Sanat devrimcidir. Bulunduğu çağı ileri taşıyan, bilinçleri aydınlatandır. O yüzdendir ki en iyi sanat eserleri “sol”dan, ayaklanmalardan, devrimlerden doğar, ilhamını alır.

Edebiyat alanında, resim ve müzik alanında sayısız örneğine tanığız bunun. Şili’de ayaklanmada elleri kesilene değin gitarını çalan, ezgilerini söyleyen Victor Jara’ya ve onlarca yıl sonra aynı ezgileri meydanlarda haykıran yüzbinlerden tutun, 19 Aralık’ta düşmanın tarakaları altında halaya duran devrimci tutsaklara… Gezi’de tomaların önünde gitarıyla duran müzisyene… Dans eden Kırmızılı Kadına…

Fransa’da süren genel grevde de hoş sahnelere tanık olduk. Paris Opera ve Balesi’nden dansçılar da emeklilik reformunu protesto için grevdeydi ve Noel günü “eylem”lerini Kuğu Gölü Balesi ile yaptılar.

"Paris grevde" ve "Kültür tehlikede" pankartları asılan Paris Operası önünde önce Senfoni Orkestrası "Marseillaise" çaldı, ardından balerinler Kuğu Gölü’nden bir sahne sergilediler. Bu büyüleyici gösteriyi dünyanın dört bir yanından işçi ve emekçiler coşkuyla izledi.

Aşırı soğuk havaya meydan okuyarak incecik beyaz giysileri ile soğuk beyaz mermerler üzerinde en zor sahnelerden birini sergileyen dansçılar, 15 gündür grevde idi. Bu sürede pek çok bale gösterisi de iptal edildi.

Dansçılar, birkaç saatlik bir dans gösterisinin 15 yıllık fedakarca bir emeğin ürünü olduğunu söylüyor ve “buna 64 yaşına kadar devam edemeyiz mümkün değil” diyorlar.

Bir kadın dansçı da sekiz yaşında dans okuluna girdiğini, günde beş saat dans ettiğini ve çoğunun 17-18 yaşından itibaren kronik yaralanmalar, tendinit, yorgunluk kırıkları, diz ağrısı vb sorunlarla boğuştuğunu anlatıyor. Ve en fazla 42 yaşına kadar bu “mükemmellikte” dansedebildiklerini söylüyorlar.

Bu emeklilik reformunun kendileri için imkansız bir duruma yol açtığını söyleyen dansçılar, sonuna kadar grevi sürdüreceklerini vurguluyor.