Halen eski ölçütler kullanılıyor. Tarihin, bu en yoğun devrimci döneminde devrimin güncel olduğu koşullarda, yeni bir toplumsal devrimler çağında, yeni bir yaşamın olanaklı olduğu bir tarihsel aşamada, bir günün bir yıla bedel olduğu günlerde; eski ölçütlere başvurulabiliyor. Eski ölçütler kullanılarak, nasıl karşılanacak bu büyük dönüşümler çağı, nasıl yerine getirilecek devrimci tarihsel görevler?

Bu topraklarda ve dünyanın birçok yerinde reformist "sosyalist" ya da "komünist" partiler, sınıf savaşımının fırtınalı yıllarında burjuvaziye dokunmayan program ve taktikler ileri sürdüler. Hep birlikte yaşayarak gördük, burjuvazi karşısında kendini yere yıkan, dibe vuran bir çizgi izleyen tüm bu hareketler yıkılıp gitti. Bu çizgide gitmekte ısrar eden politik hareketlerin burjuvazi karşısında yerlere kadar eğilen anlayışlarıyla yeni bir gelecek sadece bir hayaldir. Eski toplumdan kurtulmanın ılımlı, kolay ve uyuşuk yolu yoktur. Tarihin bu yeni aşamasının görevleri, reformist görüş ve anlayışlarla karşılanamaz.

Birçok sol çevre eski ölçütlere başvuruyor. Bunun yanında devrimciler arasında da eski ölçütlere başvuranlar var. Eski ölçütleri kullananlar, mücadelenin büyüklüğünü ve geldiği aşamayı hiçbir şekilde göz önünde bulundurmuyorlar. Göz önünde tutulan günlük mücadelenin sıradan sorunlarıdır. Devrimin öne çıkan ve temel sorunlarına göre ikincil olan sorunlar. Bunlar, kitleleri büyük hedeflerine götürmeyecek olan, etkisi sınırlı günlük ekonomik ve politik mücadele sorunlarıdır.

Politik mücadele sahnesinde uzun zamandır görülen, milyonların, dünyanın sokaklarını alt-üst ettiği büyük yığınsal devrimci eylemlerdir. Emekçilerin ve sömürülenlerin, kadınların ve gençliğin küresel başkaldırısıdır, isyan ve ayaklanmalardır. Eski dar ölçütler, mücadelenin bugünkü aşamasının görevlerini karşılayamaz. Eski ölçütleri kullananlar, kitlelerin devrimci kavgasının bugünkü düzeyinin ve bu mücadelenin içeriğinin çok gerisindeler. Oysa yapmamız gerekenler çok açıktır: Politikamızı, taktiğimizi, milyonların devrimci başkaldırısına, isyan ve ayaklanmalarına dayandırmaktır öncelikle.

Ezilen ve sömürülenlerin kapitalizme karşı küresel eylemleri ya da tek tek ülkelerdeki eylemleri, patlama biçiminde ortaya çıktıktan sonra kısa sürede düşüş göstermiyor. Geçen yüzyılda görülen devrimci ayaklanmalara göre daha uzun sürüyor. Bu, kapitalizmden komünizme geçiş çağının bugünkü aşamasının bir özelliğidir. Kitlelerin,’90’larda yükselen devrimci eylem dalgası çeşitli biçim ve düzeylerde bugüne dek devam etti. Türkiye'de, Kürdistan'da ve Latin Amerika'da eylemlilik daha uzun süreli oldu.

Bu, devrimci durumun dünya genelinde ortaya çıkmasının, dolayısıyla devrimin küresel ölçekte güncelleşmesinin bir ifadesidir. Bu şimdiki zamanın ya da çağın bir toplumsal devrimler çağı oluşunun dışa vurumudur.

Karşı karşıya olduğumuz görevler, mücadelenin taşıyıcı gücü olmayı gerektiriyor. Böylesi ileri devrimci görevler, burjuvazi karşısında yere yıkılarak karşılanamaz.

Burjuvazinin, gerçek anlamda egemen olamaması, yönetememesi, kapitalist sistemin genelinde ortaya çıkan bir olgudur. Toplumun kaptan köşkünde oturanların toplumda egemen olması demek, egemenliği altında olan insanlara çağdaş bir yaşamın gerektirdiği koşulları sunması ve insanların böyle bir yaşamı sürdürecek olanaklara kavuşması demektir. Nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan emekçiler için bu tam bir hayaldir. Emekçilerin içinde bulundukları yıkım koşullarıdır, bu koşullar, hem ekonomik, hem de politik koşullardır.

