CHP, bir karşı-devrim partisi mi? Sosyal reformist partilere, uzlaşmacı, liberal çevrelere soracak olsanız “hayır, karşı-devrim partisi değildir” yanıtı alacağınızdan şüpheniz olmasın.

Sosyal reformist partiler, uzlaşmacı küçük burjuva parti, CHP'yi karşı-devrimci bir parti olarak görmüyor, öyle kabul etmiyorlar. Bu yaklaşımlarından dolayı, dünün ÖDP'si bugünün Sol Partisi'nin Genel Başkanlık yapmış kadroları CHP listelerinden belediye başkan adayı olabiliyor. EMEP örneğinde görüldüğü gibi, kimi sosyal reformist partiler CHP'yi “demokrasi cephesi”ne davet ediyor; ya da, 24 Temmuz 2016 Taksim mitinginde olduğu gibi, hepsi birden toplaşıp CHP'nin kuyruğuna takılabiliyorlar.

CHP, bu sosyal reformist partileri ve uzlaşmacı küçük burjuva partiyi kale alsa ve değil ittifak en ufak bir konuda geçici “birlik” teklif etse hepsinin koşa koşa, öne geçmek için birbirini ezerek, CHP’nin kapısına yığılacaklarından zerre kadar şüphe olmasın!

Her zaman değil ama bazen, zorunlu kaldıkça, açık sözlü davrananları da var. TKP Genel Sekreteri K.Okuyan'ı örnek verebiliriz. Bir söyleşide TKP'nin olası seçimlerde CHP'nin başını çektiği ittifakın adayını destekleyip desteklemeyecekleri sorunu yanıtlarken, “Cumhurbaşkanlığı seçiminin TKP açısından zor bir başlık” olduğunu söyledikten sonra şöyle devam ediyor:

Öncelikle iktidar ile muhalefet arasında hiçbir ayrım yapmadığımız eleştirisine yanıt vermek istiyorum. Bu doğru değil. Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı aynı toplumsal düzeni temsil ediyor. Her iki ittifakın da belirleyici özelliği sermaye sınıfının çıkarlarını savunuyor olmaları. Bu konuda en küçük bir kuşku olmamalı. Ancak aralarında bir fark var. Cumhur İttifakı karşı-devrimci bir ittifak. Cumhur İttifakı yeni bir olgu o yüzden geriye giderek tekrar vurgulayayım: AKP iktidarı karşı-devrimcidir. Başından beri. Başından berinin özellikle altını çiziyorum. CHP için bu söylenemez. Karşı-devrimcilik tanımı duygusal parametrelerle yapılamaz. Marksistler açısından karşı-devrimcilik tarihsel bir kategoridir. Bu anlamda AKP ile CHP arasında önemli bir fark var.”

Devam etmeden bir parantez açıp iki noktaya değinmek istiyoruz. Birincisi, hakikatten “Cumhurbaşkanlığı seçimi TKP için zor bir başlık”. Ama sadece TKP için değil, bütün sosyal reformist partiler, uzlaşmacı küçük burjuva parti ve seçim politikasında sosyal reformist partilerden ayrılmayan oportünist hareketler için de “zor bir başlık”.

İkincisi, okur anında fark edecektir, K.Okuyan, Cumhur İttifakını “karşı-devrimci ittifak” olarak nitelemekte tereddüt etmezken içinde, kavram için okur bağılasın, süzme faşistlerden oluşan İYİP'in, Saadet Partisinin, Davutoğlu'nun vs yer aldığı Millet İttifakı için düşüncesini açıklamaktan özenle imtina etmiş. Artık nedenini anlıyoruz. İşin içine CHP karışınca, halis muhlis gerici-faşist partilerden oluşan “Millet İttifakı”nı karşı-devrimci olarak nitelemek kolay olmuyor. Eh, bu da “zor bir başlık” olmalı, TKP ve cümle sosyal reformist, uzlaşmacı partiler için!

Parantezi kapatıp başlıktaki soruyu yeniden sorarak devam edelim: CHP bir karşı-devrim partisi mi?

Sosyal reformist partilere soracak olursak “hayır, karşı-devrim partisi değil” yanıtını alacağımız açık. Ama olgunun kendisini, sınıf karakterini, siyasal amaçlarını, varlık nedenini incelediğimizde bu partinin katışıksız bir karşı-devrim partisi olduğunu görürüz.

