Onu ilk defa Adana Ayışığı Sanat Merkezi'nde görmüştüm; ilk izlenimim muzip, düşündüğünü söylemekten çekinmeyen, lafı gediğine oturtan bir insan oluşuydu.

Ayışığı'na öylesine uğrayan bir insan değildi "Muzaffer Hoca"; aklı ve yüreği getirmişti onu Leninistlerin yanına. Eski DY geleneğinden geliyordu; yıllarını devrim mücadelesine vermişti; davasına inanan bir insandı. İçinden geldiği gelenek, 12 Eylül sonrası tasfiye olunca örgütsüz kalmıştı; ancak hiçbir zaman örgütsüz bir insan gibi yaşamamıştı. Her zaman yaşamın içinde, devrime ve sosyalizme bağlılığını koruyarak, inandığı gerçekleri insanlara anlatarak mücadelesini sürdürmüştü.

O, "kafasıyla kitapların arasından gelmişti kavgaya/ fakat sadık kalmıştı ona, namuslu bir amele gibi". İnşaat Mühendisi'ydi Hoca. Bir yandan mesleğini sürdürüyor, bir yandan da TMMOB'da faaliyet yürütüyordu. Ayışığı'na geldiği her zaman mutlaka "çıkın"ında bir şeyler olurdu; mutlaka bir şeyleri tartışmak, karşılıklı görüş alışverişinde bulunmak için gelirdi. Zora dayalı devrimi savunurdu her zaman; Ufuk Taylan'ın "Sınıf Savaşımında Zorün Rolü" broşürünü okumuştu ve "bu kitap, birebir benim düşüncelerimi yansıtıyor" diyordu. Her zaman varolan siyasi yapılar içinde kendisine en yakın gördüğünün Leninist Parti olduğunu söylerdi. Okumaya ve öğrenmeye çok meraklıydı. Aynı zamanda sanatçı bir yönü de vardı.

Çok güzel karakalem, pastel, suluboya ve yağlıboya resimler yapıyordu. Yaptığı resimleri getirip Ayışığı'na asıyor; Ayışığı'nda gençleri resim yapmaya özendirmek için, deyim yerindeyse "tutup resim yaptırıyordu". Bunu çok iyi hatırlıyorum; çünkü bana da yaptırmıştı. İnsanları resim yapmaya teşvik ediyor,bu konuda deyim yerindeyse hiçbir mazereti kabul etmiyordu. Gerçekten çok yönlü bir insandı "Muzaffer Hoca". Geldiğini hemen belli eder, giderken de "sevgiyle kalın" demeyi ihmal etmezdi. Telefon görüşmelerini de bu sözle bitirirdi: "Sevgiyle kal".

Bizi götürür, tanıdığı insanlarla tanıştırır; devrimcilerin birbirleriyle tanışmasına önem verirdi. Leninistlerin bölgede güçlenmesi için elinden gelen herşeyi yaptı; elinden gelen her türlü desteği sundu. Adana Ayışığı, devlet tarafından kapatıldığında, faaliyetleri sürdürebilmemiz için bütün imkanlarını seferber etti; bir dönem gençlere gerçek anlamda "abilik" yaptı. TMMOB'un kapılarını sonuna kadar bizlere açtı. Durmak nedir, uslanmak nedir bilmez gerçek bir devrim şövalyesi idi. Ömrünün son yıllarında kanser illetine yakalandı; onunla da korkusuz bir şekilde, yılmak nedir bilmeden son ana kadar çarpıştı; ama ne yazık ki, bu kavgadan can yoldaş, muzaffer çıkamadı.

Onu en güzel ifade eden sözler Nazım'ın dizelerinde yeralıyor: "Allahsız bir baştı o / yoldaştı o"... Anısı bizlerle birlikte sonsuza kadar yaşayacak.

Nazım Akarsu