Seçimlerin ardından gözler farklı yerlere çevrilmiş durumda. Faşizmin olduğu topraklarda seçimlerin ardından ortaya çıkan tablo toplumun ezici çoğunluğunun dinci-faşizme karşı olduğunu gösteriyor. Faşizme karşı mücadele etme, dinci faşizmi yenme isteğini toplumun geniş kesimlerinde hissediyoruz.

Seçim gecesi YSK’lar önünde, mahallerde ayaklanma çağrısı bekleyen, güçlü bir politik otoritenin yönetimine ihtiyaç duyan bu devrimci kitle devrimci öncünün ya kitle bağlarının henüz yeteri kadar güçlü olmaması nedeniyle harekete geçemedi. Emekçi yığınlara, gençliğe pratikte önderlik edebilecek bir güç odağının yaratılamamış olması halk yığınlarının, savaşmak için öne atılmasında bir sorun teşkil ediyor. Etrafımızda olan birçok insan artık öncü siyasal öznelerden etkili çalışmalar görmek ve gerçekten bir şeyleri değiştirebileceğini kanıtlamasını istiyor.

Genel hava bir devrimin gelişimi için uygun ve kararsız kitlelerle onları örgütlemeyi hedefleyen bizler açısından yeni gelişmelere gebe. Komünistler, anın mutlak olmadığını ve güç dengelerinin hızla değişebileceğini hesap ederler. Yani güç olmanın, güç toplamanın koşulları olgunlaşmış durumda fakat bunun için etkili çalışmayı başarabilmek gerekiyor.

Evet tekelci sermaye sınıfı toplumu baskı altına almak üzere, yetkileri tek mezkezde birleştirip buna hukuki bir kılıf da kazandırdı. Ancak, bu süreç gelişirken toplumun ileri kesimlerindeki bilinç sıçraması da gerçekleşti. Dahası, emekçilerin, gençliğin, dinci-faşizmle hesaplaşmak için yeni araçlara, yeni örgütlenme biçimlerine yönelme eğilimi içinde olduğunu da görebiliyoruz. Şimdi ayaklanmaların dinamik gücü olan gençliğin bu mücadele saflarına nasıl daha etkili katılacağı, politik olarak nasıl daha etkili yönlendirilip örgütleneceği sorularına yanıt bulmak gerekiyor. Bu görev gençliğin öncü gücü olma iddiasını taşıyan devrimci, komünist öncülere düşüyor.

Aslında bu sorunun kendisi ne yenidir ne de tartışılan bu araç ve yöntemler geçmişten uzaktır. Ancak içinde bulunduğumuz dönem, devrimci politikalara sahip olmayanların eriyeceği, devrimci çizgide ısrar edenlerin güçleneceği bir dönemdir.

Öncelikle yeni mücadele yöntemleri geliştirmemiz, mücadeleye ilgi duyan öğrenci gençliğe, mahalleli emekçi gençliğe ulaşmamız, onlarla güçlü bağlar kurmamız gerekiyor. Fakat aynı zamanda gençlik içinde yürüttüğümüz çalışmalarda, kitleyle ilişki halinde olan, bağlar kuranların kendilerini ideolojik, politik ve teorik yönden geliştirmeleri gerekiyor.

Öğrenci gençlik hareketinin hızı, devingenliği, üniversitelerdeki siyasal hareketlilik bundan birkaç yıl öncesi ile karşılaştırıldığında, şu an daha düşük ve daha yavaş görünebilir. Devletin üniversitelere çok sistemli yönelimi, akademiyi ileri unsurlardan tasfiye etmesi, üniversitelerin sivil faşistler, ögb, polis işbirliğinde kuşatılması, her türlü ilerici, devrimci faaliyetin yasaklanması canlı bir gençlik çalışmasının sürdürülmesi açısından engeller oluşturdu.

Aynı zamanda okullarda faaliyet yürüten devrimci, sosyalist ilerici örgütler, siyasal çevreler arasında asgari düzeyde de olsa bir güç birliğinin sağlanamamış olması bir başka sorun. Bir devrimin, ayaklanmaların dinamik gücü olan gençliği örgütlemeyi hedefleyenler olarak, niteliği ve içeriği bileşenleri tarafından belirlenecek bir güç birlikteliğine ihtiyaç duyuluyor.

Buradan siyasal çevrelerle güç birliği yapmak onları eleştirmeyeceğimiz, ideolojik mücadele yürütmeyeceğimiz anlamına gelmez. Güç birliklerinin temel ilkesi, eylemde birlik-eleştiri özgürlüğüdür.

Farklı politik, pratik, ideolojik çizgiye sahip sayısız yapı bulunmakta. Buradaki temel sorun farklı gençlik çevrelerini bir araya getirmek ve böylece şeklen de olsa bir güç birliği oluşturmuş olmak değil. Asıl olan ve kalıcı olan, yan yana gelmiş bu devrimci, yurtsever, ilerici unsurların nasıl daha etkili siyasal faaliyetler yürüteceği, gençliği gerçekten devrim saflarına katıp katmayacağıdır.

Zor olan, bulunduğumuz her üniversitede, mahallede, sokakta programatik bir birlik vs kurmak değil, fakat savaşımın ihtiyaçlarına cevap vermek isteyen devrimci gençlik örgütleriyle tartışmak, onları ikna etmeye çalışmak, sürece bakışımızı, görüşlerimizi onlara ulaştırmaktır. “Güç birliği mümkün mü?” sorusu, pratikte kurulacak devrimci güç birliktelikleri ile karşılanabilir. Bunun kalıcı olup olmayacağı bizlerin çabası, kurulan güç birliğinin devrimci ajitasyon, propaganda ve siyasal mücadeleyi nasıl ele alıp gençliği nasıl yönlendireceğine bağlıdır.

Tartışmaktan, başkalarını ikna etmekten, görüşlerimizi onlara anlatmaktan çekinmemeliyiz. Politik olarak öncü olmak iddiamız varsa, güç birlikteliklerini kurmak için çabalamamız gerekir. Yeni eğitim öğretim döneminin başlangıcını böyle güçlü bir tablo ile karşılayabiliriz, en azından bunun için çabaladığımızı herkese göstermiş oluruz. Güç dengelerini lehimize çevirmek için politik olarak diğer çevrelere ve yeni unsurlara temas etmek için çabalayalım!

Umut Güneş