hükümetinin bulduğu tek çare, İle-de-France bölgesinde saat 21.00 den itibaren tüm otobüs ve tramvay seferleri iptal etmek oldu.

İsyanın daha şiddetli geçtiği Clamart kentinde ise, 3 Temmuza kadar 21.00 ile 06.00 arasında sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Gece sokağa çıkma yasakları şimdilik dört kente yayılmış durumda. Bu, Fransız hükümetinin ayaklanma karşısında ne kadar aciz, çaresiz kaldığının somut ifadesidir.

Son bir kaç yılda ortaya çıkan bu üç büyük ayaklanma dalgası arasında onbinlerce işçinin katılımıyla gerçekleşen grevleri, nispeten daha küçük kitle gösterilerini saymıyoruz bile...

Tüm bunlardan ne çıkar? Olayların iç bağıntısını, birbiriyle ilişkisini, onları ortaya çıkaran ortak temeli anlama yeteneğinden yoksun bir darkafalı şöyle düşünür: Bunlardan hiçbir şey çıkmaz. İşte Sarıyelekliler akaryakıt üzerine konulan vergileri geri aldırabildiler mi? Macron hepsine kafa tutup istediğini yaptırmadı mı?

Ya şu emeklilik yaşının yükseltilmesine karşı yapılan eylemler? Hangisi hedefine ulaştı? Macron ve hükümeti geri adım mı attı. Aksine, Fransız hükümeti, senatosuyla, yüksek yargısıyla vb. birleşip emeklilik yaşını her şey rağmen yükseltmediler mi? Hani “kazanım”? Elde var sıfır! Sayısız grev oldu da ne oldu? Ücretlere biraz zam yapıp hepsini yatıştırmadı mı? Üstelik ücretlerin yükseltilmesiyle burjuva sınıfından kopartılan pay, iğneden ipliğe yapılan zamlarla geri alınmadı mı?

Eh, bir gencin öldürülmesine karşı yapılan eylemler de nihayetinde bir gün sona erecek. Polis zaten tutuklandı. Yetmezse bir kaç yıl ceza verirler ve konuyu kapatırlar. Ama Macron ve hükümeti, hele de burjuva sınıf egemenliği devrilecek değil ya... Bu tirat böyle ve çok daha çeşitli biçimlerde sürer gider.

Bir komünist ise şöyle düşünür: Fransız burjuvazisi, gününü kurtarmış olabilir. Ama Fransız burjuvazisini, egemenliği ile birlikte tarihin çöplüğüne gönderecek olan Fransız toplumsal devrimi güç biriktiriyor. Proletarya ve emekçiler bu ayaklanma, isyan ve grevlerle eğitimlerini tamamlıyor, birliklerini pekiştiriyor, egemen sınıfa karşı savaş güçlerini bir araya getirip saflarını tahkim ediyor. Varsın Fransız burjuvazisi, günü kurtardığını düşünsün. Fransız proletaryası, emekçi sınıflarla birlikte son ve tayin edici çarpışmaya işte böyle hazırlanıyor.

Evet, Fransız devrimi güç biriktiriyor. Toplumsal devrim, tek bir çarpışma sonucu değil, bir dizi çarpışmanın, isyanın, ayaklanmanın, ileri atılmanın ve geri çekilmenin; arkasından bir daha ileri atılmanın; çelişkilerin üst üste binmesinin, arda arda gelmesinin, yığılmasının ortasından, içinden doğacak. Devrim “yapılmaz” ama işte böyle, çatışmaların, çarpışmaların, isyan ve ayaklanmaların ortasından doğar.

Fransız tekelci kapitalizminin ve sınıf savaşın bütün bir tarihsel gelişmesi, toplumsal devrimi Fransız proletaryası ve onun müttefiki emekçi sınıfların önüne getirip koymuştur. Ayaklanma, isyan, grev, devrimci kitle gösterileri dalgaları bendi yıkana kadar devam edecektir.

Elbette, devrimin bu akışında, devrimin zaferi yani iktidarın fethi noktasında devrimci öncünün tarihsel rolü olacak. Ama devrim, ya bu öncüyü hazır bulacak ya da öncüsünü tarih sahnesine kendi elleriyle çıkaracaktır.

Temel nokta şu ki, bütün bir tarihsel gelişmenin hazırlayıp devrimin toplumsal ordusunun önüne önüne koyduğu devrim sonuna kadar gidecektir.