< Savaş Yayma Çabaları

Hafıza-i beşer nisyanla maluldür demiş eskiler. İnsan belleği unutkanlıkla sakatlanmıştır, anlamında gelir. Doğrusu, sermaye dünyasının politik propaganda aygıtlarının en çok güvendiği şey de tam olarak budur.

Tarihsel belleğin aksine, günübirlik insan belleği, özellikle de çağımızın bu korkunç hızı karşısında, unutkandır. Unutkanlaşmakta, unutkanlaştırılmaktadır. Akla hayale gelmeyecek yalanlar ve mazeretler üreten o devasa propaganda makinesinin dişlileri, her sıradan ölümlünün belleğini öğütür gider. Dün kim ne demişti, neden demişti, hatırlamaz kimse. Dahası, bugün bunu söyleyenin dün tam tersini söylediğini de, yahut ortaya çıkan güncel sorunun yakın ve uzak geçmişini veya tarihsel-toplumsal nedenlerini... hiçbiri gelmez akla. Ustaca gizlenir, çarpıtılır. Art arda korkunç bir hızla gündeme gelen her bir güncel olay, çoğu kişi için iz bırakmadan geçer gider. Bu nedenle kısa bir hatırlatma yerinde olacak...

Kosova’da bir süredir tırmanan ve sık sık bir savaşın eşiğine gelen gerilim ve çatışmalar, işte tam da böylesi “güncel olay”lardan biri. Hele bu topraklarda egemen sınıfların tarih boyunca pompaladıkları Slav ve Rus karşıtlığı1 koşullarında, bu olay, “sürekli huzursuzluk çıkaran Sırplar” kalıpları üzerinden okunup gitmektedir.

Oysa ABD ve Avrupalı emperyalistler, savaşı Sırbistan topraklarına taşıyorlar. Son bir kaç gündür Sırbistan-Kosova topraklarında olup biten şey tastamam budur.

Olayın daha birkaç haftalık geçmişinde Sırpların yoğun olduğu yerlerdeki yerel seçimler, onun da arkasında “Kosova’nın bağımsızlığı”nı bizzat Belgrad’a dayatmak isteyen Priştine yönetiminin Sırbistan tasdikli araç plakalarının geçersiz kılınması kararının olduğu bilinmez çoklarınca. Kuşkusuz bu dayatmanın ardında da bizzat Sırbistan’ın (Yugoslavya’dan kalan bu son “tam ilhaka uğramamış ülkenin”) düşürülmesi, tamamen ilhak edilerek teslim alınması olduğu... Bir adım daha gidelim, bunun da gerisinde otuz yıldır adım adım derinleşen “Rusya’nın kuşatılması” ve parçalanarak “tam ilhak sürecinin tamamlanması” olduğu... Zincir böyle devam ediyor.

Tarihi bilmeyenler için fazlasıyla kurgusal gelebilir tüm bunlar. Ama eski Yugoslavya’nın emperyalistler tarafından nasıl parçalandığı, Bosna-Hersek’in nasıl korkunç bir kıyıma sahne olan iç savaşa sürüklendiği bilinse, bunların hiç de kurgu olmadığı hemen görülebilir. Dahası, bu ilk ayrılık/dağılma sürecinin ardından Sırbistan ve Karadağ’ın oluşturduğu Yeni Yugoslavya’nın (ki Kosova da onun bir parçasıydı), bizzat Kosova'da UÇK denen paralı askerlerin, neo-Nazi çetelerin eliyle parçalanması adımları atıldı. 1999’da tüm Yugoslavya, NATO uçakları tarafından 78 gün boyunca ağır bombardımana tutuldu. En sonu Yeni Yugoslavya’yı da dağıttılar. Karadağ, Yugoslavya’nın Adriyatik Denizi’ne bağlantısı olan bu tek bölge, Sırbistan’dan kopartıldı ve daha sonra NATO üyesi yapıldı. Böylece Sırbistan, denizden ulaşımı olmayan, tamamen NATO ülkelerince çevrilmiş bir “iç ülke” haline getirildi. Rusya ile açık bağlantı kurabileceği hiçbir alan bırakılmamış oldu. Tüm bunların tamamen rastlantı olduğu düşünülebilir mi!

Sırbistan’ı düşürmek için baskılarını yoğunlaştırdı emperyalistler. 2008 yılında Kosova’nın bağımsızlığını tanıdılar. Ki bu tanıma, bırakın BM hukukunu, bizzat emperyalistlerin o güne kadar ortaya koyduğu görüşlerin bile hiçe sayılmasıydı. Ama yaptılar.2

Emperyalistler uzunca bir süredir Belgrad’a aleni ve yoğun bir baskı uyguluyorlar. ABD bir yandan, AB-NATO diğer yandan, tam bir kuşatma uyguluyor. AB’nin “Diplomasi Şefi” Borell, (o ünlü bahçe-cangıl çıkışından beri alay olsun diye anıldığı haliyle “bahçeci Borell”) sabah akşam “AB normlarına uyun” diye parmak sallıyor. Bu son gerginlikten sonra “Mevcut durum tehlikeli ve sürdürülemez” çıkışında bulunarak Sırpları tehdit etti. Suçlu her zamanki gibi Sırplar’dı!