CHP, hiç şüphe yok -ve buna sosyal reformistlerimizin de itiraz etmeyeceğini tahmin ediyoruz- bir düzen partisidir. Burjuva toplum düzeninin, kapitalist toplum düzeninin bir partisidir. Başka ve daha doğrudan bir ifadeyle, CHP, bir burjuva partisidir; tekelci burjuvazinin, tekelci sermaye sınıfının partisidir. Başlıca görevi, temel misyonu, kuruluşunda başrol oynadığı bu burjuva toplumu işçi sınıfından, ezilen halklardan, emekçilerden gelebilecek bir toplumsal devrim tehlikesine karşı korumak; tekelci sermaye sınıfı egemenliğini toplumsal devrim tehlikesine karşı ayakta tutmaktır.

CHP, burjuva toplumun, sermaye sınıfı egemenliğinin kurucu partisidir. Kurulduğu 1923'ten 1946'ya kadar “tek parti yönetimi” altında, varolan zayıf burjuva sınıfın güçlendirilmesi, modern bir burjuva sınıfın yaratılması için elinden geleni yapmış, Türkiye'deki tüm kaynakları, yaratılmış değerleri burjuvaziye en hayasız yöntemlerle peşkeş çekmekte bir an olsun tereddüt etmemiştir. CHP'nin “tek parti yönetimi” tarihi, işçi sınıfı ve köylülük üzerinde hayasız bir sömürü; Kürt halkı ve diğer ulusal topluluk halkları üzerinde acımasız bir katliamlar tarihidir. Anti-komünizm CHP'nin genetik kodlarında vardır.

Dünya tarihi açısından burjuva sınıf, işçi sınıfının tarih sahnesine bağımsız bir güç olarak çıktığı 1848 devrimlerinden bu yana devrimci barutunu tüketmiş, karşı-devrimci bir karaktere bürünmüştür. 1871 Paris Komünü deneyimi ve 1917 Büyük Ekim Devrimi bu sürece büyük bir ivme katmıştır.

Kapitalizmin tekelci aşamasında, emperyalizm döneminde, tekelci sermaye sınıfı ve onun siyasal partileri artık tümüyle karşı-devrimci bir karakter kazandılar. Emekle sermaye, sosyalizmle kapitalizm arasındaki çelişki ve çatışma derinleştikçe; toplumsal devrim burjuva sınıf egemenliğini tehdit eden somut, güncel bir olgu haline geldikçe, burjuva sınıfın ve onun tüm siyasal partilerinin karşı-devrimcileşmesi daha net bir hale geldi.

CHP ve SHP, DSP gibi türevlerinin Maraş, Sivas, Çorum, Zindan katliamları, 90'lı yıllarda Kürdistan'da işlenen katliamlardaki sorumlulukları bir yana, yakın tarihimizde dinci-faşist AKP'nin, bu partinin başı RTE'nin yönetime getirilmesinde ve dinci faşizmin pekiştirilmesinde oynadığı rolü hatırlamak bile onun nasıl bir karşı-devrimci parti olduğunu anlamamıza yeter.

Şüphesiz, AKP yönetimi, sonrasında AKP-MHP dinci-faşist yönetimi tekelci sermayenin ve emperyalist devletlerin Türkiye ve Kürdistan birleşik devrimine karşı geliştirdikleri planların ürünüydü.

Buradan hareketle CHP'ye faşist parti diyebilir miyiz? En azından şimdilik CHP, sermaye sınıfının açık, kanlı, dizginsiz faşist diktatörlüğünü hayata geçirebilecek karakterde bir faşist parti değil. CHP'nin sermaye sınıfının karşı-devrimci partisi olması, bu partinin faşist bir parti olduğu anlamına gelmez. Her faşist parti, istisna kabul etmez biçimde karşı-devrimci bir partidir. Ama her karşı-devrimci parti faşist bir parti olmak zorunda değildir.

Tekelci sermaye sınıfının -ve günümüzde buna emperyalist sermayeyi de dahil etmeli- toplumsal devrimi önlemek için başvurabileceği yönetim biçimleri faşizmden ibaret değil. Duruma ve koşullara bağlı olarak, bu sömürücüler burjuva düzeni bir toplumsal devrimden korumak, daha doğrusu, bir toplumsal devrimi engellemek için farklı partiler üzerinden farklı politikalara da başvurabilirler. Burada bütün mesele devrimi engellemektir.

CHP, bunu kendine görev bellemiş gerici bir burjuva partidir.