Toplumun dümenini elinde tutanlar, başkaldıran kitleleri yönetemiyor. Bu yüzden kitlelere karşı saldırı üzerine saldırı düzenliyor. Ama gerici burjuva saldırılar, artan başkaldırıları durduramadığı gibi, tersine onları daha da ateşliyor.

Aynı şartların tüm kapitalist dünyada oluşması, bir ülkede çıkan devrimci bir eylemin, isyanın ve ayaklanmanın hemen dünya geneline sıçramasına yol açıyor. Dünya politik sahnesi, proletaryanın kurtuluş kavgasının sahnesi haline geldi.

Tarihsel gelişmenin geldiği yer, bir alt toplumdan bir üst topluma geçiş sürecidir, eski toplumdan yeni topluma, kapitalist toplumsal düzenden, komünist topluma geçiştir. Kapitalizm, emperyalizm aşamasında en olgun gelişme düzeyine vardı. Kapitalizmin olgunlaşması, komünizme doğru bir olgunlaşmadır. Olgunlaşmış kapitalizm, devrimci geçiş döneminin üzerinde yükseldiği gelişmiş temeldir. Devrimci dönüşümlerden yeni bir toplum doğuyor, sınıfsız ve sömürüsüz bir toplum.

Politikanın, taktiğin ektin olması için, tarihsel dönemin en alt politik durumuna değil, içinde geçmekte olduğumuz dönemin en ileri noktasına dayanılmalıdır. Bu ileri nokta, devrimci geçiş dönemidir. Dönemin bu en ileri aşamasına, devrimci dönüşüme, devrimci geçişe dayandırılmayan bir siyasi çizgi başarılı olmaz.

Küçük burjuva reformist ve oportünist çizgide olanlar, dönemin gerektirdiği devrimci görevlerden kaçmak için, burjuva toplumun çelişki ve bunalımını tüm derinliği, keskinliği ve genişliği içinde vereceklerine, tüm bu çelişkileri en alt düzeyde ve en hafif biçimde veriyorlar.

Görevimiz çok açıktır: kapitalist toplumsal düzene karşı yürüttüğümüz ilerici, devrimci, komünist mücadeleyi en yüksek noktaya dek götürmektir. Sistemin keskinleşen çelişkilerinden, krizlerinden ve zayıflıklarından yararlanarak kapitalist sınıf egemenliğine, kapitalist sınıf düzenine son vermek stratejik hedefi, kitlelerin doğrudan eylemleriyle gerçekleşir. Bu eylemleri her bakımdan güçlendirmek ve geliştirmek vazgeçilmez bir görevdir.

Kendini burjuvazi karşısında yerlere kadar eğenler, proletaryanın tarihsel görevlerini yerine getirebilirler mi? Sınıf bilinçli işçilere, ilerici, devrimci tüm kitlelere söylediğimiz şudur: kendi sınıf konumunuzdan ileri gelen görevleri yerine getirmek için, oportünist ve reformist unsurların yarattığı engellerden kendinizi kurtarın, onları aşarak ileri, daha ileri gidin.

Proleter kitlelerin önderliğinde daha ileri gidilebilir. Proleter sınıf, yalnızca ülkelerin sınırları içinde bir güç değil, uluslararası alanda da etkin bir güçtür. Emekçi sınıfın, dünyada etkin hale gelmesini sağlayan kendi toplumsal konumundan kaynaklanan eylem gücüdür. Sonuna dek harekete geçirilmesi gereken kitlelerin eylem gücüdür. Ezilen ve sömürülenlerin eylem gücü en etkin biçimde harekete geçirilmeden, eylem en yüksek biçimlerine vardırılmadan, dünyayı değiştirme hedefi boş bir laftan başka bir şey değildir.

Koşulların devrim için uygunluğundan söz etmek, gerçek olanı yansıtmaktan başka bir şey değildir ve amaca varmak için yeterli değildir. Yapılması gereken, esas meselesi eylem gücüyle dünyayı dönüştürmek olan emekçi sınıfı bu yönde yüreklendirmektir.

Devrim hakkında beslenen niyet ne olursa olsun, devrimin patlak vermesi engellenemez. Burada asıl sorun, bu süreci hızlandırmak, teoriyi eylemle birleştirmek, devrimci programı düşünsel alandan pratik alana aktarmaktır. Bunu gerçekleştirecek olan devrim, tüm kapitalist dünyada günceldir. Dünyada şimdiki çağ, devrim çağıdır.

Şimdiki zaman, devrim zamanıdır.

C.DAĞLI