Bazen, insan öfkeden deliye dönmeli. Bazen öyle çok da düşünecek bir şey yoktur. Bazen sadece yapmak gerekir. Bazen, bunun neyini düşüneceksin, her şey ortada, açık aleni ilk de değil diyeceksin. Hatta bazen bırakalım susmayı, öfkeden deliye dönmemek onaylamaktır, diyeceksin...

Zaten kim nasıl çıldırmaz ki, kalkıp hala birilerinin yerin yedi kat altı da yetmez, cehennemin dibine girmesi gerekirken utanmadan şunu sorabilmesine: “6 yaşındaki bir çocuktan gelin olabilir mi, bu caiz mi?” Bu ne rezilliktir. Bu sorulamaz, bu konuşulamaz. Bu yapılamaz çünkü bir çocuktan sadece çocuk olur. O sadece olduğu şeydir. İğrenç ellerinizi ve gövdelerinizi onlardan uzak tutun yeter.

Ne tartışılıyor günlerdir, suç da suçlu da ortada. İşkence insanlığa karşı suç değil mi hele ki böylesi...

Herkes ayrı telden sahte öfkelerle bağırıyor. “Hesabını soracağız”. Kusura bakmayın ve burjuva muhalefetin ikiyüzlü şürekaları. Siz hiçbir halt yiyemezsiniz. Siz hiçbir şeyin hesabını soramazsınız. Sanki, bu ilk olaymış, yeni bir şeymiş gibi. İlk defa duyuyor şahit oluyor gibi yapınca insanlar size inanıyor sanıyorsanız yanılıyorsunuz.

Evet, bay ve bayan burjuvalar ve muhalefet şürekası. Hiç masum edebiyatı yapmayın. Her fırsatta siz değil misiniz “Aman sokağa inmeyin, aman provokasyona gelmeyin” diyen. Hala da bu değişmemiş. Oysa siz de biliyorsunuz sokaklar susarsa alçalışlar çoğalır. İrin artar, yozluk artar ve en adi şeyler rutinleşir. Siz de biliyorsunuz kentlerin meydanları gürlemeyi bıraktığında, kudurmuş yaratıklar altı yaşındaki kız çocuklarının tenini parçalar.

Şimdi cırlak cırlak bağırıyorsunuz ya, bunlar sizin de koruduğunuz kapitalizmin çıktıları. İnsanın insanı sömürdüğü bu sistemden ne umuyordunuz. Onun çıktısı bu suçlardır. Siz de gayet farkındasınız. Dinci faşist parti yapıyor, siz de bağırıp çağırıp meşrulaştırıyorsunuz. Bu oyunu böyle oynuyorsunuz. Bu suçta payınız var.

Bazıları da çıkmış diyor, ‘benim çocuğuma yapılsaydı dünyayı yakardım’. Sahtekarlık, samimiyetsizlik ve bencillik burjuva kültürün üç önemli damarıdır. Öncelikle çocuklar ne sizin, ne bizim. Onlar toplumun en büyük varlığı.

Birini bile koruyamayan toplum kendine ihanet etmiş olur. Ve hala “benim çocuğuma yapılsaydı” diyen benciller varsa, onlar da kendilerini bir sorgulamalıdır.

İnsan onuru için yaşar. Onurunu korumak için savaşır. Küçük çocuklara, kadınlara insanlara karşı büyük ve en ağır suçlar işleniyorken savaşmayanlar, onurlarının ne kadarını korumuş oluyorlar. Bunun cevabını merak ediyorlar mı. Bazen bunu merak etmeliyiz.

Bugün, bir çocuğa, bir insana yıllar ve yıllarca yapılan ağır işkencenin suç olduğunu söylemek bile abes.

Bugün, bu suçu işleyenlerin en ağır cezayı almalarını söylemek de öyle.

Bugün, bunun örtbas edildiğini, yıllarca nasıl saklandığını bile bile. Bir savcıdan, bir mahkemeden bunun hesabını soracağını ummak, onlardan bunu istemek de hiçbir işe yazamaz dahası abes değilse bile iflah olmaz bir safdilliktir.

Kabul edilmeli, bunlar oluyor, olmakta oldu, defalarca oldu. Sistem tepeden tırnağa en aşağılık suçlarla dolu. Sorun sadece bir parti ve bir “zihniyette” değil.

Bugün artık çocukları, insanlığımızı onurumuzu nasıl koruyacağız diye soranlar bunu bir düşünmeli.

Bütün tecavüzcüler tutuklansa da (tutuklanmalılar zaten) sadece bir sorun çözülecek. Olmaz ya, diyelim oldu onlardan kurtulduk, bu defa uyuşturucu satıcıları çocuklarımızı zehirleyecek!

