< < 50 Yıllık İç Savaş

 

Sınıf mücadelesi bu topraklarda, 50 yıl boyunca ya iç savaş ya da iç savaşa yakın bir çizgide gelişti. Oportünist hareketler bu gerçeği, sürekli gözardı ettiler. En ileri ve en keskin çizgileriyle verilmesi gereken, yüzyılın bu en uzun ve en sert iç savaşlarından biri, olan 50 yıllık iç savaş, oportünist bakışta en ılımlı ve en geri çizgide göründü. Dolayısıyla, oportünist bakış, temel alınarak yapılan çözümlemeler, taktik ve sloganlar, sınıf kavgasının gerçek düzeyini hiçbir zaman yansıtmamıştır.

Oysa 50 yıl boyunca, her şey gözlerimizin önünde gerçekleşti. Hepimizin günlük yaşamı, şu ya da bu düzeyde iç savaşın etkisinde kaldı. Herkes şu ya da bu derecede ve biçimde sert geçen iç kapışmanın sonuçlarıyla karşılaştı. Geniş halk kitlelerinin durumunu derinden etkileyen bir olgu; tartışma götürmez ve kanıt gerektirmez nesnel bir gerçek nasıl oldu da oportünist, reformist bakışın dışında kaldı? Aslında on yılların deneyimi buna yanıt veriyor. Küçük burjuva siyasetler, her şeye rağmen, tüm bu yıllar boyunca burjuvaziyle uzlaşma sınırları içine kalmakta ısrar etti. Bu yüzden en su götürmez gerçeklere bile gözlerini kapadılar. Onların bu durumu, devrimin güçlü olduğu dönemlerde neden daha ileri gitmek istemediklerini yeterince açıklıyor. Her sınıf bilinçli işçi, her dürüst devrimci bunu bilmelidir.

Emekle sermaye arasındaki mücadele gelişiminin belli bir yerinde zorunlu olarak iç savaş biçimini alır. Bugüne dek süren dünya proletaryasının mücadele tarihi, iç savaşın örtüsü ya da açık biçimler alabileceğini ortaya koymuştur. Bu durum yalnızca geçmişe ait değildir; güncel sınıf savaşımında da görülüyor, sınıf savaşının geleceğinde de kendini gösterecektir. Burjuvazinin sınıf egemenliği, sınıf savaşı en yüksek biçimine kadar götürülerek devrilebilir. Burası, uzlaşma zeminlerinde kalmak isteyenlerin, oportünist ve reformist ufkun ötesidir; emekçi halk kitlelerinin uzun savaşı, zafere dönüştürdüğü yerdir.

Türkiye ve Kürdistan'da sınıf savaşı; ezilen ve sömürülenlerin, yöneten ve egemen sınıfa karşı mücadelesi, yarım yüzyıldır çok keskin ve sert geçiyor. Bu topraklardaki sınıf mücadelesi örtülü iç savaş olarak değil,  açık iç savaş olarak, açık devrimci kavga biçiminde gelişiyor. Bu denli bariz, bu denli elle tutulan bir olgu ancak oportünist bakışta görülemez.

Küçük burjuva hareketleri oportünist, reformist bakışlarıyla, kendi gerilikleriyle baş başa bırakalım ve 50 yıllık iç savaştan çıkardığımız bazı sonuçları sıralayalım:

1-Türkiye ve Kürdistan emekçilerinin uzun iç savaştan geçmelerinin en önemli sonuçlarından biri, egemen ve yönetenleri çok iyi tanımalarıdır. Düşmanlarını 50 yıllık savaş içinde tanıdılar; yaşayarak öğrendiler. Tekelci sermaye ve faşist devlet, gerici şiddet ve saldırıların her çeşidine başvurdu, her tür hileye, aldatmacaya, demagojiye, yalana, ilerici ve komünistlere karşı akla gelebilecek tüm karalama kampanyalarına başvurdu. Düşmanlarını çok iyi tanımalarının büyük önemi şuradan ileri geliyor ki; ilk olarak, onlar tarafından, artık aldatılmayacak bir tecrübe edindiler; ikinci olarak da bu tecrübeye dayanarak düşmanlarını yenebilirler.

2-Emekçi halkların 50 yıl boyunca savaştığı sömürücü sınıf, büyük bir ekonomik ve politik güce sahiptir. Askeri ve teknik olarak, çok iyi donanmış modern bir güce dayanıyor. Uluslararası sermayenin ekonomik, politik ve askeri desteği var. Burjuvazi tüm bu güç ve desteğe rağmen hiçbir sonuç elde edemedi, sonuç olarak başarısızlığa uğradı.

Ezilen ve sömürülenlerin devrim cephesi ise, tam 50 yıl boyunca böylesine büyük bir güç ile savaşmış olmanın getirdiği ileri bir yetkinliğe ulaştı. Devrimci mücadele ve örgütlenmede artık daha ileri bir noktada. Sonuçta, güçlüğe ve birleşik uluslararası karşı-devrim gücü olarak hareket eden bir düşmanla yıllarca savaşmak, emekçi halkların devrim cephesini güçlendirmiştir.

3-Devrimci kitlelerin, bu kadar uzun bir dönem boyunca, kapitalist sınıf ve onun devletiyle kavgaya tutuşmuş olması, sınıf savaşına itiş vermiş, dolayısıyla da tarihi hızlandırmıştır. Proletaryanın kurtuluşunu hedefleyenler, sınıf savaşını, bu savaşın üst biçimine varmasını ve sonuçlarını bu bakış altında değerlendirirler.

