"Yurtseven, Sarıtaş Ve Özeken Nerede?"

Cumartesi Anneleri 'nin 919. Haftasında, İHD İstanbul Şubesi Gözaltına Kayıplar Komisyonu "Gözaltında kaybedilen Abdülkerim Yurtseven, Mehmet Münür Sarıtaş ve Mikdat Özeken nerede?" diye sordu

Cumartesi Anneleri 919. hafta açıklamasında gözaltında kaybedilen Abdülkerim Yurtseven, Münür Sarıtaş ve Mikdat Özeken'in nerede olduğunu sordu.

İHD İstanbul Şubesi'nide online yapılan açıklamayı kayıp yakınları adına Sebla Arcan okudu.

 

"Köy Baskınında Rastgele Üç Kişi Gözaltına Alındı"

27 Ekim 1995 günü Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki Yüksekova Komando Taburuna bağlı askerler, Yüksekova'nın Ağaçlı Köyü'ne baskın düzenledi. Baskın sırasında köylülere ağır şiddet uygulandı. Askerler köylüleri dipçiklerle darp ederek, yaşlı insanları yerlerde sürükleyerek köy meydanına topladı. Meydanda topladıkları köylüler sıra dayağından geçirildi. Askerler köyden ayrılırken Binbaşı Yurdakul'un "üç kişiyi alın" talimatı ile rastgele üç köylüyü seçti. İşkenceden ayakta duramayan 73 yaşındaki Abdülkerim (Şemsettin) Yurtseven, köye odun toplamak için gelen 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş, askeri araca bindirilerek Yüksekova İlçe Jandarma Taburuna götürüldü.

 

"Gözaltında Ailelere Gösterildi, Ertesi Gün Gözaltı İnkar Edildi"

Onları sormak için tabura giden aileleri, Mikdat'ı kanlar içinde gördü. Binbaşı Yurdakul ailelere, "24 saat gözaltında tutulacaklar" dedi. Aileler tekrar tabura gittiğinde ise "kimseyi gözaltına almadık, bir daha buraya gelmeyin" denildi.

 

"Mahkeme Binbaşı Yurtsever'in 3 Kişiyi İşkenceyle Katlettiğini Tespit Etti"

Ailelerin yaptığı başvurulara tüm resmi merciler tarafından "gözaltına alınmamışlardır" cevabı verildi. Olay Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi kayıtlarına; "Sanık Yurdakul'un komutasındaki birlik, Ağaçlı köyünden Şemsettin Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş adlı köylüleri dövmüş, yaşlı olan Yurtseven yediği tekmeler sonucu ölmüştür. Bunu gören Yurdakul, diğer iki köylünün tanıklık edeceğini düşünerek öldürülmesi kararı vermiştir. İki köylü daha sonra tabura ait eğitim sahasında bir çukur içinde tarandıktan sonra benzin dökülerek yakılmıştır. Aynı çukura gömülen köylülerin cesedi köpekler tarafından çıkarılınca, köylülerin cesetleri bu kez taburun yakınlarından geçen çaya atılmıştır" şeklinde geçti.

 

"İtirafçı Bilgiç Kitabında Gözaltı ve İnfaz Sürecini Anlattı"

Gözaltı işlemini gerçekleştirenler arasında bulunan itirafçı Kahraman Bilgiç, anılarını yazdığı kitapta ve savcıya verdiği ifadede üç köylünün gözaltına alınması ve öldürülmeleri ile ilgili süreci tüm detayları ile anlattı. Yüksekova Komanda Taburunda görevli bir asker de terhis olduktan sonra, Abdülkerim Yurtseven'in dövülerek, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş'ın ise Binbaşı Yurdakul'un talimatıyla itirafçı Kahraman Bilgiç ve Yüzbaşı Nihat Yiğiter tarafından kurşuna dizilerek öldürüldüğünü açıkladı.

