Çağımız nitel sıçrama çağıdır. Şu tanımlamalar aynı içeriktedir: Proleter devrimler çağı, devrimci dönüşümler çağı... Bütün bu tanımlamalar çağımızın devrimci karakterini ortaya koyar. Bu 1917 Ekim Sosyalist Devrimi'nden bu yana, yüz yıl boyunca doğrulanmıştır.

Bir çok ülkenin sosyalizmden uzaklaşıp, kapitalizme yönelmesi, kapitalizmin tutkulu savunucuları durumuna gelmeleri; sosyalist sistemin dağılması, çağımızın devrimci içeriğini ortadan kaldırmıyor. Son çeyrek yüzyılda, dünya devrimi yeni bir atılım içine girdi. Bu süre içinde, küresel başkaldırıda görülen büyük yükseliş, proletaryanın yaklaşan egemenliğini duyuruyor. Yeni bir gelecek uzak bir tarihin sorunu değildir; başlamış olan bir süreçtir.

Tarihin en devrimci dönemindeyiz. Birbirini izleyen sınıflı toplumlar tarihinde, bir çok defa devrimci dönem görüldü. Bu dönemler, eski toplumdan yeni ve daha ileri bir topluma geçiş döneminde ortaya çıkar. Yeni bir toplumsal düzene, koşulların devrimcileştirilmesiyle geçilir.

İnsanlık tarihinin en devrimci dönemini başlatan koşullar kapitalizmin iç çelişkilerinin gelişimi sonucu oluştu. İç çelişkilerin keskinleşmesi, kapitalist toplumun çözülüşünü hızlandırıcı bir rol oynar. Eski toplum, yeni ve daha yüksek toplum tarafından yadsınır. Yadsımanın yadsıması diyalektik yasası gerçeklik kazanır. Diyalektik yasa bir çok ülkede sonucuna ulaştı ve bu ülkeler sosyalizme geçti. Kapitalizmden komünizme geçiş çağı, yeni proleter devrimci mevzilerle daha da boyutlanıyor.

Patırtı, gürültü olmadan, patlamasız, sıçramasız olarak yeni dünya eskinin yerini almıyor. Bu geçiş, öyle sessizce gerçekleşmez. Tarihin en ileri gidebilen köklü toplumsal dönüşümler gerçekleştiren bir toplumsal devrim sakin bir şekilde gerçekleştirilebilir mi? Yeninin eskinin bağrından doğması sancılı bir süreçtir. Burada devrimci zor devreye girer ve dış müdahaleyle doğumu hızlandırır. Proletaryanın toplumsal mücadeleler tarihi, yirminci yüzyıl boyunca sosyalizme geçişte, devrimci zorun oynadığı, tarihin rolünü somut olarak ve eğitici biçimde gözler önüne sermiştir.

Emekçilerin bir yüzyılı dolduran ve daha da aşan başkaldırıları tarihin bu en devrimci dönüşüm döneminden ayrı olarak ele alınamaz. Tüm bu eylemler, devrimci geçiş döneminin öznesidir. Özneyi bir yüzyıl boyunca harekete geçiren ve esinlendiren yeni bir gelecektir. Yeni bir dünya kurma hedefidir emekçi kitle hareketlerini derinden etkileyen yeni bir dünya sadece zorunlu değil, aynı zamanda olanaklı olduğu ortaya çıkmıştır. Yeni dünya ilk örneklerinden dersler, sonuçlar çıkardığımız, somut ve canlı bir dünyadır.

Türkiye ve Kürdistan işçi sınıfının ve emekçi halklarının devrimci mücadelesi, tarihin en devrimci döneminin özelliklerini kendi içinde taşır. Ve tüm dünyada sosyalizm uğruna verilen savaşımdan ve sosyalist yeniden kurtuluştan derinden etkilenmiştir.