Tarihin itici gücü, yürürlükte ki ekonomik ve toplumsal düzenin iç çelişkileri ve bu temelde gelişen sınıf mücadelesidir. Türkiye ve Kürdistan proletaryasının, tarihi hızlandırıcı eylemleri, kendi kurtuluşlarını da çabuklaştırır.

Bu durum, bölge ve dünya devrimine etkileri açısından da kavranmalıdır.

4-Yıllardır süren bu büyük kapışmanın ilk sonuçları ne olursa olsun, devrimci kavgayı 50 yıl boyunca yürütmek, devrim tarihi açısından, başlı başına bir değerdir. 50 yıllık devrimci kavgaya etkisini uzun yıllar gelecek üzerinde devam ettirir.

Ezilen ve sömürülenler en ileri mücadele, örgütlenme, kültür ve sanat değerlerini ve etkileyici savaşım örneklerini, burjuvaziyle açık kapışma sürecinde, devrimci ayaklanma sırasında yaratmışlardır. Devrim, yaratılan değerlerle başarıya ulaşır.

5-Yeni bir gelecek, devrimci kitle kahramanlığına, devrimci araç ve yöntemlere dayanılarak geçilir. 50 yıllık mücadelenin öyküsü, savaşımın devrimci tarzda yürütülmesinin öyküsüdür. Yeni yarınlara devrimci bir dönemden geçilerek varılır. Yarım yüzyıllık devrimci kavga, bu dönemin, bugünden başlamasıdır. 50 yılda, bu yönde büyük mesafe alındı.

6-Yeni bir topluma geçişin, devrimci dönemin politik biçimi, komünal tipte örgütlenmelerdir. Sosyalizme geçişin zengin pratiği, bunun çeşitli biçimlerini ortaya çıkardı. İşçi komite ve konseyleri devrimci emekçi komiteleri, bugünden şekillenen biçimlerdir.

Bu topraklarda ve başka yerlerde, sınıf savaşının toplumsal pratiği göstermiş ve öğretmiştir ki, buraya kesinlikle parlamenter yolla varılmaz. Burjuva parlamentosu, zenginler sınıfının toplumu denetim altına alma alanıdır. Asıl güç, siyasi iktidarı elinde tutan sermayenin elindedir. Son düzenlemelerle, parlamentonun biçimsel etkisi ve yetkisi iyice zayıflatıldı. Tarihsel olarak önemini yitiren parlamento, geniş halk kitleleri açısından da bütün önemini yitirmiştir. Yalnızca parlamenter salaklar bunu görmek istemezler. Burjuva parlamento yozlaşmış bir kurumdur. Parlamentonun kendisi yozlaşmakla kalmadı, toplumu da yozlaştırdı.

Türkiye ve Kürdistan’da emekçi halkların devrimci mücadelesi, esas olarak, sokaklarda, fabrikalarda, kırsal alanlarda vb. kısaca parlamento dışı alanda gelişti. Parlamenter yol, ılımlı ve barışçı geçiş yolu iflas etti, çöktü. Devrimci mücadele yolu ise bütün devrimcileştirici etkisi ile daha da öne çıkmıştır.

7-Gezi ve 6-8 Ekim bu süreçte ortaya çıktı. Haziran ve Ekim’i yaratanlar, başkalarını da yaratırlar. Bunlar, halk yaratıcılığının, kendi tarihini kendisi yapmanın daha başka örneklerini de göreceğiz.

Emekçi halk yığınları bugün daha eğitimli. Tüm bu zaman içinde görülen isyan ve ayaklanmalar –başarılı ya da başarısız olanlar- kitleler için devrim eğitimi oldu. Proletaryanın tam kurtuluşu amacı olanlar, uzun iç savaşın kitleleri bu yönde eğittiğini kabul ederler.

Ezilen ve sömürülenler bugüne kadar yaratılan mücadelenin, en ileri örneklerinden daha ileri olanını yaratacak bir konumdadır.

8-Hem nesnel süreç, hem öznel gelişmeler, bu toprakları uzun zamandır devrim toprağı durumuna getirdi. Bir devrimin olması için ortaya çıkması gereken devrimci durum, ileri bir olgunluk düzeyinde.

Devrimin burjuva egemenliğe karşı gelen her eylemde gelişimi nedeniyledir ki, reformist siyasetler, kendilerinin tüm çabalarına ve burjuvazinin tüm desteğine rağmen istedikleri sonucu alamadılar. Bundan sonra da istedikleri gibi at koşturacakları bir ortam bulamayacaklar, çünkü en sert, en çalkantılı, en kapışmalı dönem önümüzde.

9-Daha büyük mücadele, daha büyük eylemler, eylemlerin daha yüksek biçimleri önümüzde; çünkü, emekçiler, tüm ezilenler, süren mücadeleyi ancak, daha etkin ve daha büyük mücadeleleri devreye sokarak kazanabilirler. Bu durum, bir çok iç savaşta gözlemlenmiştir. 1861-1864 Amerikan iç savaşında, Kuzey güçleri, siyahları savaşın saflarına kattıkları ve devrimci yöntemlere geçtikleri için sonuç aldılar. 1918’de Sovyetler Birliği’nde Sovyet halkları, işçi sınıfının ve komünist parti önderliğinde sosyalizme karşı gerici bir isyana kalkışan, emperyalizm desteğindeki gerici güçleri, etkin devrimci savaş yöntemleriyle ve büyük bir devrimci kararlılık göstererek yendiler.

Devrimin zaferini önlemek için, burjuvazi son 50 yılda olduğu gibi, bundan sonra da faşist terörün, gerici şiddetin her türüne başvuracaktır. Fakat, onlar her ne yaparlarsa yapsınlar, son sözü, işçi sınıfı söyleyecektir.

C.DAĞLI