8 yıldır ödenmeyen tazminatları için Soma’dan Ankara’ya yürüyüş başlatan maden işçilerinin eylemi defalarca polis saldırısına uğramış, defalarca engellenmişti.

En son Manisa’nın Kırkağaç İlçesi’nde bekletilen işçiler, eylemlerinin 18.gününde İzmir’de yaşanan deprem sonrası aralarından seçtikleri bir grup işçiyi deprem bölgesindeki kazı çalışmalarına katılmak için İzmir’e gönderdiler.

Bağımsız Maden İş yaptığı açıklamada “Biz mücadeleye devam ediyoruz; bir grup arkadaşımız da oraya yardıma gitti” dedi ve arkadaşlarının enkaz bölgesine ulaştığını ve arama-kurtarma çalışmasına başladıklarını belirtti.

Bu değeri hiçbir şeyle ölçülemeyecek soylu bir davranıştır. Somalı maden işçileri, Che’nin “Dayanışma ezilenlerin inceliğidir” sözüne uygun davranmışlardır. Onlar bu davranışlarıyla karşısında oldukları ve mücadele ettikleri sistemin temsilcilerinden ne kadar farklı bir yerde durduklarını tüm dünyaya göstermişlerdir.

Burjuva partilerin temsilcileri de bölgeye akın ettiler elbette; ama onların dertleri farklı. Onlar şov peşindeler! Günah çıkarma derdindeler! Birbirleri ardına bölgeye giderek, en zor zamanlarında halkın yanında olduklarını göstermeye çalışıyorlar. İlk arz-ı endam edenlerden biri Tarım ve Orman Bakanı! Ama dayanışma ne kadar ezilenlerin inceliği ise, dayanışma içinde olduğunu gösterme çabası da bir o kadar egemenlerin kabalığı, nobranlığı oluyor. Bakan'ın görevlinin elinden telsizi çekip alarak enkaz altındakilerle adeta talimat verircesine konuşması, bunun en sırıtmış halidir!

Ne yapıyorlar giden bakanlar, parti liderleri ya da devlet erkanı? Hiçbirşey! Sadece konuşuyor, sözler veriyor; her depremde yaptıkları gibi ne kadar üzgün olduklarını dile getiriyorlar! Sonrası? Yok. Deprem ya da başka bir doğal felaket yoksulları vurmaya, onları öldürmeye devam ediyor. Yine onların evine ateş düşüyor; yine onlar acılarıyla başbaşa kalıyor. Yine aynı dayanaksız yapılarda yaşamaya devam ediyorlar! Yine göz göre göre ölümün kucağına atılanlar onlar oluyor. Yine “takdir-i ilahi” denilerek avutulanlar işçiler, emekçiler, yoksul insanlar oluyor!

Ve işte bu karanlık tabloda maden işçilerinin kendi dertlerini bir yana bırakarak depremden zarar görmüş insanların yanına koşmaları yüreklere biraz olsun su serpiyor! Geleceği kuracak olan bir sınıfın evlatlarının bu tutumu diğerlerinin tersine milyonların yüreğinde en büyük minnettarlık duygularının köksalmasına neden oluyor.

Bu, gelecekte kurulacak olan sosyalist dünyanın bugünden kendisini gösteren dayanışma ruhudur! Yukarıdan aşağıya gelen değil, halkın arasında filizlenen, gönüllü bir çabadır. Felaketin hemen ardından sosyal medya üzerinden başlatılan dayanışma çağrıları da bunun bir göstergesidir. Şov yapmadan, iş yapıyorum diye caka satmadan, herhangi bir getiri, rant kaygısı gütmeden insanların yardımına koşmak, ancak “kolektif hayat”tan yana olanların yapacağı bir şeydir.

İzmir’deki depremle bir kez daha açığa çıkan gerçeklik budur.