Son yarım yüzyılda, dünyanın en devrimci hareketlerinden birinin bu topraklarda meydana gelmesi, sistemin iç çelişkilerinin ne denli keskin olduğunu anlatır. İç çelişkilerin bu ileri derecede keskinliğidir ki, sınıf savaşımının çok şiddetli geçmesini getirmiştir. Kapitalist devletin gerici, faşist, militarist karakteri, yürütülen sınıf mücadelesinin ve tüm ezilen ve sömürülenlerin toplumsal mücadelesinin devrimci biçim almasına yol açmıştır. Emekçilerin ve tüm ezilenlerin mücadelesi devrimci biçimde sürdü ve devrimci biçimde devam ederek zafere ulaşabilir.

Devrimci düşünce tarzından yoksun, basitçe düşünen biri, toplumsal çelişkilerin, birikimi ve gelişiminin, toplumun nitel sıçramasını beslediğini kavrayamaz. Diyalektik kavrayıştan yoksun biri, toplumun gelişimini birbirini izleyen iç evreler biçiminde görür. Halbuki toplumun evrimi, politik bir devrimle sonuçlanır. Tarih, nitel sıçramalarla ilerler.

Bir toplumsal düzen ne kadar uzun sürerse sürsün kalıcı değildir. Her toplum biçimi, tarihin belli bir dönemine aittir. Tarihin gelişimi, bunu ortaya koyar. Kapitalist toplum, sınıflı toplumlar içinde, tarihi en kısa olan toplumdur. Kapitalist üretim ilişkileri gelişir gelişmez, karşıtının, proleter sınıfın, başkaldırılarıyla karşılaşmıştır. Yirminci yüzyılın toplumsal devrimlerle dolu olarak geçen tarihi, kapitalizmin tarihinin ne denli kısa sürdüğünü somutta göstermiştir.

Bu topraklarda, kapitalizme karşı gelişen devrimci mücadelenin bugün geldiği ileri nokta, Türkiye'de kapitalist toplumun ömrünün kısa süreceğini gösteriyor.

Yüzeysel biçimde düşünen biri, bu topraklarda elli yıldır süren mücadelenin patlamalar ve sıçramalarla ilerlediğini ortaya koyamaz. Oysa bu, öylesine yoğun, devrimci bir tarih ki, başka yerlerde, on yıllar alan gelişim, buruda günlere sığar.

Devrimci mücadele en sonunda nitel sıçrama noktasına gelip dayanmıştır. Emekçilerin yoğun olarak sömürülmesi, yıllarca süren çelişki birikimi, gelişmenin bundan sonra, nitel sırama biçiminde olmasını gerektirir.

Toplumsal devrimle, nitel sıçramayla, toplum üretim araçlarının kolektif mülkiyeti temelinde yeniden örgütlenir. Bu, toplumun daha yüksek bir temelde yeniden biçimlenmesidir. Sosyal reformistler ise, sömürücülerden bazı ödünler koparmak adına, kapitalist toplumun kendisine biçim verme peşinde. Tolumu devrimci biçimde dönüştürmek, onların görüş alanının ötesinde kalır.

Dünya proletaryasının sınıf mücadelesi ve sosyalizm tarihi göstermiştir ki, emekçi sınıflar ancak siyasi mücadeleyle kurtulabilirler. Bu kesin. Burada önemli olan, siyasi mücadelenin devrimci içeriğidir.

Karl Marx, sınıf mücadelesinin, siyasi mücadelelerin yoğun olduğu ülkeleri incelemeye büyük bir önem verdi. Fransa, bu ülkelerin başında gelir. Komünistler, aynı şeyi sonraki yüzyıl boyunca, Ekim sosyalist devrimi ve yüzyılın bütün toplumsal devrimleri üzerinden yaptılar. Bugün de, sınıf savaşının, siyasi mücadelenin daha yoğun olduğu ülkelerdeki pratikleri incelemeye büyük önem veriyoruz.

Sınıf mücadelesinin yoğunlaşması artık, bir-iki ülkeyle sınırlı değil, devrimci sınıf savaşımı, dünyanın genelinde yoğunlaşmış durumda. Bundan sonra, mücadelenin daha ileri örneklerini göreceğimiz kesin.

Kapitalist üretimin yenilenmesi ve yinelenmesi, proletarya devriminin koşullarının sürekli oluşmasının güvencesidir.

C.DAĞLI