 

Mahkeme Ve Yargıtay Katilleri Cezasızlıkla Ödüllendirdi

Açıklama ana akım medyada yer aldı. Tanık beyanları na rağmen, suça iştirak edenlerin itiraflarına rağmen, bu olayı da içeren TBMM Susurluk Raporu'na rağmen açılan dava 12 Kasım 1999 tarihinde delil yetersizliği gerekçesiyle, kesin beraat hükmü ile sonuçlandı. Ailelerin yaptığı temyiz başvurusu Yargıtayca reddedildi ve 2 Nisan 2001 tarihinde beraat kararı onaylandı.

 

"AKP Hükümeti Suçu Kabul Etti"

AİHM'e taşınan dava, 18 Aralık 2003 tarihinde sonuçlandı. AKP Hükümeti AİHM'e yaptığı savunmada suçu kabul ederek, üç kişinin kaybolması nedeniyle üzgün olduğunu belirtti ve kayıplarla ilgili etkin soruşturma yürütmeyi taahhüt etti. İhlali kabul ederek tazminat ödeme yoluna gitti.

Arcan, "919 haftadır gerçeklerin üstünü örtmeye, hakikate ulaşmamızı engellemeye ve cezasızlık uygulamaları ile adaletin önünü tıkayanlara karşı inatla, sabırla hakikate ve adalete ulaşmaya çalışıyoruz. Bunun için gözaltında kaybedilen insanlarımızı hatırlamakta ve hatırlatmakta ısrar ediyoruz" dedi.

Arcan, gözaltında kaybedilenlerin akıbetini sormaktan da kayıplarla buluşma mekanı olan Galatasaray'dan da vazgeçmeyeceklerini vurguladı.

Abdülkerim Yurtseverin'in oğlu Sabri Yurtseven ise yazdığı mektupta, babasının gözaltına alınışını ve sonraki süreci şöyle aktardı:

 

"Kahraman Mahkemede Suçunu İtiraf Etti Yurdakul İse Mahkemeye Bile Çıkmadı"

"O gün ben de köydeydim. Operasyona geldiler ve tüm köy halkını bir yerde topladılar. Mehmet Emin Yurdakul da oradaydı. O zamanlar Tabur Komutanı olduğu için herkes onu tanıyordu. Babam, aralarında çocuk ve kadınların da olduğu tüm köy halkının gözleri önünde ölesiye dövüldü, işkence edildi. Babamı bir askeri aracın arkasına bindirip götürdüler. O günden beri başvurularda bulunuyoruz, mahkemelere gidiyoruz. Korucular o gün neler yaşandığına  dair ifadeler verdi. İtirafçı Kahraman Bilgiç o gün neler yaşandığını ve babama neler yaptıklarına dair itiraflarda bulundu, mahkemede de bunları söyledi. Mehmet Emin Yurdakul bugüne kadar mahkemeye bile çıkmadı. Bizim davamızla ilgili mahkemeye bile çağrılmadı."

 

"Sorumlular Hala Yargılanmadı, Babamın Akıbeti Açıklanmadı"

"Biz kemiklerimizi istiyoruz. Cuma günleri ve bayramlarda mezarlıklarda mezarımızı ziyaret etmek istiyoruz. AİHM’den tazminat aldık ama sorumlular yargılanmadığı gibi babamın akıbeti ile ilgili hiçbir şey açıklanmadı. Geçen yıl bile dilekçe verdim ama hiçbir sonuç alamadık. Tıpkı bir kağıda bir şeyler yazıp çöpe atmak gibi oluyor. Korucular bile, “Evet biz getirdik bu adamı tabura götürdük” şeklinde ifadeler verdiler. Kamber Yarbay diye biri de var. O da gelmiş Van’da ifade vermiş ve şahitliğini beyan etmiş. Ama bir sonuç alamadık."

 

"Babamın Bir Mezarı Olsun İstiyorum"

"Ben babamın kemiklerini istiyorum. Bayramlarda çocuklarımızın ve torunlarımızın ziyaret edeceği bir mezarı olsun istiyorum" diyen Sabri Yurtseven, babasının akıbeti açıklanıp sorumluları yargılanıncaya kadar bu davayı kuşaktan kuşağa devam ettireceklerini vurguladı.