Onların da hepsini tutukladılar, hadi olmaz da, bir daha oldu.

Ya okullardaki şiddet, ya kuran kurslarındaki şiddet, ya sokaktaki şiddet!

Kaldı ki çocuklarımız aç, yoksul... onları her bir şeyden tek tek koruyamayız.

Fakat tüm bunlara sebep olan sistemden kurtulursak, bu aşağılık insan düşmanlarını yaratan makinayı da parçalamış oluruz.

Aksi halde ne olacak. Göstermelik bir dava ya da bir iki suçluya ciddi bir ceza, sonra unutulunca tahliye!...

Ya da bakanlıkça görevlendirilen müfettiş, bir şeyi çözer. O büyük, o kahraman, o yoksul dostu, o adalet sevdalısı, o melek yüzlü, dost kalpli o müthiş burjuva devlet, hepinize kol kanat gerer ve müfettişler de işte bu devletin icracıları olarak bir daha böyle bir şeyin olmamasını sağlar!...

Tabii diğer ihtimal de var. Belediye zabıtası gidip bu vakfın bir tane kapısına bir mühür bastı ya, içimiz rahat edebilir. Yalnız bu haramilerin kırk kapısı var, bırakalım birini 39’nu tutsak, kalanı onlara yeter!

Olay odur ki, artık öfkelenmek bile işe yaramıyor. En ağır, en adi suçlar bile sıradanlaşmış durumda. Tabi ki büyük çoğunluğumuz bunu zerre kabullenmiş değil. Ama bize hislerimizi, size hislerinizi, size onaylayıp onaylamadığınızı soran yok!...

Oysa tüm bunlar planlanmış bir saldırının parçaları. Senin umudunu ve onurunu yok etmek istiyorlar. Senin işte işçi, emekçi, memur, senin işte her kimsen senin onurlu insan. Fakat sen buna karşı sadece öfkeleniyorsun. Yetmez keşke yetse ama yetmez. Yetmediği gibi cesaret alır daha çok saldırırlar.

Seni kim kurtaracak bu saldırganlıktan, kim kurtaracak bu acımasızlıktan. Sandık mı? Yoksa sen acılar içinde sömürülürken, sokaklarında kadınlar katledilirken. İşsiz ve yoksul ve acımasızca sömürülüyorken gidip Manhattan’da oğul Erdoğan binasının önünde selfi çektiren ve gevezelikten başka bir becerisi olmayan burjuva muhalefet liderleri mi!

İzlediğimiz şey, kapitalizmin insan kıyımıdır. Bu suçların olağanmış gibi gösterilmesi, bu kıyımı yapanların, insanı teslim alma stratejisinin bir parçasıdır. Kurbanlar boyun eğmezse cellatlar nasıl can alabilir ve cellatlar can almazsa, bu sömürü bu talan bu zevk ve saltanatlar nasıl sürebilir ki?

İnsana, onun onuruna karşı başlatılmış şu an süren ve sonuçlarından bir de bir çocuğa yapılan bu ağır işkence olan bu saldırıya karşı sadece öfke duymak, sadece bağırmak ne işe yarayacak ki. Böylesi bir vahşete karşı öfke duymak neye yetecek ve kaç çocuğu kurtarabilecek bir düşünelim.

Bunun sadece ve söylendiği gibi ahlaki bir sorun olduğuna gerçekten inanmak mümkün mü?

Suç, genel kabule göre toplumsal sapmadır denebiliyor. İstisnaidir yani. Ama bu istisna değil genel bir durum haline geliyorsa, demek ki sorun ahlaki olmaktan ibaret de olamaz. Çünkü o artık siyasaldır. Korunan, kollanan, önü açılan, tekrarı için ekonomik, hukuki ve ideolojik zemini yaratılan doğal değil yapay bir olgudur, durumdur.

Herkes şimdi, bu ilk değil diye bağırıyor. Doğru, ilk değil. Ama ilk değilse, demek ki tesadüfi de değil. Planlıdır, bilinçlice ve örgütlü yapılıyor.

Susmayacağız, ama yetmez. Öfkeleneceğiz, ama yetmez. Rahatsız olacağız, olalım da zaten. Hem de korkunç derecede rahatsız olalım, ama bu da yetmez.

Yapılacak şey suçu yaratan sistemi yok etmektir. Kapitalizmi yıkmaktır. Onu yıktığımızda onun beslemesi tüm bu insanlık suçlularından, çürümüşlükten, iğrençlikten kurtulacağız.

Çocuklarımızı ve insan onurunu korumak için harekete geçelim. Artık yeter. Gürleyen meydanların ateşiyle kirden ve mikroplardan kurtulmanın zamanı gelmedi mi?

Kenan Kızıl