İşe bakın. Kosova’da Sırp nüfusun yoğun olduğu yerde yerel seçimler oldu. Priştine’deki kukla yönetimin kararlarını protesto için Sırplar seçimi boykot etti. Seçime katılım sadece yüzde 3,4 (yazıyla, üç virgül dört) oldu. Yani yüzde 96,6 oranında bir boykot vardı. Şimdi kalkmış bu “Avrupa bahçesi”nin laleleri, “seçilmiş yöneticilere saygı gösterin” diyor! Yanlış okumadınız. Yüz kişiden sadece üçünün kabul ettiği bu sözüm ona belediye başkanına biat edilmesini istiyor “bahçeci Borell”! Priştine’deki ABD elçisi bile, kim bilir hangi gerekçeyle, çileden çıkmış, Kosovalılara fırça atıyor. Dolaylı olarak seçimlerin meşru olmadığını dile getiriyor. Avrupalı emperyalistlerse Sırplara parmak sallıyor. (Buradan, ABD ile Avrupalı emperyalistler arasında bir çelişki olduğu anlaşılıyor.)

Emperyalistler, ama özellikle Avrupalı emperyalistler, Kosova üzerinden Sırbistan’ı sıkıştırdıkça gerilim artıyor. Sırbistan ordusu sürekli alarmda. Ülke, Priştine’deki kukla yönetim eliyle adım adım NATO ile fiili çatışmaya sürükleniyor.3 Halihazırda Kosova'daki NATO kuvvetlerine takviye yapıldı.

Emperyalistlerin attığı adımların bir mantığı var. Çeyrek asırdır Leninist yazında sıklıkla işlenen “Yeni Evre” düşüncesi, tüm bu küresel adımları anlamanın anahtarıdır. Bir bütün olarak yolun sonuna gelmiş olan, çöküş sürecindeki emperyalist-kapitalist sistem, bir yandan dünya ölçeğinde yükselen antikapitalist harekete (uluslararası proletaryaya ve dünya emekçi halklarına) karşı savaşırken, bir yandan da kapitalist zincire eklemlenen bütün bağımlı ülkeleri iktisadi ve siyasi olarak tümden ilhak etmektedir. Eski bağımlılık ilişkileri düzeyinin ötesine geçen bir bütünleşme sürecidir bu. Bu yönüyle en ufak bir sürtünmeye, direnç alanına tahammülü yoktur. Kimi ülkelerin kapitalist zincirin halkası olmaları onlar açısından güvence değildir. Tam teslimiyete razı gelmeyen, ayak sürüyen herkes tasfiye edilecektir!

Yugoslavya’sından Ortadoğu’ya, Afganistan’tan Kuzey Afrika’ya, yaşanan tüm savaş ve çatışmaları boydan boya kesen eksen, budur. Kuşkusuz her birinin kendi özgün yönleri, içsel nedenleri vardır ayrıca. Ama ortak yön, budur. Sistem ancak bu yolla varlığını koruyabileceğini düşünmektedir.

Emperyalistler bir büyük yıkım savaşı, bir dünya savaşı çıkarmak için dört bir yanda yoğun bir çaba içerisindeler. Bir avuçluk Kosova, böyle bir savaşın fitilini ateşleme potansiyeli taşıyor. Emperyalist-kapitalist sistem tarihin çöplüğüne gönderilmedikçe dört bir yana yayılan bu savaş kıvılcımları insanlığın geleceği için büyük bir tehdit olmaya devam edecek.

--------------------------------------------------

1  Bu “Slav/Rus karşıtlığı” konusunu hafife almayın sakın. Koca koca anlı şanlı sosyalist parti ve örgütler, yine bu aynı Kosova'da çeyrek asır önceki çatışmalarda hiç çekinmeden UÇK (Kosova Kurtuluş Ordusu) adındaki neo-Nazi sürüsünü hiç utanmadan desteklemekte bir beis görmediler. Alman emperyalizminin (ve kuşkusuz ABD-NATO’nun) bu has tosuncuklarını, isimleri katliamlara, organ kaçakçılığına, insan ve uyuşturucu ticaretine karışmış bu faşist çeteleri (Haşim Taci’leri biz unutmuyoruz, kimileri hatırlamak istemese de), üstelik utanmadan sosyalist soslara batırarak desteklediler. Başka şeylerin yanında hamurlarındaki işte bu “Slav/Rus karşıtlığı” da etkenlerden biriydi. (Anti-Marksist sosyal-emperyalizm teorisinin hatırı sayılır payını göz ardı etmeden söylüyoruz elbette.)
2  Tarihin cilvesi. O zamanlar en çok Moskova karşı çıkmıştı bu “bağımsızlık” kararına. Emsal olur, yapmayın dedi. Aradan 14 yıl geçti. Kremlin, 24 Şubat 2022’de Donbass’ın bağımsızlığı kararını tanırken, Kosova’yı hatırlatmayı ihmal etmedi!
3  Örneğin, “Kosova Güvenlik Güçleri”nin Arjantin’e yaklaşık 500 km mesafedeki Malvinas Adası’nda ne işi olabilir? Kosova askerleri, Malvinas Adası’na, hani İngilizler’in Falkland adını verdikleri ve 1982 yılında Arjantin ile on haftalık bir savaşa tutuştukları ada, İngilizler tarafından götürüldüler.